Tanıtım

668 115 61
                                    

Beni tanımaya bilirsiniz çünkü ilk hikayemle karşınızdayım. Umarım beğenirsiniz. Lütfen yorumlarınızı ve votelerinizi esirgemeyin. Multi anakarakter Sema.

"İçimde geride kalan aşklar, sevgiler ve hatta ihanetler isyanda,
Baş kaldırmakta,
İçim kanıyor, sebebini bilmiyorum,
Şimdi İçime akıyor oluk oluk kan,
Yüreğim şimdi tepsideki; misket misali bir o yana bir bu yana yuvarlanıyor... "

Yazan şair ne güzel yazıyor ama anlamları ne yazık ki güzel olmuyor. Aynı benim hikayem gibi.

Şuan canım öyle yanıyor ki normalde bana muhteşem gelen denizin kokusu , martıların ötüşlerini , dalga seslerini şimdi bana cehennem gibi geliyordu.

Bir süre daha donukça karşıma baktım. Sanki denizin üstünde onun resmini görüyordum.
Tam bir aptal aşık gibi davranıyorum şuan. Gözümün önünden gitmiyor yaptıkları.

İlk önce seni seviyorum demişti. Başta çok yüz vermemiştim. Sonra çok peşimde koştu. Benim için yaptığı şapşallıkları görseniz bana hak verirdiniz onu çok sevmemde.
Dayanamadım ona bana aşkından eriyordu hergün. Ne yaptı etti sevdirtti kendini. O kadar sevdirtti ki hergünümü onunla geçiriyordum artık. Ah gerçekten aptalım. Sanki o toz pembe dünyadan çıkmayacak gibi düşünüyordum aklımca. Biz ne kadar beraber oldukça aramızdaki mesafede azalıp yakınlaşma da arttı. Hiç ailemin kulağına gitmeyecek sandım ama öyle olmadı. Hatay küçük şehir nasılsa. Herkes birbirini tanır. O gün ne olduysa babam, annem ve abim odama daldı. Kapıyı bir açmaları vardı nasıl korktum. Elimde de onunla çekildiğimiz fotoğraflar vardı. Bir hışımla yorganın içine saklayıverdim. Anneme baktığımda ağlıyordu. Abim sinirden köpürüyordu. Babamla göz göze geldiğimde beni baştan aşağı süzdü. Sonra bana tekrardan bakıp yüzüme tükürdü. O an o lafları beynimde yankılandı durdu. " allah belasını versin senin gibi namussuz kızın." Gözlerim doldu. Titreyen sesimle " B-ba baba ne oldu." Halbuki anlamıştım. Biliyordum kabahatımı. Aslında o namussuz lafını haketmemiştim. Sarılmak ve el ele tutuşmanın dışında birşey olmamıştı. Ben öyle deyince daha da hiddetlendi ve sırf bana vurmamak için yatağıma tekme attı ve yorganım yere düştü.

Görmüştü işte o fotoğrafları. Abim babamdan önce davranıp fotoğraflara baktı. Sadece ikimiz vardık.

Emre ve ben.
Antakya parkında dondurma yerken.

Annemin ağıdı daha da arttı. Bizim ailede namus çok önemliydi. Onlara ağır gelmişti yaptıklarım. Ve beni bu evden göndermeden elalemin yüzüne bakamazlardı. Babam bir kaç saniye gözlerini kapattı ve açtı. Bana bir mikropmuşum gibi tiksintiyle baktı. "Topla eşyalarını defol git nereye gidiyorsan." dedi ve abimle Odayı terk ettiler.

Odada annemle ben kalmıştım. Ürkekçe annemin yanına gidip ona sarıldım. Türbanının kokusunu içime çekip , "Anneciğim ne olur beni bırakmayın ben tek başına ne yaparım?" İkimizde ağlıyorduk. Annem beni kendinden ittirip "bunca zamandır yatıp kalktığın çocuk baksın sana bir daha sakın bana anne deme." Ve kapı kapanma sesi. Yinede dedim içimden tek kalmamıştım. Emre vardı. O beni çok severdi. Her ne olursa olsun, severdi işte. Biliyordum. Bildiğim birşey daha vardı ki o da annemlerin bir daha beni bu evde barındırmayacağıydı.

Hemen eşyalarımı toplayıp Emre'ye mesaj atmıştım. " Emre bana yardım et annemler herşeyi öğrendi beni evden kovuyorlar." O an adım gibi emindim bana yardım eli uzatacağına ama öyle olmadı. "Bir daha beni arama Sema." Başımdan aşağı kaynar sular dökülmüştü. Küçük ağıtlarım büyük hıçkırıklara dönüşmüştü birden. Fotoğrafların alıp hepsini yaktım.

Ah! Ne kadar klişe öyle değil mi?
Değil işte. Yaşamadan bilemezsiniz ki.

Kapıyı çarpıp evden çıkmıştım.
Çok şükür birikmiş biraz param vardı. İstanbul'daki çok yakın arkadaşım vardı. Adı Miray. Hatay'da babaannesiyle yaşıyordu. Çok iyi anlaşırdık. Babaannesi ölünce üvey baba ve annesi onu tekrar İstanbul'a getirmişlerdi. Ama o üvey babasıyla yaşamak istemediği için tek yaşıyordu. Onu aramıştım. Seve seve kabul etmişti beni.
Bir İstanbul Otobüsüne atlayıp gelmiştim bu büyülü şehire.

şimdi olduğum yerde denize bakan bankta yaşadıklarımı düşünüyorum. Gözümden bir damla yaş damladı.

O sırada biri omzuma dokundu. Eğdiğim kafamı kaldırdığımda omzuma vuran kişiye baktım.
Miray gelmişti.

Evet. İlk bölümüm içime sindi. Bir yandan ağlayıp bir yandan yazıyorum o derece yani. Umarım beğenmişsinizdir canlarım. Bu arada yorum ve votelerinizi unutmayalım. :D

Islak imzaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin