Ah! Burayı ne çok özlemişim. Sahili, yakıcı güneşi, tahta evleri ve küçük kasaba dondurmacısını. Buraya en son 4 yıl önce geldiğime inanamıyorum. Bundan sonra her yaz burada olacağım. Eskiden annemle teyzemin oyun oynadıkları sokağa gelince duruyorum. Sokağın sonu çıkmaz. Hatta duvarın üstüne adlarını bile yazmışlar.Ne kadar eğlendiklerini düşünüyorum. Sokaktan çıkıp bizim - daha doğrusu teyzemin- evine doğru yürüyorum. Sonunda o bayıldığım tahta ev çıkıyor karşıma. Her şeye rağmen hala yepyeni duruyor. Neredeyse 45 yıllık. Ama o kadar çok anı barındırıyor ki. Zili çalmadan önce üst katın balkonundaki çiçeklere bakıyorum. Her zaman ki gibi gül dikilmiş saksılara. Annemin en sevdiğinden. Annem aklıma gelince gözlerim doluyor ama hemen toparlanıyorum. Annem hep gülmemi isterdi diyorum kendi kendime.
Kapının ziline bastığımda bir kuş cıvıldaması duyuluyor ardından teyzemin terliklerinin sesi. Sonra kapı açılıyor. Saçı en son gördüğümden daha kısa ama düzgün kesilmemiş. Saçına aklar düşmüş ama o mavi gözleri hala parlıyor. Üzerinde bir elbise ve mutfak önlüğü var. İçeriden patlıcan kızartmasının enfes kokusu duyuluyor. Teyzem ilk önce şaşırıyor ama sonra sıkıca sarılıyor bana. Bende kollarımı doluyorum ve o mis gibi yaban mersini kokan parfümünü içime çekiyorum. Dış görünüş olarak farklı olabilir ama o hala benim teyzem. Nerede kaldığımı soruyor bana. Bende ona vapurun anca adaya geçtiğini söylüyorum. Hemen içeri sokuyor beni. Sonra tekrar sarılıyor ve odama çıkıp yerleşebileceğimi söylüyor. Hangi oda olduğunu biliyorum. Her zaman ki gibi sağdan ikinci kapı : annemin odası. Yeşil bavulumu merdivenlerden çekip çıkarıyorum. Odamın kapısını açıyorum. Teyzem yatağın üzerine kırmızı - beyaz bir çarşaf takımı sermiş. Balkon kapısını açmış ve istediğim gibi odama mumlar koymuş. Bavulumu açıp hemen dolaba eşyalarımı yerleştiriyorum. Ardından üzerimdekileri çıkarıp odamdaki kirliler için konulmuş sepete atıyorum. Siyah bir şort ve üzerinde donutlar olan bir t shirt giyiyorum. Yatağın üzerindeki iki rafa hemen eşyalarımı yerleştiriyorum. Annemin 17 yaşındayken ki bir fotoğrafı ve babamla benim at çiftliğinde çekilmiş bir fotoğrafımız. Makyaj malzemelerimi de dizdikten sonra teyzemin sesi geliyor aşağıdan. Beni yemeğe çağırıyor. Merdivenlerden yavaşça aşağı iniyorum. Teyzem yemek odasına sofra kurmuş. Patlıcan kızartması, fırında sebze, tavuk sote ve sakızlı muhallebi. Tam tahmin ettiğim gibi en sevdiklerim. Yemeğimi bitirdikten sonra teyzeme ellerine sağlık diyorum. Sanırım burayı gezmeliyim. Teyzeme dönüp dışarı çıkacağımı söylüyorum. Çok geç kalmadan gelmemi söylüyor. Onu başımla onaylayıp evden çıkıyorum. Sokağın en sonu sahile açılıyor. Sahile doğru giderken kasaba dondurmacısından bir top sakızlı dondurma alıyorum. Yürüyerek sahile vardığımda ceketimi evde unuttuğum geliyor aklıma. Ama bu gün harika bir yaz akşamı. Yıldızlar gökyüzünde parlıyor ve denizin üzerinde yakamoz oluşmuş. Havanın hiç esmemesi işime geliyor. Ceketim olmadığından üşüyebilirdim. Denizin kenarındaki kayalıklara oturuyorum. Ve gözlerimi kapatıp dalgaların büyülü sesini dinliyorum. Sonra yerdeki çakıl taşlarının sesi geliyor kulağıma. Biri yürüyor sanki. Dönüp arkama baktığımda bir oğlan görüyorum. Karanlık ama ay ışığında aydınlanan yüzüne bakıyorum. Yakışıklı biri ama tanıdığımı sanmıyorum. Zaten nasıl tanıyabilirim ki ! Sadece bur kere geldim buraya o da 4 yıl önceydi. Çocuk arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaşıyor. Garip biri. Sanırım adadan değil .Medya : Ada
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÇIKMAZ SOKAK
Teen Fiction"Köpekli çocuk ben gidiyorum." Neredeyse ağlayacaktım. Niye bu kadar zordu gitmek? "Nereye kızıl? " Sesi o kadar çaresiz çıkıyordu ki. Biliyordu nereye gideceğimi. "Evime." " Gitme ,lütfen " Üzgünüm köpekli çocuk hoşçakal ."