"Özgür?"
Birinin bağrışıyla ondan ayrıldım ve arkamı dönüp son sürat koşmaya başladım. Bu sefer yetişmesini istemiyordum.
Nefesim kesilimceye kadar koştum. En sonunda ileride kampı gördüm. Bir ağaç seçip ona yaslandım ve nefeslendim. Zaten kalbim hızlı atıyordu. Birde koşunca dışarıya fırlayacakmış gibi atıyordu.
'Gitme.' Demişti. Ciddi ciddi bunu demişti. Kafayı yiyecektim. Bana kafayı yedirecekti.
Ağacın altına çöküp oturdum. Bana ne yapmaya çalışıyordu? Bir öyle bir böyleydi.
Benden ne istiyorsun İnan? Ne!
Gözlerimi kapayıp nefesini düzenli hale getirdim. Buradan gitmek istiyordum. Evime gitmek istiyordum. Özgür'e baktıkça kötü olacaktım çünkü.
Nefesim düzenli bir hal alsada kalbim hala deli gibi atıyordu. Yumruklarımı sıktım. Bu his berbat bir şeydi. Aşk berbat bir şeydi. Özgür benimdi ama değildi de. O kadar karmaşık bırakıyordu ki beni... Ne yapmak istiyor anlamıyordum. Beni seviyor muydu? Nefret mi ediyordu? Aşık mıydı bana? Yoksa yine oyun mu oynuyordu?
'Lütfen oyun olmasın.' Dedim içimden. Eğer bu da oyunsa ölürdüm çünkü. Acımdan ölürdüm. Aşkımdan ölürdüm.
İç sesimin bana güldüğünü hissettim.
'Aşktan kim ölmüş?' Diyordu.
İç sesim bile haklıydı. Of Özgür İnan. Nefret etmek istiyordum senden. Ama.. bu mümkün değildi. Bu kadar aşıkken sana,senden nefret edemezdim. Edemiyordum.
<<<>>>
"Kaç gündür yoksun ortalıkta."Dedi kızgınlıkla. "Nerelerdesin? İnsan arar bi!""Okulla kampa gittik." Dedim sıkıntıyla. "Sana söylemedim mi bunu?"
"Hayır!" Dedi direkt. Göksu'ya masumca baktım.
"Özgür İnan'ı anlamıyorum Göksu." Dedim sonra içimi dökerek. "Beni deli etti."
"Ne oldu kız?" Deyip yatakta yanıma oturdu. Bağdaş kurup önünde durdum.
"Çok sinirlendim. Böyle resmen delirmiştim. Ona ve grubuna avaz avaz bağırdım sonra gitmeye kalktım ama o beni durdurdu."
"Neden?" Diye sordu. Omuz silktim.
"Gitme dedi Göksu." Dediğim sırada saçma bir gülümseme belirmişti gözümde. "Gitme dedi bana. Lütfen gitme dedi."
Dudağımı ısırıp ona baktım. Ne tepki verecekti merak ediyordum. Ama o sadece hafifçe gülümsedi.
"Oyun olmasın?" Dedi tereddütle.
Yüzüm düştü. "Ona inanmak istiyorum artık." Dedim. "Oyun mu bilmiyorum ama ona inanmak istiyorum."
"Seni sevmesini,gerçekten sevmesini istiyorsun." Dedi. Elime uzanıp tuttu. "Bu mümkün mü?"
"Neden öyle diyorsun?" Diye sordum sertçe. Elimi geri çektim. "Beni niye sevmesin ki? İlk defa bugün bir his oldu içimde. Bir umut. Anlıyor musun? Mümkün değil deme. Mümkün. Neden imkansız gibi bakıyorsun ki? Ben..." Deyip yutkundum. "Ona göre değilim biliyorum. Ama bir umut işte.."
Başımı yere eğip ellerimle oynamaya başladım. Saçmada olsa düşünüyordum bunları. Umut gerçekten çok güçlüydü.
"Çok umutlanma lütfen." Dedi. "Üzülüyorsun Ülker. Hep üzüldün."
"Evet." Dedim doğrulayarak. "Ama ya bu sefer.."
"Uyu Ülker." Deyip yataktan kalktı. "Uyu ve kendini topla. Eski haline dön. Hayaller içinde yaşamayı bırak. O Özgür İnan. Senin düşmanın sayılır. Ona bakma. Görme onu. Sadece savaş,intikamını al ve çekil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Adı "MAVİ"Olsun..
Teen FictionÜlker,ablasının kumar borcu yüzünden bir işe girer. Bu iş sıradan,basit bir iş değildir. Hedefi birini tavlayıp mirastan onu mahrum etmektir. Ama bu iş sandığı kadar basit olmaz. Bir süre sonra ortalık iyice karışır ve gerçek oyun işte o zaman başla...