"Abyssus abyssum invocat."16
Psikolojisi bozuk olmayan bir insanın katil olacağına inanmıyordum. Bir bedenden ruhunu koparmak basit bir şey değildi. Hayatım boyunca asla isteyerek bir insanın hayatına son vermemiştim.
Ama Uraz böyle değildi.
Kömür karası gözlerindeki ifade her zaman aynıydı. Gülüşünü hiçbir zaman samimi bulmamıştım. Sanki... zorla gülüyormuş gibiydi. Kendine sert bir profil çizmiş olsa da, onun gerisinde yatan birçok duygu olduğuna inanıyordum.
Bu hâle nasıl geldiğini düşünmek zihnimi yoruyordu. Tam olarak kim olduğunu bile bilmiyordum. Gerçek yaşı kaçtı mesela? Neden Araz ile kendisini ikiz diye tanıtmışlardı? Okuluna devam etmeyecek miydi? Onu katil yapan neydi?
Alaya bürünmüş kahkahaları sinirlerimi iyice bozmaya başladığında, ''Hiç komik değil,'' diye tısladım ve elimin tersiyle yüzümdeki suyu silmeye çalıştım.
''Yüzünde oluşan ifadeyi görmeye değdi.'' Sesi sert olsa da alaycıydı. Elindeki su tabancasının namlusundan duman çıkıyormuş gibi namlusuna üfledi.
Ona ters ters baktım. ''Sen delisin.''
Kinci bir gülüş sundu, sağ yanağındaki gamzesi belirmişti. ''Bunu yeni anlaman ne üzücü.''
Dudaklarım bir ip misali gerilmiş, düz bir çizgi halini almıştı.
Elini bana doğru uzattı. ''Defteri ver.''
Yutkundum. ''Neyden bahsediyorsun?''
''Ceketinin içine koydun, değil mi? Ya kendi isteğinle verirsin, ya da zorla alırım. Ver onu bana.'' Sesi hiç ummadığım kadar sertti.
Ellerimi testlim olurcasına iki yana kaldırdım. ''İnanmıyorsan üzerimi ara, bende değil.''
Siyah gözlerini şüpheyle kısıp beni süzdükten sonra yanıma geldi. Ellerini ceketimin fermuarına uzatınca bir anlığına istemsizce nefesimi tuttum ve dizimi kırıp aletine sert bir darbe indirdim. Sarhoş olduğundan reflekslerini iyi kullanamamıştı. İki büklüm halde öne doğru eğilince dirseğimi sırtına geçirdim ve onu itip balkona doğru koştum. Anın verdiği deli cesareti sayesinden balkondan hemen inmiş, sokaklara karışmaya başlamıştım.
''Pişman olacağın şeyler yapıyorsun, gel buraya!'' Uraz pek de uzaktan gelmeyen sesi sinirlerimi bozmuştu. Hızımı arttırdım.
Gece olmasına rağmen çevrede çok fazla ışık vardı. Karanlık bir sokağa girip Uraz'ın hastalığı sayesinde ondan kurtulabilirdim.
''Dur!''
Ondan ayrı bir sokağa saptım. Ardından başka bir tanesine. Ve başka bir tanesine...
Sonunda karanlık sokak kendini belli edince durdum ve içerisinde bulunduğum sokaktan, sokağın başına baktım. Uraz göründü. Öfkeyle karanlık sokağa baktı, bir yerlere vurmak istiyor da vuramıyormuş gibiydi. Tepkilerini dikkatle izledim.
''Pekâlâ,'' diye mırıldandı sonunda. ''Burası bir çıkmaz sokak, beni duyduğunu biliyorum ve inan bana evime girdiğin için pişman olacaksın.'' Bir an sanki benden cevap bekliyormuş gibi durdu ve devam etti, konuşurken ellerini de kullanıyordu. ''Ben üç kez değil, bir kez uyarırım Vahşi. Görmek istemediğin yanlarım da var, nasıl bir yanlış yaptığının farkında değilsin.''
Kararsızlığımı hissediyormuş gibi ısrarla devam etti:
''Ama eğer onu bana getirirsen... söz veriyorum, hiçbir şey yaşanmamış gibi yapacağım.'' Hayır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
TİLKİ
AksiyonYa ölümü istiyordu karanlığın içinde filizlenen kalbi ya da O'nu. Ama O... ölümden pek farklı sayılmazdı. Başlamasına sebep olduğu bu satranç oyununda siyah takım olmayı o seçmemişti ve o, sadece bir piyondan ibaretti. Kim derdi ki o siyah piyon, b...