Ahh bugün beynim çok alekta movik movik okuyucuaşklarım bölümü beğenmeyebilirsiniz çünkü kafamdaki hücreler dıptıs dıptıs dans ediyolar ruh halim at kendini diskolara yani... Sizi bölümle baş başa bırakıyorum :))
*arkadaşlar arada böyle bölümler olmak zorunda,çünkü bu kitabın bir akışı var.Akışını devam ettirebilmek için bazı bölümlerde az espri yapmak zorunda kalıyorum çünkü ciddi meseleler oluyor.Bunu lütfen kaale alın:)*
***
''Hayır bir kere Francisco Lachowski daha tatlı.'' güldü. ''Ulan sen Vini Uehara'yı pas mı geçiyorsun?'' Barış, Cem, ben ve Hazal birlikte dışarı çıkmıştık. Sokağın ortasında hangi ünlü daha tatlı diye çok küçük (!) bir atışma yapıyorduk.
Cem; ''Canlarım tamam benim yakışıklılık kavgamı etmenize gerek yok herkese yetecek kadar yakışıklılık var bende.'' deyip mal mal sırıttı. Ben;''ruwodrjfujo'' diyerekten Cem'in ne kadar geri zekalı olduğuna kanaat getirdim. Derken Hazal ''Oha lan reelde bile random attı.'' dedi ve ben sırıttım ve kavgamıza kaldığımız yerden devam ettik. Kavgamıza devam ederken bir kafede oturduk. ''Ulan Wade Poezyn çok tatlı lan onu unuttun sanırım.''
''O şu bu değil de biz Cameron Dallas'ı unuttuk kuzenaşkım.''
Vee arkadan bir ses duyulur...
''Bir kere Luke Hemmings kocacım hepsine taş çıkarır tamam mı?'' Bu ses bana bir yerden tanıdık geliyordu... Usulca arkamı döndüm vee Bakİrem'im aşkımı gördüm. Kaşlarını çatmış sırf platonik kocasının ismini en yakuşuklularda söylemediğimiz için bize tip tip bakıyordu. Benim olduğumu görünce ilk önce bir şaşkınlık dalgası geçti üstünden sonra bakışları yumuşadı ve sırıtmaya başladı.
Ben ne mi yapıyordum? Atlı koşturarak İrem'in yanına ona sarılmaya gidiyordum.
(Tanıştırayım okuyucuaşklarım; bu İrem. Seray'ın amcasının kızı. Yani kuzeni. Unutmayın Hazal teyzesinin İrem ise amcasının kızı. Hazal sürekli İrem'i kıskanırdı sırf Seray'la iyi anlaştığı için. Her neyse okumaya devam byyss)
''Lan cancağızım kahveye konulan süt tozcuğum yeter lan boğuldum.'' Söylediği şey üzerine güldüm ve kollarımı gevşettim ve birbirimizden ayrıldık.
Ve onu bizim masaya oturttum. ''Oo İrem oo!'' dedi Barış gülerek. ''Yazaraşkımızda mı hikayeye katılmış?'' Kaşkarımı çatarak bir tane kafasına geçirdim hızlı olmayan ama hafif acıtan bir şekilde.
''Hee zaten yazaraşkımız benim amcamın kızı oluyodu değil mi? mal yaa.'' ama sonra hemen ardından kimsenin duymayacağı bir şekilde fısıldadım. ''Çaktırma kanka o yazarcan her zaman buralardaydı zaten'' Barış gözlerini devirdi. Ona kanka dememin şokunu atlatamamıştı herhalde.
''Tanıştırayım; bu Bakİre- a şey pardon bu İrem kuzenim olur kendisi.'' Selamlaşma faslından sonra Hazal tuvalete gideceğini söyleyerek bizden uzaklaşmıştı. İrem hızla bana döndü.
''Seray önemli bir mesela var.'' kaşlarımı çattım. ''Söyle kiraz çekirdeğim.'' gülümsedi. ''Daha yeni sırf teyzemler için buraya geldiğimi söylemiştim ama konu bu değildi aslında. Hazal'ın annesi. Fenalaştı dün gece ama Hazal'a bir şey söylemediler.''
Oradan Cem ''Seray sus sus!'' diyordu. ''Ulan mal ne susu burada önemli bir mesele konuşuyoruz!'' diye çıkıştım ve ardından yeniden İrem'e dönüp konuyu sürdürmeye başladık.
''E peki durumu çok mu ciddiymiş?'' İrem bakışlarını yere eğdi. ''Maalesef.'' Derken Cem yeniden dürttü bizi. ''Ulan Seray, Hazal Hazal!'' gözlerimi devirdim. ''Ulan ne Hazal'ı konuyu saptırma, bir şey konuşuyoruz!'' dedikten sonra Cem'in bakışlarını takip ettim ve Hazal'ın gözlerini pörtletmiş bir şekilde bize baktığını gördüm.
''Bakın eğer bu bir şakaysa sizi asla affetmem. Bende gizli tansiyon var, gizli kalp var, gizli damar var, gizli beyin tümörü var ulan bende!!''
***bölüm sonu***
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh My Allah 🔴
Humor→01.07.2015 • 29. 09. 2016← "Sea New York, ben Seray. New York'a okumak için gidiyorken, bir çalar saat yüzünden mallıkta diploma almış-" "Ayrıca sekiz baklavalı..." "Burada tanıtım yapıyoruz, karışmasana!" "Aslında şöyle olacaktı; bir yellow yelloz...