Elinde bir tabak bal kabağı tatlısı... Girdi mübarek çatı katındaki odama. Terasa çıkmak istediğini, kilim ve minder getirmemi söyledi.
"Sohbet edelim biraz Can!" dedi, başımı okşayarak.
"Tabi efendim, çok sevinirim!" dedim.
"Gökyüzü yıldızların parlaklığıyla aydınlanmış Can, ne ayaz olur bundan gayrı ne de soğuk! Çıkalım terasa, nefesimiz açılsın biraz..."
En son soframızı koydum kilimin üzerine. Efendi de tatlıyı aldı yerden. Sofranın üzerine koydu.
"Marifetlidir Kabakçı, ye bak ne güzel olmuş..."
Çok emek vermişti. Testere, kabak... Ne mücadeleydi gerçekten.
"Ellerine sağlık Kabakçının, çok güzel olmuş, tam kıvamında." dedim.
"En güzel yaptığı iştir Kabakçının. Kıvam tutturmak..."
"Yemek, tatlı bilgisi derin her halde efendim!"
"Yemeği, tatlıyı bilmem ama Kabakçının insan bilgisi derindir Can! İnsanı aldı mı eline, tam kıvamına getirmeden bırakmaz."
"Nasıl yani efendim, anlayamadım!"
"Anlatacağım Can, bu gece her şeyi anlatacağım! Sen de anlayacaksın. Kurtulacaksın artık beynini kurcalayan kemiren sorularından."
Bu sözü, sırtımdan dünya kadar büyük bir yükü kaldırmıştı sanki. Çok güvenirdim özüne, sözüne. O dediyse olmuş sayardım her şeyi.
"Kabakçı..." dedi başını sallayarak ve gökyüzüne bakarak.
"Âlem adamdır." dedi sonra.
"Bunca yıllarıma rağmen daha öyle bir insan tanımadım Can!"
"Vay be!" diye geçirdim içimden. Neymiş bu adam...
"Onu övmek değil niyetim. Ne olduğunu, neci olduğunu, kim olduğunu öğrenmen gerekiyor artık. Sözler de ne anlatabilir ki gerçi. Olabildiğince gayret edeceğim onu sana anlatmaya. Aslında söz, hiçbir şey anlatamaz Can! Sözler, var olan gerçeğin en cılız anlatımlarıdır. Hiçbir ifade asıl anlatılmak istenileni, hisleri, duyguları izah edemez. Her daim aciz kalır sözler."
"Sizin birbirinize olan sevginiz, bağlılığınız gözlerle görülebiliyor efendim! Gerçekten bu ilişkiyi sözler anlatamaz." dedim, ona katıldığımı göstermek için.
Haklıydı gerçekten. Şu anda nasıl ve ne şekilde anlatabilirdi ki bu ilişkiyi. Hem o anlatmaya çalışsa da ben nasıl ve ne kadar anlayabilirdim ki. Yine de denedi:
"Ben onunla ben oldum Can!" dedi iç çekerek.
"Her şey soyuttur şu hayatta. Bu soyut dünyayı ancak onunla somut hale getirebildim. Hayatı onunla dokunulur kılabildim."
"!!!"
"Hayatına giren her insan Can!.. Seni kim olduğuna götüren vasıtalardır. Senden alır, sana verir. Alabildiğin ve anlayabildiğin kadarıyla... Kendine yolculuk yaparsın onunla. Hayatına giren ve sana bu imkânı sunan herkese saygı duy, onu sev..."
Bu cümlelerin gittiği hedef, giderek belirginlik kazanıyordu kafamda.
"Hayatına girmiş ya da girecek birisi... Senin eksiklerini gidermeye, noksanlıklarını göstermeye, sana destek olmaya gelmez Can! Senin diğer yarını!.. Tamamlasın diye alma onu içeriye. Kendini eksik, onu tam görme. Aksine el ele bir hayat paylaşmak için kabullen onu. Unutma! O da bir bütün, sen de bir bütünsün. Paylaşın yaşamı."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÖRDÜĞÜM
Espiritual"Adanmışların ve seçilmişlerin buluştuğu kadim sahnenin şahidisiniz. Varoluş arayışında görebileceğiniz en aydınlık buluşmaya bir de... Gerçeğin peşinde gidenlerin yolunda... Uzun ve soluksuz bir koşuya yüreği yetenlere sunulmuş bir ödül... Sonsuz...