"Babam."
Baran durumu anlamış olmalıydı. Elini omzumdan çekerek kapıyı kapatıp çıktı. Bende hala babamın omuzuna başımı koyup ağlayarak sessizliğimi ortaya koyuyordum. Ama konuşmanın vakti gelmişti.
"Sen asla affedilmeyecek bir şey yaptın."
"Mecburdum kızım. Tehdit ediliyordum ve sizlere zarar gelmesindense kendimi ortadan kaybetmem lazımdı. Kayboldu deseler peşimi bırakmazlardı fakat öldü demek daha kolayıma geldi."
"Esas bizim böylr canımız daha çok yandı. Ben sen gittikten sonra kimseye güvenemez oldum. Herkeste bir eksiklik aramaya başladım. Sen yokken bende yoktum baba! Kolay mı sanıyorsun? Arkanda bıraktıkların ne durumda diye düşünmedin mi hiç?"
"Düşünmez olur muyum kızım. Tabiki de düşündüm. Sen annen ve abinle zamanını harcarken ben tek başıma sizi düşlüyordum. Sizin içinde kolay bir şey değildi fakat artık ben geri döndüm."
"Geri dönmüş olabilirsin fakat hiçbir şey eskisi gibi olmayacak."
"Kızım lütfen böyle konuşma."
"Önemli olan sence bize haber vermen değil miydi?"
"Haber verseydim bu korkuyla büyüyecektiniz ve bu daha kötü."
"Eğer önceden hep olduğu gibi eve gelip birlikte yaşamaya başlarsak her şey adım adım eski düzenine dönmeye başlayabilir fakat eğer eve dönmeyeceksen hiçbir zaman eskisi gibi olmaz."
"O evde yaşayamam. Çevremdekiler o evi biliyor. Başka eve taşınabiliriz."
"Yeniden hayat kurmak o kadar kolay mı?"
"Bizde aynı şehirde kurmayacağız hayatımızı. Ankara'ya taşınacağız."
"Asla! Asla olmaz... Arkadaşlarımın hepsi burada baba."
"Arkadaş bulursun kızım."
"Ya aşk? Aşk kolay kolay bulunmaz."
"O zaman sana bir hafta süre veriyorum. Ya ailen ya da aşk. Seç birini."
Babam daha fazla konuşmadan kapıyı çekip çıkmıştı. Ben ise yatağımın üzerinde oturmuş olan Baran'a doğru giderek yanına oturdum ve ağlamaya başladım.
"Maviş, babam taşınmamızı istiyor."
"Taşınacaksın."Bu ne demek? Odun resmen. Hatta odun da değil bildiğin öküzlükten başka bir şey değil. Ben aşktan vazgeçemem bence aşkı tercih etmeliyim derken böyle davranması kadar can acıtan bir şey olamazdı. Sinirle beyaz örtüyü kaldırıp uykum olmasa bile yatağın içine girerek uyuyormuş gibi yaparak Baran'ın odadan çıkmasını bekledim. Baran da pek oyalanmadan "Babanı sev." diyerek odadan çıkmıştı. Daha fazla beklemeden banyoya girip ferahladıktan sonra üstüme ayıcıklı şortumu ve üstüne de lacivert tişörtümü giyerek odadan çıkıp abimin odasına gittim. Kapıyı alacaklı gibi çalıyordum. Sonunda kapı açılmıştı. Ama açan kişi babamdı. Sinirle bir şey demeden koşarak sahile doğru koşuyordum. Yanımda telefonum da yoktu. Bana ulaşamayacaklardı ve bu benim için daha kendimi özgür hissettiriyordu. Şu anki tarzıma bakılırsa etrafımdakilerde gülmesin de ne yapsın derdim fakat kimseye aldırış etmeden elime alkol alarak sahile gidip art arda içmeye başladım. Zaman geçtikçe gözlerim kapanıyordu fakat bu gece odaya gitmeyecektim. Deniz, kum, gökyüzü, yıldızlar... Ne güzel değil mi? Ben iyice saçmalamaya başlamıştım. Uyukluyordum...
Omzumda hissettiğim el ile uyandım. Karşımda gördüğüm kişi Baran'dan başkası değildi. Baran'a doğru bakmaktansa yeni yeni doğan Güneş'e doğru bakmayı tercih etmiştim. Baran sinirle konuşuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SIRRIMA AŞIK OLUR MUSUN? #Wattys2016
Novela JuvenilGünden güne kayboluyordu kız. Kendi acısında yanıp kavruluyordu. Kim isterdi ki böyle yaşamayı? Babasız, annesiz... Yoktu onun hayatında kimsesi. Eğer nefes almak yaşamaksa, evet yaşıyordu o da. Eğer bu yaşamak sayılıyorsa. Bu kadar mutlu gezenlere...