*3*

191 15 4
                                    


Nişanlandığınız zaman, bir yüzükle özgür ruhunuzun kısıtlandığını değil; onsuz ömrün geçmeyeceğine emin olduğunuz yakışıklı, cömert ve yürekli erkekle aranızdaki bağın güçlendiğini hissetmeniz dileğiyle...
İşte o zaman aşk bütün çetin sınavlardan galip çıkacaktır. :))

Keyifle okumalar canlarım :)) <3

Ömer Sevda'dan her an haber gelecek ümidiyle beklerken aradan bir hafta geçmişti.
Her gün derse geliyor uzaktan öylece Sevdayı izliyordu.

Bir gün derse gelmedi.
Sevda'nın hemen dikkatini çekmişti. Her ne kadar onunla konuşmasa da onu uzaktan takip ediyordu. Cesaretini topladı ve mesaj attı Ömer'e ..

'Bugün yoksun?'

'Evet' dedi Ömer.
Bugün, yarın hatta bundan sonraki günler artık olmayacağım.

Cevap gelince sevdanın bir anda yüzü düştü.
Sevda'nın bu hali arkadaşlarının gözünden kaçmadı.

'Çok üzüldüm peki neden devam etmiyorsun, bir daha seni göremeyecek miyim?' Diye hızlıca Ömer'e cevap yazdı.

Son cümleyi içinden söylemişti.
Bir daha göremeyecek miyim?

Sınıfta olan arkadaşları Zeynep, Rabia, Züleyha hatta öğretmenleri Emel'in bile dikkatini çekmişti.

'Sevdacım neyin var kötü görünüyorsun? dedi öğretmeni.

'Bir şeyim yok sadece biraz rahatsızım öğretmenim' yanıtladı.

Bu sırada Ömer'den de cevap gelmişti.
'İşlerimden dolayı devam edemiyorum maalesef ama seninle görüşürüz değil mi, teklifimi hala yanıtlamadın?
dedi Ömer.

Sevda kendini toparladı gözlerinin içi tekrar gülmeye basladı.

GÖRÜŞÜRÜZ :))

Tebessüm etti Ömer Görüşürüz.

***

2 hafta sonra

Beyazıt'ta tramvay durağında Sevdayı bekliyordu Ömer.

5 dakika sonra anlaştıkları yere geldi Sevda. Ömer uzaktan onu seyrediyordu. Sevda ise etrafına bakınıyor Ömer'i bulmaya çalışıyordu.

Bir anda Ömer Sevda'nın yanında belirdi. Heyecanlıydı her ikisi de ama Sevda daha da çok heyecanlıydı. Sadece soğuk kanlı olmaya çalışıyordu.

'Hoş geldin' dedi Ömer.

Sevda Hoş buldum dedi.

İkisi de susmuştu.

Utangaç bir edayla ne yapacaklarını unutmuş gibiydiler. Sessizliği Ömer bozdu.

'Karşı cadde'deydim seni orada bekliyordum çok bekletmedim umarım' dedi.

Sevda 'yok hayır ben de şimdi gelmiştim' dedi.

Erkenden gelmişti aslında Ömer her zaman buluşmalarına çok önceden giderdi. Bekletmeyi sevmezdi ama geç kalan kendisiymiş gibi görünmüştü.

Üniversitenin yukarısına doğru yürümeye başladılar sokak arasındaki küçük sur'dan geçip manzarası güzel ferah bir cafe'ye geçtiler ve orada cam kenarı insanların da uzak olduğu bir masaya oturdular.

Heyecandan Sevdanın elleri titriyordu. Yine de soğuk kanlılığını korumaya devam etti. Biraz sonra garson yanlarına gelerek
'ne arzu ederdiniz?'
Diye sormaya başladı.

Ömer o anda Sevda'ya bakarak

'iki çay istiyoruz' diye yanıtladı.

Biraz sonra çaylar geldi. Ömer atik davranarak çayın yanında duran şekerleri alarak Sevda'nın bardağına yöneldi. Kaç şekerli? diye sordu. Sevda 'pek şeker kullanmam' diye yanıtladı.

