1. BÖLÜM

226 27 4
                                    

Gözlerimi yüzüme vuran güneş ışığıyla falan açmadım, gözlerimi açmama sebep olan şey kolumun delik açılmak istercesine dürtülmesiydi.

Çok sevgili (!) sıra arkadaşım Eylül'ün elinden kolumu kurtararak ona pis bir bakış attım. Kaşları ile önümüzü işaret ettiğinde ne olduğunu anlamak istercesine önüme döndüm. Evet derste uyuyakalmışım. Ahh! saçmalama zamanım gelmiş, uykulu bir Miray kendini milyon defa rezil edebilir. Umursamayarak tekrar Eylül'e dönüp -Ne var? - dercesine kafamı salladım. Gözlerini devirip,

"Hoca sana soru soruyor" dedi ve yüzünü buruşturdu. Tekrar önüme döndüğümde hocayı siyah kalem eteği, kırmızı kısa topuklu ayakkabısı üzerinde dizinin hizasına gelen eteğinin içine koyduğu beyaz gömleği ile tahtanın önünde kaşlarını çatmış gözlüğünü çıkarmış bir durumda bana ciddi bir ifade ile bakarken buldum. Kahverengi Kısa saçlarının omuz hizasında bitmesi kumral ten rengine uyum sağlamış olması onu baştan aşağı ciddi biri yapıyordu, ve bu benim ister istemez çekinmeme sebep oluyordu.

"Şey, soru neydi?"

Gözlerini kısması iyiye işaret değildi. Arkamı dönüp Ege'ye bakmamış olmayı dilerdim fakat başını sıranın üzerine yan bir şekilde koymuş, dudaklarını öne uzatarak duvarı öpmeye çalışmasını ve bunu uyurken yapmış olmasını gördüm, bu görüntü yüzümü buruşturmama fazlasıyla yetti.

Eylül ve Ege Yaklaşık 10 senedir arkadaşlarım. Beraber büyüdüğümüz için onlardan hiç utanıp çekinmem tamamen kardeş gibiyiz ama Ege biraz fazla çapkın olduğu için bizim dışımızda sadece flört edebileceği kızlarla takılır. Bize bir kere ağabeylik taslaması Eylül ile ittifak kurup onu dövmemiz ile son bulmuştu. Çapkın olmasının yanında tatlı, sportif, ve okul basketbol takımı kaptanı olması onu vazgeçilmez yapıyordu. Yaklaşık 1 haftadır önemli olan bir maç için saatlerce antrenman yapmaları tüm takımı yıpratmıştı. Maç dündü müdür tüm takıma bugün için izin verdi ama Ege okulda birkaç kız keserim diye okula gelmekten vazgeçmiyordu, o da ayrı bir mallık, havalı popüler Ege sayesinde tüm okul bizi tanıyordu.

Bize yaklaşan topuklu sesi ile bakışlarımı iğrenç görüntüden aldım önüme döndüm. Hocanın Ege'ye bulaşmamasının nedeni dünkü önemli maçı kazandıkları içindi. Eylül'e dönüp baktığım da omuzlarını "bilmiyorum" anlamında yukarı kaldırdı. Nermin Hoca sıramın tam Önünde durup bana tepeden bir bakış attı ve "Dersimi bu kadar iyi anlamış olman çok hoşuma gitti Miray, bir daha ki dersime Tanzimat dönemi edebiyatını araştır sınıfa sun ki, engin bilgilerinden Tüm sınıf faydalansın. Heyecanla bekliyorum sunumunu."dedi.

Yüzümü buruşturmamak için kendimi zorlamaya çalışmam Eylül'ün komiğine gitmiş olacak ki kıkırdadı. Tabi o da biliyor Edebiyat dersini sevmediğimi

"Hoşuna gittiyse okul Çıkışı kütüphaneyi düzenlemede arkadaşına Yardımcı olabilirsin Eylül" Sırıtarak Eylül'e baktım -ha ha cezaya kaldı mal- diye içimden geçirmekle meşguldüm.

Bir dakika "arkadaşına" mı dedi o? Gözlerimi kısarak önce hocaya Ardından Eylül'e baktığımda Nermin Hoca'ya yavru köpek bakışları atmaya çalıştığını gördüm.

Eylül "Hocam Yardımcı olmak istediğimi sanmıyorum başka sefere artık" Öldürücü bakışlarım direk Eylül'ü bulduğunda omuz silkmekle yetindi.

"Eylül'ün bana yardımcı olmasını isterim ama spor salonunu temizlemek onu daha mutlu edecekse benim için önemli değil" dedim Ardından şirin kız sırıtması ile hocaya baktım. Sağ kolumdaki acı ile hemen başımı Eylül 'e çevirdim, kolumu tutup acıyla inledim. Kolumu çimdiklemişti, pislik.

"Kütüphanedeki kitapların kalınlığını Miray'ın kafasında test etmek beni daha mutlu edecektir." Gözlerini kısarak bana baktı ve "özellikle kalın olan kitaplarla kafası çok iyi anlaşır." Eylül'ün dediğine tüm sınıf güldü. Bu sefer kola çimdik atan taraf ben oldum.

YAN ETKİM (DEVAM EDECEK)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin