Kapıdan gelen anahtar seslerini duyup boğazımı temizledim ve sırtımı dikleştirdim. Kapı açıldığında ise arkasında gizlendiğim gülleri sağa doğru çekip kapıyı açan Angela'ya bir bakış fırlattım. Önce güllere sonra da bana baktı. Odun sevgilimin bir halt yapmayacağını anladığımda içeri geçmek içim bir hamle yaptım.
"Beni içeri almayacaksın sanırım?" dedim gülerek. Angela kafasını kaşıdı ve kapıdan çekilip geçmem için yol verdi. O kapıyı kapatınca gülleri ona doğru uzattım. Gülerek gülleri aldı ve koklamak için burnuna götürdü. Ta ki güllerin plastik olduğunu anlayana dek...
"Niall bunlar plastik." dedi gözlerini devirerek. Koca bir kahkaha attım.
"Üzerindeki notu da okumalısın." dedim çiçeğin üzerinde bulunan ufak kağıdı işaret ederek. Kaşlarını çattı ve notu alıp gülleri dizlerinin arasına sıkıştırdı. Hışırtı sesleri geldiğinde Angela'yı izlemeyi bırakıp sesin geldiği yere baktım. Harry mutfağın kapısında Angela'ya bakıyordu. Sanırım ona baktığımı fark etmemiş olacak ki hiç istifini bozmadı, ben de diretmeden yeniden kafamı Angela'ya çevirdim. Angela yüksek sesle notu okumaya başladı.
"Tatlı sevgilim, bu güller plastik çünkü resmi olarak benim sana aldığım ilk çiçek ve bunun bizim aşkımızı temsil ettiğini düşündüm. Hiç solmayacak olan aşkımıza ve her zaman seveceğim sevgilime öpücükler. Seni her zaman sevecek olan Horan." Kafasını kaldırıp bana baktı.
"Bunlar çok güzel." Kafamı salladım.
"Evet çünkü ben aldım herneyse git bunları suya koy. Dur! Bunlar plastik suya koyamazsın. Neyse LA'ya götür bari. Hazırlan da çıkalım."
"5 dakika Niall. Sadece 5 dakika boyunca romantik bir an yaşamak istedim. Gayet de güzel içine sıçtın tebrikler." dedi ve göz devirip ayaklarını yere vura vura yukarıya çıktı. Hâlâ mutfak kapısında dikilen Harry'nin yanından geçip mutfağa girdim ve tezgaha oturdum.
"Sence çok mu odunum?" diye sordum. Benim arkamdan Harry'de mutfağa girip kahvaltı hazırlamaya devam etti.
"Fazlasıyla. Ben olsam Angela gibi saf bir kıza daha iyi davranırdım."
"Saf derken mal anlamında mı?"
"Ne? Hayır! Ne bileyim masum gibi. Masum değil ama onun gibi." diye düzeltmeye çalıştı.
"Ona sürpriz bir kahvaltı hazırlattım. Aslında pek sürpriz değil ama güzel oldu." dediğimde doğramakta olduğu salatalıkları bırakıp kafasını kaldırdı ve bana baktı.
"Ne kahvaltısı?" diye sordu.
"Angela'ya sabah mesaj attım. Onu kahvaltıya götüreceğimi söyledim." Harry birşeyler mırıldandı ama anlamadım. Sonra benim duyabileceğim bir sesle Sikeyim dedi.
"O halde ben neden kahvaltı hazırlıyorum ki?!" dedi kafasını aşağı indirirken. Ellerini tezgaha yasladı, vücudunu geriye verdi ve kafasını yere dikti. Boş gözlerle ona baktım.
"Dostum iyi misin?" diye sordum sonunda. Cevap vermedi. Yaklaşık 5 dakika sonra ise konuşmaya başladı.
"İyi falan değilim." dedi ve hızla doğrulup doğradığı salatalıkları, biberleri ve domatesleri çöpe boşalttı. Sonra da bir hışımla mutfaktan çıktı. Kaşlarımı çatıp tezgahtan indim ve Harry'nin peşinden gittim. Ayakkabılarını giyiyordu.
"Nereye Harry?" diye sordum.
"Cehennemin dibine! Gelmek ister misin?" diye sordu yüzüme bakmadan ve sonra da kapıyı çarpıp çıktı. Hemen ardından merdivenden Angela indi.
"Niall n'oldu? Kavga falan mı ettiniz?" diye sordu hızla. Kafamı salladım.
"Bilmiyorum." dedim. Angela İşte Başlıyor... Diye mırıldandığında arkamı dönüp ona baktım.
"Ne başlıyor?" diye sorduğumda afalladı.
"Şey başlıyor... Şey... Kahvaltıya gidiyoruz ya o başlıyor." dedi sahtedem sırıtarak. Kafamı salladım ama tabi ki inanmamıştım. İkisinde de birşeyler vardı. Bunu zamanı geldiğinde kurcalayacaktım.
*****
"Angela telefonunu bana ver." diye mırıldandım Angela'nın yanına ilerlerken. Angela boş boş yüzüme baktı.
"Neden?" diye sordu.
"Kahvaltı sürprizimiz biraz karışık bu yüzden kendin bulman gerekiyor. O nedenle telefonunu almak mecburiyetindeyim." dedim. Tereddütle telefonunu bana verdiğinde hemen cebime koydum ve Angela'yı orada bırakıp hazırlattığım kahvaltıya doğru yürümeye başladı. Burası kestirmeydi ve Angela beni göremiyordu. Dağlık ve otluk bir yerdeydik. Güzel ağaçlar vardı. Bir kaç yere not bırakıp klasik bir sürpriz yapmaya karar vermiştim. Ve yemek de ileride kurulmuş bir masadaydı ve en güzeli de duvar yoktu fakat burada süs olsun diye kırmızı tek başına duran, kenarları beyaz ve pembe çiçeklerle süslenmiş güzel bir kapı vardı. O da benim fikrimdi. Masaya oturdum ve Angela'nım telefonunu çıkardım. Sikeyim, şifre vardı. Aklıma ilk gelen şifre Z harfini denedim. O olmayınca da N harfini denedim ve telefon açıldı. Her zaman işe yarar. Hemen Whatsapp'a girdim ve mesajları kontrol ettim fakat hiçbir şey bulamadım. Tüm mesajları silmiştim. Sinirle telefonu kapattım ve dirseklerimi masaya dayayıp kafamı avuçlarımın arasına aldım.z Harry ve Angela arasında iyi yada kötü bir şeyler vardı ve her ne oluyorsa bu benim gözlerimin önünde oluyordu. İşte bu canımı sıkıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Whatsapp (Niall Horan)
FanfictionBen: Ve Angela (02.45) Ben: Sana şimdiden ufak bir uyarı (02.45) Ben: Seni yanımda tutacağım yani umarım kalbin yeteri kadar güçlüdür (02.45) *~Tüm hakları @begum_yilmazh hesabına aittir. Başka bir sitede veya hesapta görenler bana haber versin lütf...