Bölüm 3

40 5 0
                                    


İki hafta sonra duruma daha da alışmıştım. Sanki artık ona karşı bir şeyler hissettiğimi o sabah kabullenmiştim. Erkenden hazırlanıp onu her zamanki yerimde beklemiştim. Geldiğinde günaydınlaştık ve yola koyulduk. Okul yolu pek bir sakindi o gün. İçimden bir ses "Haydi konuş tam zamanı" diyordu. Ama o cesareti kendimde bulamamıştım. Derin bir nefes aldım. Artık suratına bakarken eskisi kadar çok utanmıyordum. Bir şeyler söylemesini bekledim ama tek bir kelime bile etmedi. Arada bir göz göze geliyorduk. Ben anında yüzümü çeviriyordum. Evet hala utancım geçmemişti. Öyle böyle okula vardık. İkinci dersimiz rehberlikti. Sınıf öğretmenimiz gerekli bir kaç form için herkese tek tek sorular sordu. Sıra Buğra'daydı.

-Babanın işi nedir evladım?

-Babam marangoz hocam.

-Peki annenin işi?

-Benim annem yok hocam.

-Anlamadım? Ne diyorsun oğlum sen kayıt gününde birlikte geldiğin kimdi?

-O üvey annem hocam. Annemle babam çok önceden ayrılmışlar.

-Anladım o halde üvey annenin işi nedir?

-Ev hanımı hocam.

-Peki oğlum oturabilirsin.

O anda kimse benden daha fazla şaşırmış olamazdı. Nergis teyze aslında Buğra'nın gerçek annesi değilmiş. İnanamamıştım. Şaşırmışlığım hocanın seslenişiyle son bulmuştu. Olamazdı çok da benziyorlardı. Yüzü, konuşması.. Dışarıdan biri görse bu bunun öz oğlu derdi o derece. Acaba neden gitmişti? Şimdi aklımda onunla ilgili yeni bir soru daha oluşmuştu. Ne oldu da gitmişti ki? Böyle güzel insanları özellikle Buğra'yı.. Nasıl kıymıştı ona? Nasıl yapmıştı bu kötülüğü?

Çıkışta hoca Buğra'yı yakalayıp birkaç soru sormuştu. Onu kapının önünde bekliyordum. Gelince yola koyulduk.

-Bugün diğer yoldan gitsek olur mu? Hava almaya ihtiyacım var.

-Olur. Bana da iyi gelir hem.

Benimle konuştuğuna şaşırmıştım ilk başta. Ama sonradan benimle konuşmasından cesaret alarak o soruyu sormuştum.

-Özel olmazsa bir şey sormak istiyorum.

-Tabii çekinme sor lütfen.

-Annenle baban neden ayrıldı?

Yüzü buruşmuştu biraz. Eskilere dönmek istemiyor gibiydi.

-Gel de şu banklara oturalım anlatayım.

Oturduk.

-Çok küçüktüm. Henüz 6 yaşındaydım. Çoğu şey aklımdan silindi ama bazıları silinemeyecek kadar derin yazılardı.

Şiir gibi konuşmasına bayılıyordum.

-Annemle babam sürekli kavga ederlerdi. Babam sürekli evden çıkıp giderdi. Annemin geceler boyunca beni ağlayarak uyuttuğunu hatırlarım. Yüzünü asla unutamam. Bir gün gene kavga etmişlerdi. Ama bu sefer babam yerine annem çekip gitmişti. Birbirlerini çok seviyorlardı ama aralarında sürekli bir yarış vardı. Gece yarısıydı. Babam aniden çıkageldi. Annem beni uyutmuştu ama babamın kapıyı çarpış sesine uyanmıştım. Kapı aralığından izliyordum. Sarhoştu sanırım, ayakta duramıyordu. Bağırdı çağırdı. Annem gene ağlamaya başladı. Köşeye sıkıştı. Sanki dağ gibi kadın bir anda çökmüştü. Korkmuştum bir an. O gece annem gene uyumamıştı. Başımda beklemişti. Benim uyuduğumu sanıyordu ama kim olsa hıçkıra hıçkıra ağlayan bir insanın yanında uyuyamazdı. Sonradan uyuyakalmışım haberim yoktu. Sabah annem hiç bir şey yokmuş gibi kahvaltımı hazırlamıştı. Sıkkın bıkkın da olsa kahvaltımı etmiştim. Sonra annem kahvaltıyı toparladı. Üstünü giyindi bir torbaya bir kaç kıyafetini doldurdu. Yanıma gelip beni sımsıkı sarıp kokladı öpücüklere boğdu. Gülüşmüştük. Ağlamaktan şişmiş gözleriyle bana baktı. Sonra da "Emine Teyzenlere gidiyorum. Akşama dönerim. Seni sevdiğimi unutma." dedi ve gitti. Eğer ki bunun onu son görüşüm olduğunu bilseydim ben de onunla giderdim onu öpüp sımsıkı sarılırdım. Eğer bilseydim bırakmazdım onu. Akşam olmuştu hala ortada yoktu. Evin telefonu çaldı. Koşarak açtım. Annemdi.

-Anne neredesin eve gel lütfen çok korkuyorum. Dediğimi hatırlıyorum.

-Bak birtanem ben uzun bir yola çıkıyorum. Evet daha çok küçüksün seni yarı yolda bırakmayı asla istemezdim. Belki benden nefret edeceksin fakat ben gidiyorum. Seni bir gün almaya geleceğim. Şunu da aklından çıkarma seni her şeyden çok seviyorum.

Ağladığını duydum ama daha bir şey söylememe fırsat bırakmadan telefonu kapatmıştı. Akşam babam geldi. Annemi sordu Emine Teyzelere gitmişti dedim. Gene sinirlendi. Masanın üstündeki kağıdı gördü. Eline alıp okumaya başladı. Her cümleyi bitirdikten sonra gözünden bir yaş düşüyordu. Merak etmiştim ne yazdığını. Okuduktan sonra çöpe attı ve odaya geçti. Koşarak çöpten çıkardım ve odamda bir yere sakladım. Bir hafta sonra babaannemlerin yanına taşındık. İki halam ve babaannem yaşıyorlardı. Beni halalarım büyüttü. Babam 5 sene önce Nergis Ablayla evlendi. Evet çok iyi bir insan fakat annemin yerini tutamadı hiç bir zaman. Artık gelse de istemem onu. 10 yıl boyunca her sabah uyandığımda pencereden dışarıya baktım belki gelmiştir diye. Rüyalarımda sevdim annemi. Orada gördüm yüzünü. Her ne kadar çok sevsem bile affedemem artık onu. Mahalleye taşınmadan bir gece önce eşyalarımı toplarken mektubu bulmuştum. Annemi affetmek istedim fakat yapamadım. Bunca yılın bir açıklaması olmalıydı elbet. Ama affedemezdim. Evet ona çok ihtiyacım olduğu zamanlar oldu ama o yanımda olmadı. Belki kendine yeni bir hayat kurmuştur, mutludur. Bana onsuz geçen her akşam cehennem gibiydi. Annesizlik ne kadar zor bilemezsin. Çok zor.

O bunları anlatırken gözlerimden istemsizce gelen yaşları durduramıyordum. Onun çektiği acıları öğrenince benimkiler hiç oldu.

-Bu konuları açarak seni üzdüysem çok özür dilerim. Ben gerçekten..

-Özür dilemene gerek yok. Alıştım artık. Hadi gidelim mi?

-Gidelim.


Kara SevdaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin