[19]
Sonunda gözlerimi açtığımda sanırım öğleden sonrayı çoktan geçmişti, gözlerimi dün uyuya kaldığım yerde, banyoda açmıştım. Harry ile.
Tarçın gibi kokuyordu. Ve bira. Ama tuhaf bir şekilde bu koku tatlı ve tatmin edici geliyordu burnuma.
Kolları tarafından kucaklanmış haldeydim; ve benim kollarım da onun gövdesini sarmıştı. Bu çok rahattı ve midemde yeniden o kelebeklerin oluşmasına engel olamıyordum. Bu çok gerçek dışıydı. Ve çok hızlı gelişiyordu.
Kafamı kaldırıp uyurken ki suratına baktım, kendi kendime gülümsedim. Gerçekten yakışıklıydi, ve dünya üzerindeki hiç kimse bunu inkar edemezdi.
"Harry?" Uyanmasını umarak yanağını dürtükledim. Sonsuza kadar onu hayran hayran izleyemezdim.
Uyanmaya benzer hiç bir belirti vermeden hala uyuyordu. Yaşadığından emin olmak için burun deliklerini kontrol ettim. Gerçekten hiçbir şey hissedemiyordum. Acaba ölmüş müydü?
"Parates." diye seslice inledi. Ah Tanrım neyse ki yaşıyordu. Ve sanırım tezgahın soğukluğundan dolayı parmaklarım uyuşmuştu.
"Ne dedin?"
"Patates gibi göründüğünü düşünmüyorum," Kafasını eğip bana bakarken tembelce gülümseyip esniyordu. "Sana patates dediğim günü hatırlıyor musun?"
Odama Sarah'yı aramak için geldiği geceyi düşündüm. Ah evet, kesinlikle hatırlıyordum.
"Evet, yüzüne çekiçle vurmak istediğimi hatırlıyorum."
"Oh," Gülmemek için kendini tutuyor gibi görünüyordu. Ağzından bir 'tıh' sesi kaçtıktan sonra, birden kahkahalar atmaya başladı. "Sadece dalga geçiyordum."
"Doğru." Ona dil çıkardım ve ayağa kalkmaya çalıştım... ta ki üstüne düşene kadar, tabii ki.
Harry tekrar gülmeye başladı, ve beni bedenin üst kısmına doğru çekti.
"Sen benim kız arkadaşımsın." dedi. Sadece kafamı salladım. Dediği şey olmayı pek de umursamıyordum.
Gülümsemesi genişledi, ve sonra alt dudağını yaladı. Ona dik dik bakarken ne yaptığını anlamaya çalışıyorum.
Hemen sonra, ellerini yanaklarıma yerleştirdi, ve hızlıca dudaklarıma yapıştı.
"İlk öpücüğümüz, bugünün tarihini yaz bebeğim." Sırıttı ve kalkmam için ellerini yukarı kaldırdı. Ayaklarımı kendime çektiğim sırada gözlerimi devirdim.
"İlk öpüşmemizi tuvalette gerçekleştirmek zorunda mıydın?" diye sordum, dudaklarını ilk kez hissettiğim için hissettiğim şeyleri göstermemeye çalışarak.
"Neden olmasın?" derken kaşlarını kaldırdı ve dilini titretti. Güldüm.
"İkimizde de sabah nefesi var!" diye gösterdim, ve ayağa kalkmasında yardım ettim.
"İyi," Kıçında olabilecek tozları eliyle çırptı ve sonra da ellerini omuzlarıma yerleştirdi. "Dişlerimizi fırçaladıktan sonra tekrar yaparız."
"Olmaz." diyerek sırıttım. Sadece dalga geçiyordum çünkü aslında, daha az önceki öpücüğü nasıl aşabildiğimi hala merak ediyordum.
Banyo denen yerden el el çıktık. İkimizde yatağına oturduk. Bunu gerçekten sevmiştim, ve Harry'nin de sevdiğini umuyordum.
"Sonuç olarak dün kaç kutu bira içtin?" Harry ellerimle oynarken sordu.
"1000 taneden fazla, tıpkı söylediğim gibi."
"Doğru." Şakacı bir şekilde alay etti.
"Ciddiyim. Sen bilemezsin çünkü 7. kutudan sonra biraz kafan iyiydi."
Bana dilini çıkardı ve yanaklarımı sıktı. Ne yapıyordu? Acıtmıştı ve ben bebek falan değildim!
"Ee, bugün ne yapıyorsun?" diye sordu Harry parmaklarını saçlarından geçirirken.
"Im," Bugün Çarşamba'ydı, bu demek oluyordu ki bugün sadece akşam derse girecektim. "7'de İngilizce dersim var, sen?"
"Çalışacağım, ve sonra da partiye falan giderim." Suratımı astım, bugün takılacağımızı düşünüyordum oysa.
"Ah."
"Şaka yapıyorum." Kıkırdadı, ve sonra da çatılan kaşlarım için özür diledi. "Seni randevuya çıkarabilmeyi umuyorum."
"Bir randevu," diye tekrarladım, işin gerçekliğini kavramaya çalışıyordum. "Siktir."
"Sorun ne?" Yüzünde endişelendiğini belli eden bir ifade belirdi. Herhalde onu reddedeceğimi falan düşünmeye başlamıştı.
"Nefesim berbat kokuyor, dişlerimi fırçalamalıyım."
"Erin!" Bağırdı ve beni yataktan iterek yere düşmemi sağladı. Canım acısa bile gülmeye devam ediyordum.
"Tamam," Kahkahalarımın arasından konuştum. "Gidiyorum."
Yerden kalktım ve kapıya doğru yürüdüm. Kapı kolunu tuttuğum sırada Harry arkamdan konuştu.
"Öyleyse seni 4'te alırım?"
Sırıtarak orta parmağımı havaya kaldırdım. Bunu bana en son söylediği zamanı hatırlıyordum. O gün hiç gelmemişti.
"Belki." diye alay ettim, kapıyı açtım ve kendi odama doğru yürümeye başladım.
Beni nereye götüreceğini merak ediyordum, sabırsızlığım beni öldürebilirdi.
"Erin!" Louis'nin sesini duyduğumda köşeden dönmek üzereydim.
"Hey Louis." Ona el salladım, ve yönümü ona çevirdim.
"Az önce Harry'nin odasından mı çıktın?"
"Evet," Utangaç bir şekilde kıkırdadım. "Sana anlatmam gereken tonla şey var."
"Ah," Birden kaşları çatıldı, bu tepkisinden dolayı kafam karışmıştı.
"Sorun ne? Kakan mı geldi?"
"Ne? Terbiyen yok mu senin?" diye keskin bir şekilde konuştuğunda, az önceki yüz ifadesi yavaşça benimkine geçmişti. Neden o böyle... sürtükçe davranıyordu?
"Şaka yapıyordum."
"Çok komiksin." Alayla cevapladı beni. Bugün bu şımarıkla uğraşamazdım.
"Gitmeliyim, Louis, sonra konuşuruz." diyerek onu tersledikten sonra, yapmacık bir gülümsemeyle topuklarımda döndüm.
Bu sıralar tuhaf davranıyordu. Onu kendi çıkarım için öpme gibi bir hata yaptığımdan beri, benden bir tür utangaçlık ve kin karışımı şekilde davranıyordu. Benden hoşlanıyor olamazdı, değil mi?
Bu doğru olamazdı. İki çocuk birden benden asla hoşlanıyor olamazdı ki?!
Kafamı iki yana salladım, Louis'nin davranışlarına farklı cevaplar düşünmeye başladım. Ama Louis üzerinde ki dikkatim, Harry ile gideceğim randevu düşüncesi sayesinde yakında ortadan kaybolacak gibi görünüyordu.
***
acaip kısaydı ama napim fhdjkg
oy ve yorum<3
bu kadar büyüyeceğini asla düşünmezdim :') okuyan her kişiye özel teşekkür ediyorum<3<3<33<
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nudes » h.s (türkçe)
FanfictionÜniversiteli erkek-şanssızı bir kız, kazayla cinsellik içeren resimli bir mesaj alır. - ÇEVİRİDİR. GERÇEK YAZAR: @calumf0rnia Thank you for your permission!