Arkadaşlar kitabı baştan yazmaya başladım. Bu da ilk bölüm. Umarım bu halini beğenirsiniz.
İyi okumalar :)
Bazen öyle bir sessizlik çöker ki geceye. Sanki her gölgenin bir sırrı varmış gibi saklanırlar karanlığın en derin köşelerinde. Belki bulunmak istemedikleri için saklanırlar, belki de aslında bir rüyanın sırlarıdırlar. En derin düşlerin saklandığı odalardadırlar. Ama her sır bir kalbin anahtarını da saklar. Aşkta bir sırdır ne bulunur, ne de görülür, aşk hissedilen en karanlık ama en güzel duygudur. Belki bana yalancı diyeceksiniz. Ama doğrulardır söylediklerim. Çünkü bilirim aşkın ateşinin ardındaki gölgeyi. Sineniz hissetmese de arkanızda. Aşkın sonu eğer ayrılığa doğru yol alırsa. Ansızın çıkar ortaya ve alır kalbinizde ki her şeyi sizden. Siz daha ne olduğunu anlamadan içinizden 'bizi' alır ve verir yalnızlığın isimini. Baştan başlayamadan sonu yazmaya çalışırsın sanki . Yenildiğini sanırsın ve içindeki mutluluklara sarılmaya çalışırsın. Fakat onların bile mecali kalmamıştır bu acının kuvvetine. Bu aşka yenilmiş sayılırsın ve bu yüzden öğrenmeye başlarsın. Kaybederek öğrenirsin aslında. Bu yüzden öğrendiğini sansan da hayat öyle oynar ki senle, sen anlayamazsın masada nelerin değişebileceğini. O yüzden hiç bir zaman biliyorum deme. Çünkü bildiğini sandığın şeylerin bile üstünde bilinmeyen şeyler vardır aslında. Bu yüzden düştüğünde ayağa daha güçlü kalkmalısın. İstanbul'u utandırmalısın, gölgedeki aşkı kıskandırmalısın, yalnızlığı caydırmalısın ama en önemlisi aşkı elinde tutmalısın. Fazla kolay gibi geldi değil mi aslında? Hiç öyle değil. Her aşama öyle zor ki şairlerin anlatmaya çalıştığı ama cümlelerin kaldıramadığı hislerdir bunlar. Bu yüzden değineceğim elimden geldiğince. Ama cümleler bunu gördükçe yazılmaya utanırlar bence.
Gecenin ateşi gölgedeki esrarengiz aşkı yaratsa da,
Geleceğin belirsizliği bu ateşin kızgınlığını azaltsa da,
Zamanın sayaçları aşkı eksiltmeye çalışsa da,
Gündüzün ateşi gecenin dinginliğinde kaybolsa da,
Yıldızların ışıkları gökyüzünü aydınlattıkça,
Ve şair kalemini masaya koymadıkça,
Bu kalp asla susmaz, aşkın gerçeklerini itiraf etmekten...
Şimdi bir hayal edin herkesi korkutan ama gölgesinden kaçan bir kişi hayal edin. Dünyasını dizginleyen ama yüreğine söz geçiremeyen biri. İşte bende öyleyim. Asıl söyleyeceğim artık farklı biriyim. Eskiden aşkı özlemle düşünmekteydim. Acılarımın yasını tutup her geceyi yıllara çevirmekteydim. Şimdi karanlık saatleri bile umutla neşelendirmekteyim. Bazen zorlu gecelerden geçeriz ama sabah yine aynı dünyanın aynı gününe kalkıp bir şeyler değiştirebiliriz. Ümidini kaybeden bir insanın yaşamaya sebebi yoktur ve o insanın yapacaklarının da sınırı yoktur. Gölgelere saklar aşkını duygularını. Sevgisini karanlığa o kadar saklamıştır ki içi çoktan ışığın rengini bile unutmuştur. Tüm renkleri katetmeyi bitirmişti çoktan ve tek hedefi başkaların renklerini de siyahın tonlarına çevirmekti. Çünkü kokuyordu kendinden ama bunu itiraf edemeyecek kadar yalnız ve bir o kadar çaresizdi. Çünkü sevdiği ondan her şeyini alıp gitmiş ölümlü dünyanın ölmüş adamını yaşarmış gibi göstermeyi başarmıştır.Gözleri aşkı aramaktaydı fakat kalbi çoktan nefrete gömülmüş ve intikam ateşiyle yanmaktaydı ama bu adamın yapamayacağı tek şeyse kendinden başka birine zarar vermekti. Bu yüzden çaresiz dünyada ömrünü zindanlara benzemekteydi ama bir gün yolunu kader kesti ve ona bu dünyada her şeyin değişebileceğini gösterdi. Nasıl mı...
Puslu geceden kalmış bir sabahtı. Hayat her zamanki randumanında devam etmekte, herkes bu büyük dünyada kendi küçük dünyalarına dalıp zaman geçirmekteydi. Onun gidişinden beri 3 yıl etti. Yine her sabah buluştuğumuz kafenin önünden geçiyordum. Gözlerim dalgınlığı ağaçların rüzgarla dansına dalmıştı ki önüme aniden o çıktı. Değil miydi kader bize gülen ve bize sürprizler yapan bana en büyük sürprizi ise bitmiş olan umudumu bir fırtınayla kendine getirip yeşerten bir sürprizdi önüme bakmadan giderken ayağım takıldı ve o nazik el beni tutmayı başardı.
''İyi misiniz?'' dedi. Kulaklarım bu güne kadar böyle bir cümle bile işitmemişti. Anın şaşkınlığıyla omuz silktim ve,
"İyiyim." diyebildim sadece.
Buna karşı ''Emin misiniz'' diye sordu gözlerime yaşam veren kadın. O anı defalarca yaşamış gibi ''Aslında başım döndü biraz.'' dedim. Güzel sesiyle ''Şuraya oturalım o zaman. '' diyerek ilerideki bankı gösterdi. Bir an yüzümde unuttuğum tebessümüm canlandı. Birkaç dakika yanımda oturduktan sonra bir taksiye binip gitti. Nasıl yanımdan gittiğini bile anlamadan bir kart bırakmış oturduğu yere. Aklım yine bir karıştı. "Bu sefer nereden başlamam gerek?" diye sordum kendime. Aklımda oluşan soruların en büyüğü buydu işte. Şimdi onu bulmam gerek. Çünkü içimde yok ettiğimi sandığım mutluluğun sıcaklığını hissettim ilk kez. Kartta bir adres yazıyordu sadece. Belki onu tekrar görebilirim diye içimde kalan tüm hayallerle onu aramaya çıktım. İsmini bile sormaya vaktim olmamıştı. Sanki hayat benle yine oyun oynamak istermişçesine ilk hamlesinde götürdü kalbimi benden ama bulacağım onu nerede olursa olsun...
Bu sefer nereden başlamak gerek acaba? Bu sefer nasıl bulmalıyım bana ümidin tükenmediğini gösteren kadını... Bir kar tanesi gibi bir gözüktü, bir var oldu, bir kayboldu, öyle güzeldi ki sanki tüm dünya onun etrafına kurulmuş gibiydi. Şimdi yeni bir hikayeye sayfa açtım kalbim de acaba bu sefer de hayatın kara mürekkebine bulanır mı yine. Öğrendiğim bir şey varsa hiçbir şey kolay bitmez bu dünyada. Her şeyin bir çırpınma bir yaşama tutunma cabası var. İşte onlardan biri de bendim. Şimdi kazandığım zaferi kutlamadan yeniden mevzi almaktayım. Çünkü bu savaş yeni başlıyor içimde ve bu sefer kazanmaya niyetliyim. Çünkü ben aşık oldum...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR HİÇ SENSİZLİK
RomanceHerkes kendi hikayesinin yazarıdır, Benim hikayemde bir aşktan kalmış acıların anlatımıdır, Ne gerektiğinden fazla nede azdır. Sadece gerçeklerden oluşmuş bir aşktır, Şimdi kaderimin götürdüğü yere fırtınalı bir gecede yolumu tutum sesizce, yanımda...