Hayata dair ne varsa, yaşadıklarımızda gizlenir. Saklı bir kutu gibi kilitlenir, ve bir köşeye kaldırılır, rafların en tozlu köşesine. Aslında toz olan, yada tozlaştıran raflar değilde insanların yaşadıkları, hayattan aldıkları, hayata verdikleri tıpkı küçük feridenin ilk adımları gibi! Feride henüz 3 yaşında güzeller güzeli boncuk gibi masmavi gözleri ile etrafındaki insanlara ışık saçan herkesi gülüşleriyle hayata bağlayan bir bebekti. Aslında bi o kadarda masum henüz hayatın ona neler getirip ondan neler alacağını bilmeden yaşayan bir bebek,sanki bakışlarıyla anlatırdı kendini öyle Saf öyle temiz bi o kadar da acı dolu bakardı. Küçük Feride' nin Annesi ferideye doğum yaparken hayatını kaybetti.Aslında olay şöyle ki ; feride' nin annesi İlknur hanım ve Ahmet bey kendileri tesadüfen bi yolculuk esnasında tren garında tanıştılar yani aslında İlknur hanım ve Ahmet beyin ellerinde valizeri vardı ve ikisinin valileri de aynı renk aynı desendi sonra tren garında aniden bir kargaşa meydana geldi ve Ahmet bey İlknur hanımın üzerine düştü o esnada valizler karıştı ve aniden
Ahmet bey: Afedersiniz lütfen istemeyerek oldu ellerinizi uzatırsanız eğer size yardımcı olmak isterim.İlknur hanım: Ben gerçekten bir an çok fena oldum yani üzerimden kalkabildiniz çok şükür bu nasıl bir düzendir anlayamadım ki; insanlar adeta etrafına bakmadan yürüyorlar
Ahmet bey adeta şaşkındı. Nasıl bir ukalalık' tır nasıl bir farklılıktır diyerek sirkelenerek kendine gelmeye çalıştı ve oradan uzaklaşarak yolculuğuna devam etti oysaki haberi yoktu ukalalık içinden kaçarken rüzgarında kaybolacağını bilmiyordu. Ahmet ve İlknur ikiside aynı gökyüzünde nefes alıp aynı yıldızları seyredecek aynı hayatta aynı acılara göğüs gereceklerdi. Tıpkı Aşk larında olduğu gibi!
Aradan aylar geçti mevsimler yaz oldu yazdan döndü kış oldu uzun zaman sonra İlknur ve Ahmet tekrar karşılaştılar ikiside tesadüfen aslında Yüce Mevla'nın alın yazısı, herşeyin bir sebebi var bu dünyada, bu yüzden bu seferki aslında tam olarak bi karşılaşma değilde,tanışma desek daha açıklayıcı olucak çünkü İlknur'un en yakın arkadaşı Nilüfer, Ahmet'in kuzeni oluyordu. Cafe'de oturup sohbet etmek için yola çıkıyorlar ve Nilüfer buluşmaya biraz geç kalıyor, Ahmet Ilknur'un kim olduğunu bilmeden farklı bi masaya oturuyor İlknur da Ahmet'i bilmediği için o da farklı bi masada oturuyor sonra nilüfer gelince ikiside heyecanla ayağa kalkıp Nilüfer'e doğru yöneliyorlar ve o esnada yine olacak varya İlknur'un ayağına masanın etrafında olan uçuşan süslemelere takılıp Ahmet'in üzerine düşüyor.Sonra Ahmet yavaşça İlknur'u kaldırırken göz göze geliyorlar o esnada bi bakışma oluyor ve hemen toparlayıp ayağa kalktıktan sonra tanışma'nın ardından oturup sohbete dalıp daha önce yaşadıkları tren garındaki olay akıllarına geliyor ve anlatmaya başlıyorlar sonra gülümsüyorlar. İlknur' da bi o kadar utanç duyduktan sonra ilk defa kalbinde bi heyecan kıpırtı hissediyor çünkü hayatında ilk defa ciddiyetini bırakıp kendiyle yüzleşiyor.Belkide henüz adını bile hayatında bulundurmaktan korktuğu Aşk kapıyı çalmak için hazırlanıyor. Sıradan hayatına neşe renk mutluluk adım atmak için zaman bekliyor bu tanışmanın ardından gün bitiminde ayrılıp vedalaştıktan sonra herkes evine döndükten hemen sonra nilüfer aksam İlknur'u arayıp
Nilüfer: İlknur canım nasılsın?
İlknur: teşekkürler canım iyiyim sen nasılsın? Hayırdır canım bişeymi oldu?
Nilüfer: iyiyim canım. Hemde çok iyiyim bugün senle buluşmak bana seneler sonra gerçekten çok iyi geldi o kadar mutlu oldum ki; seninle tekrar bir arada olmayı konuşup sohbet etmeyi çok isterim canım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Acının Rengi
RandomBu benim ilk hikâyem, İNŞALLAH beğenirsiniz ben yazmaya çok yakın zamanda başladım.Aslında böyle bir yeteneğimden haberdar bıle değildım, öylesine karalardım sayfaları, sonuçsuz nedensizce, aslında kendıme zaman zaman sorarım ben Kimim en çok ne içi...