Merhaba. Okulumun ayarladığı karışık sınav haftalarımdan birine daha geldik. Birde YGS kursumun başlamış olması işi zorlaştırıyor. Yazmışken hemen paylaşayım dedim. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar :)
“En sevdiğin renk?” dediğinde “Basit bekliyordum da bu kadar da değil. Mor, senin?” dedim.
“Yeşil. Hımm. 3 ay önce okul mezuniyetinde de mor giydin değil mi?” dedi, bu soruyu cidden beklemiyordum.
“Evet, nerden bildin?” dediğimde “Oradaydım” dedi.
“Nasıl ?” dedim şaşkınlıkla. Hayatımın en kötü günlerinden biriydi.
“Soru sorma sırası bende” dedi gülerek. Ama bu adalet değil.
“O günkü olayda kendini nasıl hissetmiştin?” dedi gülmemeye çalışarak.
Mezuniyetimde oradaydı ve ben görmemiştim. Üstelik arkadaş sakarlıklarının hepsinin sonucunun üzerimde patlamasını ve o anki rezilliğimi de görmüştü.
“Berbattı” dedim sinirlice.
“Hey tamam sinirlenmek yok. Kolaylarla devam etmeyi düşünüyordum ama dayanamadım. Şimdi soru sırası sende” dediğinde az önce yere indirdiğim gözlerimi ona diktim.
“O gün orada ne işin vardı?” Bunu öğrenmeliydim. Daha sormam gereken tonlarca soru varken bu daha önemli kalıyordu. Ne cevap vereceğini tahmin edemiyordum.
“Güzel soru” dedikten sonra düşünmeye başladı. “Ah hadi ama sen daha zorlarını soruyorsun.” dedim gülerek. İçimden ne kadar gülmek gelmese de gülümseyebiliyordum.
“O gün oraya seni görmeye gelmiştim” dediğinde o düşünürken etrafıma bakmaya başlamış olan gözlerimi tekrar gözlerine diktim. Böyle bir cevap beklemiyordum tabi ki.
Ben konuşmayınca söze başlamaya karar verdi.
“Şaşırdın mı?” dedi. Yüzünde hiçbir çeşit ifade yoktu. Sadece cevap bekliyordu.
“Evet” dedim zorlukla. “Soru sırası hala bende” dedikten sonra önüme dönüp düşünmeye başladım.
“Biraz daha açar mısın, neden benim için geldin? Hadi öyle neden yanıma bile gelmedin?”dedim tekrar ona dönerek.
“Tek soru” diye uyardığında “İkinci sorduğum” dedim
“Gelemezdim.”
“Neden?”
“Soru sırası bende” dedi zafer gülümsemesiyle. Konuştuğumuz konu gülümsetmeyecek kadar yeni olmasına rağmen gülüyorduk.
“Bekliyorum” dedim.
“En son seninle görüştüğümüzden beri hiç erkek arkadaşın oldu mu?” dediğinde afalladım. 5 yıldır biriyle konuşup konuşmadığımı mı soruyordu.
“Aklımda ve kalbimde sende başka kimse olmadı ki” demek isterdim ama yapamazdım.
“Neden soruyorsun ki?” dedim.
“Cevap” dedi ciddiyetle.
“Hayır” dediğimde gözlerimi kaçırmıştım ve o da gülümsemişti. Artık can alıcı soruya gelmiştik.
“Neden birden hayatıma döndün? Beş yıl sonra neden geldin Deniz?” dedim gözlerimi gözlerine dikerek.
“Sen kazandın Ela. Ceza mı çekmeye razıyım” dedi gülerek.
“Cevaplamayacak mısın?” dediğimde başını hayır anlamında sallayıp saatine baktı.
“Azra ile konuşmaya ben de geleyim mi yoksa arabada beklememi mi tercih edersin?” dedi.