Ömer tebessüm ederek Bundan sonra 2 şekerli içiyorsun biri Sen öteki ben yalnızlık sana yakışmaz ikimiz birlikte eriyecez dedi.

Sevda tebessüm ederek Peki dedi.
Çay eşliğinde sohbet etmeye başladılar.

Birbirlerini tanımaya haklarında birçok şeyi öğrenmeye başlamışlardı.
Sohbet eşliğinde Ömer çayını bitirmişti bile.
Sevdanın kine baktığında olduğu gibi duruyordu. Heyecanını bastıramamıştı.

Ömer 'neden içmiyorsun?'
diye sordu.

Sevda ellerinin titrediği bundan sebep Çay'ı dökerim korkusuyla içemediğini söyleyemezdi tabi bunun yerine hemen 'güzel sohbetinin yanında unutmuşum' diye yanıtladı .

Bu cevap Ömer'in çok hoşuna gitmişti. Tebessüm ederek 'soğumuştur hemen tazelesinler' dedi. Sevda'nın cevap vermesini beklemeden çalışanlara işaret ederek 2 çay getirmelerini söyledi.

Gelen çaylarla beraber sohbetine kaldığı yerden devam ettiler. Sevda dönüp saatine baktı. Zaman çok çabuk geçiyor ama gitmem gerek dedi. Ve gitmek üzere ayağa kalktılar.

kısa bir yürümenin ardından tekrar buluştukları yere gelmişlerdi.
Kasım'dı ve hava epeyce üşümüştü lacivert trenç montunun cebinden ellerini çıkardı. Ömer ve elini sevda'ya uzatarak tekrar görüşür müyüz?
dedi Sevda kendisine uzatılan eli tutarak Görüşürüz dedi.

Birbirlerinden ayrıldılar. Çok yakın oturmalarına rağmen ayrı ayrı gitmeyi tercih etmişlerdi. Tramvaya binerek evine dönmüştü.

Yolda giderken yasadıklarını düşünüyordu. Ömer'i. Bakışını gülümseyişini elini ah sıcacık ellerini veda ederken uzattığı elini. Bir bir gözünün önünde canlanıyordu anlar.

Çok farklı duygular hissediyordu. İlk defa başına böyle bir şey gelmiş sürekli Ömer'i düşünmeye başlamıştı. Onu düşünürken eve geldiğini fark etti. Zamanın nasıl geçtiğini ilk defa anlayamamıştı.

Hayatına kaldığı yerden devam etti. Akşam olunca erkenden odasına kapandı. Her aksam ailesiyle oturup sohbet ederlerdi ama bu akşam yalnız olmayı istedi. Bugün yaşadıklarını tekrar tekrar düşünmek...

Çalışma masasının üzerinde duran leptabını kucağına alarak yazmaya başladı.

***

Beyazıt'ta seni bekliyordum. Yağmur var.
Olsun zaten yağmuru severim.
Bak tramvay geliyor, tıklım tıklım dolu. İnsanlar turşu kurmuşlar sanki herkesin suratında bezgin bir ifade.
Sen sakın onlara benzeme.
Bırak geçsin bu kalabalık; içine girsem bile yalnızım ben..
Şöyle bir köşeye çekilip güvercinleri, denizi izleyelim.
Okuna ezana karşılık verip cami'ye gidelim.
Huzura varalım beraber.
Hani olur ya ondan seni isterim, gizlice...
Yürürken dikkat et, kaldırımlar çukurlarla dolu takılıp düşersin şimdi.
Ucu belli olmayan bir sevdanın içine..
Akşam olmak üzere. Yoruldum, ıslandım.Şurdan iki çay söyleyip dalalım muhabbetin en koyu yerine.

En iyisi sen iç, ben bakayım.
Ve kopsun Aşk-ı Kıyamet.
Şikayet etmem inan.
Neyse..
Herkes seni soruyor kim bu? diye.
Bilmiyorum diyorum.
Sahi herkes bana soruyor ben de sana sorayım.
Söylesene kim bu..?
Bana kendini söyle...

***


Seni Bana YazmamışlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin