'Zırrtt dırrtt'
Alarmın iğrenç sesiyle yeni bir güne daha başlamış bulunmaktayım. Göz bandımı yavaşça gözlerimden çıkartıp etrafa baktım. Biraz bekledim. Yatağımın yanı başındaki komodini üzerinden telefonuma alıp direk sosyal medya hesabıma girdim.
Neredeyse bir yılı aşkındır takip ettiğim bir ressam vardı. Kendi çizimlerini, hayatının bazı noktalarındaki anlarını resmettiği portreleri sayfasında paylaşırdı, sıkı takipçisiydim. Birkaç gün arayla çizimlerine veya resimlerini sayfasına koyardı. Kendisini tanımayı, böyle harika şeyleri çizip boyayan kişinin yüzünü çok merak etmiştim. Kız mıydı erkek miydi onu bile bilmiyordum. Şayet erkek ise ona platonik bir şekilde abayı çoktan yakmıştım. Tabi bu aşk evresi onun resimlerine ve dokunuşlarınaydı. Beni kendine hayran bırakmıştı ve tahminimce bir erkekti. Onunla birkaç kez iletişime girmek için bazı şeyler yazmıştım ama hiçbirini cesaret edip gönderememiştim.
Telefonumu yerine koyup yorganımı üzerimden zorla atıp yavaşça doğruldum yerimde. Ayaklarımı yataktan sallayıp birkaç dakika öylesine karşımdaki ayna da kendime baktım.
Şu an kalkmamın tek nedeni okula gitmem için olmalıydı, tek derdim kaldığım ders ve yapmam gereken ödevler, tek eğlencem müşterilere siparişini hazırlarken müzik dinlemek değil, arkadaşlarımla birlikte bir şeyler yapmak, gezmek, tozmak olmalıydı ama bazıları herkes gibi şanslı doğmuyordu ya da şansları bir süreden sonra dönmüyordu.
Aslında bakarsanız hayatımda ki tek kötü nokta üvey baba sorunu, bunun sadece kitaplarda ya da dizilerde olabileceğini düşünmüştüm, birilerinin hayal gücünün bu kadar yüksek olacağını hiç tahmin etmemiştim.
'Üvey baba' denildiği an akla gelen ilk kelimeler tam olarak onu anlatıyordu.
Zengindi, güçlüydü, istediği an istediği her şeye sahipti!
Annem 'üvey sorunuyla' babamla ayrıldıktan iki yıl sonra evlenmişti.
Kendi karısından boşanmış ve iki oğluyla yaşarken nasıl annemi bulmuştu anlamamıştım!
Annemin bu adamı birçok şeye tercih etmesini ise asla hazmedemeyecektim.
İçinde yaşadığımız ev sekiz kişilikti; ben, annem, üvey babam, iki üvey kardeş ve üç hizmetçi. -tabi arada bir gelen temizlikçileri saymazsak- zenginliğini çok iyi kullanırdı.
Her şeyi tamdı. Şu ana kadar hayatında eksik hiçbir şey görmemiştim. Annemin de ve o iki üveyinde. Aslında onlara üvey demek ihanet olurdu daha doğrusu birisine. Küçük olanı öyle sıcaktı ki bana karşı, büyük olan ise bana hep bir adım soğuktu, benden birkaç yaş büyüktü ama bazen çocuk gibi davranırdı. Bu evlenme konusunda ikimizde karşıydık, bizi dinleyen olmamıştı, o zamanlar oyunlar bile oynamıştık bu evliliğin olmaması için ama başaramamıştık.
Evin içinde varlık içinde yokluk yaşayan tek kişi bendim. O adamın parasını asla almıyordum. Hiçbir zaman almayacaktım belki de. Bu yüzden okul kaydımı dondurup bir işe girmiştim.
Daha doğrusu annem her gün bana okula dönüp o adamla barış içinde yaşamam için yalvarırdı ama ben bir kere bile ikna olmamıştım. Annem kalbimi çok kırmıştı, beni dinlemeyerek benim istemediğim bir şeyi yaparak beni yaralamıştı, öç alma sırası bendeydi, aslında kendime yapmıştım ne yapıyorsam ama içimde biriktirdiklerimi ona karşı böyle kusmuştum. Hem onu hem de kendimi mahvederek. Ona ne kadar üzülsem de bunu kendim için yapmıştım.
Çalıştığım mekânı ise üvey babam ayarlamıştı, çok yakın bir arkadaşının kafesi ve çalışacak bir bayan eleman için benim uygun olduğumu söylemişti, en azından bana bunu borçlu olduğunu ve kabul etmemin annemi çok sevindireceğini izah etmişti.
Güvenli bir yerde olmam en azından içini rahatlatır diye düşünmüştüm. Kabul ettiğim günden beri o kafedeydim. Mavi Kafe, ismi kadar masum ve huzurlu bir yerdi, arada gıcık müşteriler çıkabiliyordu ama oradaki atmosferle birlikte bunu bile önemsemezdim bazen.
Çıplak ayaklarımı isteksizce soğuk zemine bastım. Ellerimi yanlara doğru açıp, gerinme hareketlerimi gerçekleştirdim. Boynumdaki sancıyla ellerim direk oraya yöneldi. Parmaklarımı ağrıyan yerin üzerine koyup çember çizerek masaj yaptım. Birkaç gündür durmaksızın çalışmamın karşılığını bu şekilde almak hiç adil gelmese de gene de çalıştığım yeri, insanları, arkadaşlarımı sevdiğim için sorun haline getirmiyordum hiçbir şeyi.
Yataktan kalkmadan önce derin bir nefes alıp ne giyeceğime karar vermek için dolabıma yöneldim.
Büyük bir dolabım olmasa da bana yetecek kadar kıyafetin olduğu bir dünyaydı burası.
Dolabımın kapağını açıp gözüme ilk kestirdiğim, üzerinde 'La Regina' yazan tişörtümü aldım. Üzerime ceketimi de alıp, altıma Jeanimi giydikten sonra kırmızı renkteki ayakkabılarımı giyip banyoya yöneldim.
Elimi yüzümü yıkadıktan sonra saçlarımı tarayıp tepeden topuz yaptım. Açık pembe rujumu dudaklarımda kaydırıp, rimelimi kirpiklerimle dans ettirdikten sonra evden çıkmak için çantamı, gözlüğümü ve telefonumu elime alıp odamdan çıktım.
Üç katlı evlerinin, çatı katında yaşayan biri olarak, ilk defa burada şanslı olduğumu hissediyorum.
Evleri diyorum çünkü 'evim' kelimesi bana fazla zıt düşüyor. Çünkü benim evim Balıkesir'de kaldı. Anılarım, arkadaşlarım, hocalarım, eski sevgililerim, küçüklüğümü bile bırakmıştım. Oradan buraya getirdiğim tek şey, öfkem ve her şeyimle aynı kalan Ben'dim.
Odamın kapısını kilitleyip merdivenlerden aşağı indim. Merak etmeyin odamda kimsenin görmemesi gereken bir şey saklamıyorum ama hayal dünyam hakkında en ufak fikre sahip olmayan 'ailemin' o odaya girmeye hakkı da yok!
İşte benim küçük dünyam. Ama asıl ben kimim?;
Ben on yedi yıl Balıkesir'de öz anne ve babası ile mutlu zamanlar geçirmiş, daha sonra babasının kumar ve içkiye başlamasıyla hayatının bir kısmını annesini ağlarken izleyen küçük kızım.
Etrafımın beni olgun olarak gören büyümüş kızım.
En ufak şey de sinir krizi geçirmek yerine kendi halinde susup oturan kızım.
Annesi ve babası boşandıktan sonra ortada kalan kızım.
On dokuz yaşında annesinin başka bir adama âşık olup evlenmesi sonucu yeni bir hayata başlayan üvey kızım.
Üniversite de bir yıl öncesine kadar 2. Sınıf Mimarlık bölümünde burslu okuyan ama şu an çalışmak zorunda kaldığı için okul kaydını dondurmuş kızım.
Ben Hayal,
İnsanın beyninde kurduğu düşünceler...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayallerin Doruğunda
RandomTüm hakları şahsıma aittir. Benim iznim olmadığı sürece alıntı yapılamaz ve başka bir yerde paylaşılamaz.