Küçük Adımlar

5 1 0
                                    

              ADIMLAR

Bordeux kenti hiç alışkın olmadığı bir soğukla karşı karşıyaydı bu kış. Kare şeklindeki sokak taşlarının örttüğü şehir, kuşbakışı bembeyaz bir görüntü sergiliyordu. Paris'te olayların kızışmasının ardından büyük bir yenilenme geçirmiş olan kent sakinleri; çaresiz evlerine sığınmışlar, uçsuz bucaksız tarlalarını terk etmek zorunda kalmışlardı. Daha önce böyle bir karakışla karşılaşmadıklarından ne uygun giysileri, ne de yakacakları vardı. Anlaşılan şimdi onlar için göç zamanıydı.

Şehrin "asıl" kısmı, evlerinde keyif çatarken; bunca yoksul köylünün Paris'e yakın bölüme doğru yaptıkları –yapmak zorunda kaldıkları- bu zorlu yürüyüş onları çileden çıkarmış; giderken bazı evleri ateşe vermişlerdi. Bu nedenle yakalanan birçok kişi, ihtilalci sıfatıyla Korsika'daki Bastille Hapishane'sine gönderilmişti. Çoğunluğu altmış yaş üzeri kişilerden oluşan bu grup, yollarda telef olmuş; birçok kötü muameleye de maruz kalmışlardı. Fransa'da asillerin halkın zayıf kesimine pek de iyi niyetli bir yaklaşım sergiledikleri söylenemezdi. Zaten güç genelde bu kesimin elindeydi. Tıpkı dünya nüfusunun %1'inin, toplam gelirin %96'sına sahip olması gibi...

Aynı saatlerde Versailles Sarayı'nda da hareketli saatler yaşanıyordu. Boyu 10 metreyi aşan "kabul salonu"nun yemek bölümünde aşçılar son hazırlıklarını yapıyorlardı. Günün mönüsünde gorgonzola soslu kuşkonmaz, crepez suzette, limonlu merinque ve jambonlu antrikot vardı. Ayrıca "davet salonu"nda mantarlı kanepeler dağıtılıyordu. Saray, her zamanki gibi konuklarını şaşalı bir törenle ağırlıyordu. Tören amacına uygun bir şekilde başlamıştı. Anlaşılan Prensesin sosyeteye kabulü oldukça ses getirecekti.

Yaklaşık 60.000 kişiyi barındıran veya dolaylı yoldan geçimini sağladığı bu şato, en hareketli günlerinden birini yaşıyordu. Avrupa'nın en büyük sarayı olan Versailles, Paris'in güneydoğusunda yer alan bir kısım saraydan ve köşkten ibaretti. Sarayın dillere destan özelliği bahçesinin büyüklüğü ve güzelliğiydi. Bahçesi birkaç köyü, evleri ve tarlalarıyla içine alabilecek kadar büyüktü ve oraya silah kapısı denilen yerden girilir ve önce bakanlar avlusu denilen avluya geçilir ve sonra da saraya ulaşılırdı. "Devlet benim" diyen ve "güneş kral" ünvanlı XIV. Louis, bu devasa bahçenin korusunda avlanır, binlerce konuğunu burada ağırlardı. Kral bu kabul töreni sırasında yaklaşmakta olan tehlikeyi sezmiş, yardımcısını Bordeux'a isyan kıpırtılarını bastırması amacıyla gönderiyordu.

             Yardımcısı gecenin karanlığında kürkünün kaytanlarını ihtiyatla çözdü, elini içeri attı, yeleğini güç hal ile buldu. Mineli çiçeklerle bezenmiş gümüş saatini aldı, baktı. Hayır, kibritsiz bir şeyler göremeyecekti. Diz çökerek, dirseklerini yere dayayarak her zamanki vaziyetini aldı. El yordamıyla, kükürdü fazla bir kibrit seçerek büyük bir ihtimam ile çaktı ve ilk kibritte amacına ulaştı. Saate bakıyor, bakıyor, gözlerine inanamıyordu; gece yarısını ancak on dakika geçiyordu. Biraz geç de olsa yola çıkmıştı, bu kişi ihtilali başlatacak isyanı durdurma amacıyla gittiği yerde, daha da körükleme gafletinde bulunacaktı.

Kabul, insanın içinde bulunmaktan bile çok zevk alacağı iç dekorlarla süslenmiş genişçe bir odada yapılıyordu. Yüzlerce kişinin eğlendiği, kahkahalarının birbirine karıştığı saray, aslında en suskun, en sakin ve belki de en sessiz günlerinden birini yaşıyordu. Mutluluk neydi? Mutluluk insanın içinde bulunduğu ortam ve kişilerden duyduğu memnuniyetle zuhur ederdi. Ve her ortamın bir neşesi, bir kaynağı vardı. Dünya'nın da, insanın da, toplumun da bir kaynağı olduğu gibi; pınarın da bir kaynağı olduğu gibi her şeyin bir kaynağı vardı. Sarayın neşesi olan küçük prenses o gün sessizliğini bozmuyordu. Ne için üzülmüş ya da neden rahatsız olmuştu kimse pek anlayamıyordu. Belki istedikleri bambaşkaydı; yalanlar âlemine ve süslü boyalı nesnelerle insanın kandırıldığı ve özünden uzaklaştırıldığı bu yeni dünya onun henüz hazır olmadığı bir dünyaydı. Her türlü kadın-erkek münasebetlerinin çok doğal sayıldığı, aşkın değil; fiziksel değerlerin ön plana çıktığı bir dünya... Saygının değil, göstermelik dostlukların hüküm sürdüğü, tiyatrallığın son raddesine ulaşmış, gösterişli ama insansız bir dünyaydı bu. Belki de bundan rahatsız olmuştu. Kim bilebilirdi ki!


Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 04, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ADIMLARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin