3 ay sonra -Hendley-

16 1 0
                                    

Üç ay sonra küçük ve şirin, merkezden çok uzakta olan, iki katlı bir ev bulabilmiştim.

Hiç komşum yoktu. Bunun için bu kadar ucuz olabilirdi. Geldiğimde evde zaten mobilya vardı. Bu konuda şanslıydım.

Odamda oturuyordum. Kitaplıktan bana sırıtan, orta kalınlıkta, eski bir kitabı elime aldım. Üstündeki tozları elimle silip kitabın ismine baktım.

Kutsal

Garip geldi çünkü ismimin yani Holea'nın anlamı kutsal demekti. Neden bu kadar saçma bir ismimin olduğunu ebeveynlerimi karşıma alıp sormayı çok isterdim.

Kitabı açtım. Önsözünde şunlar yazıyordu:

Ben bir lanetliyim ve bu kitap okunduğu zaman muhtemelen ölü birisi olacağım. Onlar şu anda peşimde ve beni öldürmek istiyorlar. Büyük ihtimalle sen bunu okurken senin bir kutsayanın yoksa seni de öldürecekler. Seni uyarıyorum, devamını okuma!

İçim ürperdi. Ama içimdeki ses onu okumamı söylüyordu. Evet, bu kitabı okumalıydım.

Bir sayfa daha çevirdim. Şunlar yazıyordu:

Umarım bir kutsayanın vardır, bunu okuyan aptal.

Seni temin ederim, lanetli olmak iğrenç birşey. Elbet bir gün öleceksin ve hayatın başkalarının elinde.

Benim de bir kutsayanım vardı elbet. Zaten olmasaydı ben ölü olurdum ve bu satırları yazamazdım. Kutsayanım beni koruyordu ama öldü. Evet. Şansım da bu kadar! Onlar için böylece çok daha kolay bir av oldum.

Aniden kitabı kapattım. Bu garipti. Bunu yazarken sanki ben de 'lanetli'ymişim gibi yazmıştı.

Alt kattan gelen sesle yerimden sıçradım. İyice dinlemeye karar verdim; sonra sesin kapıdan geldiğini fark ettim.

Merdivenlerden nedenini bilmediğim şekilde parmak uçlarımda ve yeterince sessiz bir şekilde indim. Sonra gözetleme deliğinden baktım. Gördüğüm şey kapıya arkasını dönmüş olan, saçlarının kestane rengi olduğuna karar kıldığım bir erkekti.

Kutsayanın.

Beynimden istemim olmadan bir kelime dizisi yankılandı.

Kutsayanın geldi, ona kapıyı açmayacak mısın?

Belki de sadece yorulmuştum ve kitabın etkisinde kalmıştım.

Kapının arkasından haykırdım "eğer kötü bir niyetin varsa seni temin ederim polisi ararım!"

Kapıyı açtım.

Kimseler yoktu ve gecenin sessizliğinden de anladığım kadarıyla zaten olmamıştı.

Beni görmen gerekiyor

Beynimi parçalara ayıran bu sesin ne anlama geldiğini öğrenmeliydim.

"O zaman bana kendini göster!"

"Bana bak" arkamdan gelen sesle yerimden sıçradım ve aniden döndüm.

Arkamda gördüğüm yüz normal olsa da çığlık attım. Ama pek de bir işe yaradığı söylenemezdi çünkü ağzımı tıkamıştı.

Debelenerek elinden kurtuldum. "Kimsin sen, benden ne istiyorsun?!"

"İlk önce otur" kendininmişçesine koltuğa yayıldı ve bu sinir bozucuydu.

Ona öfke dolu bir bakış atsam da, onun düz bakışları benimkileri delip geçiyordu.

Aramızdaki mesafeyi belirtmek amacıyla koltuğun diğer köşesine kuruldum. "Tekrar ediyorum, kimsin sen?"

Bana uzun süre baktı. "Benim adım Aadan."bu isim bana ne kadar tanıdık geliyorsa o kadar da uzaktı. "Bana Siyah da diyebilirsin"

İşte tam o anda anladım kim olduğunu.

Her şey 2005 senesinde yaşanmıştı...

LANETLİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin