Aşk nasıl bir şey bilir misiniz? Ben bilmiyormuşum. Dün akşam fark ettim ki, bilmiyormuşum ben. Ama öğrendim. Güzel gözlü, kocaman yürekli iki çocuktan öğrendim hem de.
Huzurmuş mesela aşk. Sevdiğinin kolları arasında bulmakmış huzuru. Mutlulukmuş sonra. Sevdiğini kolları arasında hissetmenin mutluluğuymuş. "İlk defa mutlu hissediyorum" diyebilmekmiş. Onunla cehenneme bile gidebilmekmiş aşk.
Aşk bencil olmamakmış. Hayatının alt üst olacağını da bilsen, en yakın arkadaşını sonsuza kadar kaybedeceğini de bilsen, sevdiğini korumaya çalışmakmış. Cesur olmakmış aşk. Yanında kimin olduğuna aldırmadan yüreğini açabilmekmiş. Gurur yapmadan, kapris yapmadan, gözlerinin içine bakıp hislerini söyleyebilmekmiş.
Gözler dedik değil mi? Gözlerle konuşmakmış aşk. Tek bir kelime etmeye gerek duymadan, bakışlarınla anlatabilmekmiş her şeyi. Bakışlarından ruhunu okuyabilmekmiş sevdiğinin. Tanımakmış onu, görmekmiş. Kimseye anlatamadıklarını o söylemeden anlamakmış. Gözüyle değil, ruhuyla bakmakmış sevdiğine.
Aşk masumiyetmiş bir de. Sevdiğin adamın dudaklarına kondurduğun minik bir buseymiş. Elini tutmakmış bırakmamacasına. İçinden taşan duyguları buruk bir gülümsemeye sığdırmakmış. Kurtaramamakmış kendini. Sevdiğinin omzuna bıraktığın tatlı bir öpücükmüş.
Yani aşk, aşkmış işte. .. Varlığı yetermiş. Hissetmek yetermiş. İmkansızlığı konuşurken bile, ağlatan değil güldürenmiş. Kalpler bir attıktan sonra, aradaki uzaklığın, engellerin, imkansızlıkların önemli olmadığını bilmekmiş. Aşkın insana sunulmuş bir armağan olduğunu bilmekmiş.
Aslolan, aşkmış.
Her zaman, AŞK. ..
"Yüzün gökyüzünde, bakamıyorum
Havada nefesin var, boğuluyorum
Ben sana bağlarımı çözemiyorum
Başka bir dünya yok, gidemiyorum. .."