“Bu iş burada bitmedi Deniz, bil isterim” dedikten sonra kapıyı açtım. İndikten sonra kapatmadan ona dönüp “Burada bekle, geç kalmam” dedim ve okul binasına doğru yürümeye başladım.
Bu kadar çok şey beynimin daha çok çalışmasına vesile oluyordu ve başım çatlayacak derecede ağrıyordu. Bu işte bir iş vardı emindim ama kestiremiyordum.
Azrayla bahçede oturmuştuk. Bana bakıp anlatmamı bekliyordu. Anlatacak durumda olmadığımı anladığında “ Eve mi?” dedi.
Bıkkınlıkla “Otoparkta Deniz bekliyor” dedim. “Neden bekletiyorsun o zaman?” dediğinde hazır cevap ben “Beklemeyi de öğrensin” dedim. Azra omuz silkip “ Düne kadar ağladığın çocuk senin yanında ama sen hala farkında değilsin” dedi. Ama kötü arkadaş olacağını farkında değildi.
Ayağa kalkıp “ Tamam gidiyorum” dedim ve yürümeye başladım. Kolumdan tutup beni durdurduktan sonra bana sarıldı. Canım benim ya. Boş yere onunda canını sıkıyordum hâlbuki.
“Sıkma canını. Her şey çok güzel olacak” dediğinde gülümsedim. Yanaklarına birer öpücük kondurup “ Teşekkür ederim” dedikten sonra yürümeye başladım.
Denizi gördüğümde arabaya yaslanmış telefonuyla oyalanıyordu. O kadar dalmıştı ki yanına geldiğimi fark etmemişti bile. Gülerek elimi burnuna uzatıp sıktığımda neye uğradığını şaşırmış şekilde geri çekildi. Gülmemişti. Canı neye sıkkındı bunun. Biran nefes alamadığımı hissettim. Onu görmüyorken hep iyi olduğunu düşünürdüm. Ama şimdi yanımdayken kötü olduğunu görmek berbattı.
“İyi misin?” dediğimde “ Bir sorun var. Annemin yanına gitmem lazım. Arabaya bin” dedi emir verir gibi. Dediğini yapıp arabaya bindiğimde arabayı çalıştırdı. Yol boyunda çıtı çıkmadı. Bizim evin önüne geldiğimizde tam inecekken
“Ela biraz konuşabilir miyiz?” dedi. Sesinde tedirginlik vardı sanki.
“Tabi”
“Eğer birkaç gün okula gelmezsem ya da gelsem bile seninle konuşmazsam sakın alınma. Sana daha sonra her şeyi anlatırım. Sadece beni sakın arama ve mesaj atma. Ben seni arayacağıma söz veriyorum” dediğinde hiçbir şey anlamamış şekilde başımı salladım.
“Teşekkür ederim” dedikten sonra yaklaşıp yanağımdan öptü. Geri gitmesine izin vermeden ona sarıldım. Bunu neden yaptım bilmiyorum. Açıklaması oldukça saçmaydı biliyorum, ayrıca soruma yenilmeyi göze alarak cevap vermemişti.
“Bir cezan var unutma, geri dönmek zorundasın” dedim sesimi güçlendirmeye çalışarak.
Gülümsediğini gördükten sonra arabanın kapısını açıp indim ve arkama bile bakmadan apartmanın kapısının oraya geldim. Hala araba çalışmamıştı. En sonunda kendime hâkim olamayıp arkamı döndüğümde bana baktığını gördüm. El sallayıp apartman kapısından içeri girdiğimde gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Üstelik daha eve girmemiştim bile.
Hiçbir şey anlayamıyordum ve yapabildiğim tek şey ağlamaktı. Üstelik onunla ilgili yapabildiğim tek iyi şeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerim Kadar Büyük
RomansAlnımdakinin sen olduğuna o kadar eminim ki; başkalarını umursamıyorum. Sensin işte… Kaderim de sensin… Ben senim... Beni sen yönlendiriyorsun... <3