11.Bölüm-Yeraltı

8.1K 607 104
                                    

Söylediği cümleleri hazmetmeye çalışırken ondan, birkaç adım kadar uzaklaştım. Hayır, bu kadar kolay olmamalıydı. Bir kalbin kapılarını aralamak, kalbin özünde köklü devrim yaratmak bu denli kolay olmamalıydı.

"Hayır, yanılıyorsun. Sana karşı iyi davranmam, âşık olabileceğim anlamına gelmiyor."dedim kararlı bir ses tonuyla.

Söyleyeceklerimi tahmin etmiş gibi gülümsedi. Mavi harelerinde kararlılık vardı, kendinden emindi. "O gün geldiğinde sana, söylediklerini hatırlatıp güleceğim."dedi ve arkama doğru ilerledi.

Güçlü elleri, saçlarımda ki tokayı yavaşça çekip çıkarttı. Çıkarttığı tokayı, pantolonunun cebine koydu. Parmakları, saç tutamlarımı esir aldığında nefesimi tuttum. Saçımı, sol omzumun üzerine attı. Soğuk nefesi, sıcak tenime bir kar tanesi misali kondu. Pırlanta ile işlenmiş mavi elmaslı kolyeyi, boynuma taktı. Kolyenin ağırlığı, vücuduma baskı uygularken kafasını, omzumun girintisine koydu.

Nefeslerini ve göğsünün inip kalkma hızını, sırtımdan hissedebiliyordum. Kalbi, tam sırtımda çarpıyordu. Dudakları, kulağıma doğru yakınlaştı. Tenim, beyazlığından arınmış kırmızılara karışmıştı.

"Bu, elbisene uyumlu. Şimdi takacağım ise hiç çıkartmanı istemediğim bir şey,"dedi ve boynumda ki kolyeyi çıkartıp, bana doğru uzattı.

Uzattığı kolyeyi avuçlarımın arasına aldım ve sahiplenircesine bastırdım. Parmakları, yeniden tenim ile buluştuktan sonra ikinci kolyeyi de taktı. Bu, diğerinin aksine benim tarzıma daha çok hitap ediyordu. Bir çiçek deseninin altında, masmavi bir taş vardı. Dudaklarını, kulağımın arka kısmına doğru bastırdığında tüm bedenim kasıldı.

Vücuduma artçı sancılar hâkim olurken dudaklarının baskısı, tenimi parçalıyordu. Buzdan bir kalbi vardı fakat dudakları, cehennem ateşinden yapılmıştı.

"Senin için yaptım,"diye fısıldadı kalbimin derinliklerine.

"Neden, beni seviyor musun?"

"Hayır, seni istiyorum."dedi düz bir sesle. Ne bekliyordum ki? Beni sevmesini mi?

"İstediğini alınca ne olacak?"

"Bilmiyorum daha önce hiç uğraşmamıştım, sen farklısın."

"Tek farkım, seni uğraştırmam. Öyleyse sana âşık olduğumda, diğerlerinden farkım kalmayacak. Şunu bilmelisin ki sana âşık olacak olsam bile senin olmam."dedim ve hızlı bir şekilde ondan ayrıldım. Arkama bile bakmadan ilerlemeye başladım.

"Seni sevmeyi deneyebilirim,"diye bağırdı arkamdan.

Ona doğru dönüp baktım. Gözleri, ruhsuzluğun en güzel tonlarına boyanmıştı. Denemek yeterli değildi, sevmediği sürece bir anlamı yoktu.

"Denememelisin,"dedim kararlı bir şekilde.

Kalbim, bedenime baskı uygularken ona, son  defa arkamı dönüp ilerlemeye başladım. Kabul etmeliydim ki o, birini sevebilecek kalbe sahip değildi. Hükmettiği yeraltı gibi kalbi de ölmüştü. Ne yazık ki hiçbir yangın, ölü bir kalbi soğukluğundan kurtaramazdı. Bir ceseti, güneşin en dik açıyla geldiği yere koyduğumuzda ısınmayacağı gibi ölü bir kalpte, yeniden canlanmazdı.

Avuçlarımın içinde ki kolyeyi, boşluğa atmak için hazırlandım fakat yapamadım. Bu kadar zayıf olmak zorunda mıydım? Adam, beni sadece istediğini ve istediğini aldığında hevesinin geçeceğini söylemişti. Ben ise hâlâ onun verdiği kolyeyi, sıkıca tutuyordum.

Buzdan CehennemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin