"Ben üzgünüm.Kendimi durduramadığım için,bir daha seni incitmeyeceğime dair verdiğim sözü tutamadığım için.Tamam sana yaptıklarım adiceydi kabul ama neden yaptığımı sorma çünkü bende bilmiyorum.Kahretsin olmuyor.Ne kadar kendimi engellemeye çalışsam da olmuyor işte,o anlarda benliğim karanlığa gömülüyor sanki.Bir anda her şey yok oluyor.Tüm onları ben değil de bir başkası yapıyormuş gibi.Beni anlıyorsun değil mi?"Elinde tutuğu boş su bardağıyla ifadesiz bir şekilde yüzüme bakıyordu.Bana ne bir tepki,nede bir karşılık vermek adına dudaklarını dahi aralamıyordu.İğneleyici bir ifade dahi yoktu bakışlarında,bana karşı boştu bomboştu o gözler.Tepkisiz ve tüm bu olanları anlamdırmaya çalışırmışçasına sadece bakıyordu.Bu durum bende karşımda duygulardan yoksun bir robot varmış hissiyatını uyandırıyordu.
"Beni görmek istemeyeceğini düşümdüm yada kafanı dinlemek istersin diye gelmedim yanına.Açıkcası beni görünce dahada sinirlenip bir delilik yapıp hem ona hem de kendine zarar verirsin diye gelmek istedemedim.İki hafta yalnızlık kafanı toplamana yeterde artar diye düşündüm.Eski evdeydim bende,tek başıma.Ah,allah aşkına böyle tepkisiz kalmaya devam mı edeceksin?Bir şey söyle.Sana neden tüm bunları yaptığımı sor mesela yada bana olan nefreti haykır.Hıh?"
Ellerimi saçlarımın arasına daldırıp çektim.Ağız dolusu uzun sesli bir soluk verdim.Ellerimi saçlarımdan sürterek indirip yüzümü sıvazladım,biraz daha rahatlaya bilmek adına boğazımda bir çift el varmış gibi hissettiren kravatı gevşettim.Tekrar ona baktığımda elindeki boş bardağı terzgahın üzerinde duran,doktorun verdiği ancak hiç açılmadığı belli olan ilaçların yanına bırakışını ve yanımdan sesizce geçerek mutfaktan çıkışını izledim.Hemen arkasından bende çıktım ve holün bitimindeki bu katta olan banyoya doğru yavaş adımlarla ilerleyişini izledim.
Aslında alıcı gözle bakıldığında bayağı bir zayıflamıştı,zaten ince olan beli iyice incelmiş ve karnının alt kısmında zayıf vücuduna uymayan ve kilodan olmadığı bariz belli olan büyüklüğü kümçümsenemeyecek bir çıkıntı vardı.Bedeni her zamankindan daha narin daha kırılgan gözüküyordu.
Seslenmemle birlikte adımlarını durdurup ağır ve aksak hareketlerle bana doğru döndü.
"Zayıflamışsın.İki haftada hiç mi yemek yemedin?"
Yüzüme yine o duygudan yoksun ifadesiyle bakıyordu ancak yine bana bir cevap verme lüksünde bulunmamıştı.Tükenmiş bir duruşu vardı sanki dokunsam yıkılacak gibiydi.Küçük olan yüzü iyice küçülmüş,güzel gözlerinin altında ne kadar yorulduğunu belli etmek istercesine halkalar oluşmuştu.Ne çok değişmişti iki haftada yada bu çöküntünün farkına ben daha yeni varıyordum.
Bakışlarım bir anda sekizinci ayına girdiğini belli eden karnındaki çıkıntıya kaydı.Bebeğim,o nasıldı onuda mı yormuştu kendisi gibi oda bitkin düşmüş müydü,yoksa iyi bakma mış mıydı ona yokluğumda?Benden alamadığı hıncını bu küçük sabiden almamıştı değil mi?Onu ihmal etmiş olma düşüncesi bile sinirlerimi alt üst etmeye yetmişti.Ona nasıl bakmazdı o benimdi benim parçam herkesin selam vermeye bile korktuğu Ateş Kara'nın canından bir parça.İyice çatılmış kaşlarımla beraber bakışlarımın odağı olmuştu.
"İlaçlarını içtin mi.?"
Yine hiçbir tepki vermemiş,sadece yüzüme bakıyordu.Bir tepki vermeyeceğini anladığımda şaha kalkan sinirlerimi yatıştırmak için elimi burun kemerime yerleştirip hafif bir baskı uyguladım.Gözlerim kapalı bir şekilde kısa bir süre durduktan sonra bakışlarım ince askılı olduğunu daha yeni fark ettiğim belirginleşen karnını ikinci bir deri misali saran kırık beyaz atlete,oradan da altına giydiği sanki bilmiyor muşum gibi bacaklarının güzelliğini ve uzunluğunu ortaya seren açık gri kısa şortuna kaymıştı.Yüzüne tekrar odakladığımda hala bir tepki vermediğini görünce en iyisinin benim konuşmam olduğunu düşünüyerek konuşmaya başladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHA TUTKUN (Aşk-ı Şedid Seri 1)
RomanceAteş KARA. Adı gibi yakıcı,soyadı gibi karanlık... Ada KARA. Ateş'in karanlığına ışık,zararına yarar... Etrafta aşk var,bir o kadar da sır. Her şeyin bir sonu vardı,onlarında olduğu gibi... Saflığın tehlikeye, ...