KATILLERDE AĞLAR

1.Bölüm

Bir cumartesi şafağında kanlanmış ellerini yıkamak için musluğun başına dikilmişti Hudson,cesedi arabasına taşıdıktan sonra.Hudson küçüklükten gelen bir öldürme içdüsüne sahipti.Bir insan için yemek neyse onun için de öldürmekde oydu.Aradaki tek fark Hudson'ın yemek seçmesi diyebiliriz.Yani herkesi öldürmüyordu.Kendine göre belirli kuralları vardı bu iri yarı adamın.Hudson,bir seri katilin kuralları olmadan hayatta kalamayacağını düşünüyordu.Bu kuralları koymasının temel sebebi babasının da tıpkı onun gibi seri katil olmasaydı.Babası Hudson henüz 7-8 yaşlarındayken annesini soğukkanlı bir şekilde,bir hayvana işkence yaparmışçasına döverek öldürmüştü.Gerçi Hudson eline aldığı bir sopayla babasına vurarak engel olmak istemiş ama başarılı olamamıştı.İri yarı adama vurulan bu sopa darbesi onu adeta gıdıklar nitelikteydi.Bruce isimli bu adam neredeyse merdiven boyutlarında,iri yarı,çekik gözlü,bir peyniri andıracak kadar beyaz bir tene ve keskin yüz hatlarına sahipti.Şimdi o sopa darbesinin neden işe yaramadığı sanırım anlamışsınızdır.Bruce'nin öldürme iç güdüsüne yenik düşüp karısını öldürmesi,Hudson'un içinde büyük bir nefret oluşturmuştu.Bu nefret ilerde dahada büyüyerek Hudson'un seri katil olmasına neden olacak öldürme içgüdüsünü yaratacaktı.Bu içgüdünün nereden ve nasıl geldiğini öğrendiğimize göre artık hikayemize dönebiliriz.Hudson babası gibi olmak istemediği için bu kuralları koymuştu.Sadece babası gibi kötü insanları öldürecek,insanları acı çektirmeden öldürecek ve birgün içgüdüsüne yenik düşüp sevdiği insanları öldürmemek için asla bir arkadaş ve sevgiliye sahip olamayacaktı.Arabadaki ceset yaşlı bir adama aitti.Yaşlı adam küçük çocuğuna tecavüz ediyor ve karısına her gün şiddet uyguluyordu.Zavallı kadın adamın tehditlerine boyun eğiyor,sığınacak başka bir yeri ve kimsesi olmadığı için sesini dahi çıkartamıyordu.Çıkarsada ona kim inanacaktı,bu kadar yaşlı bir adamın böylesine zalimce bir şey yapabileceğine kim inanırdı ki zaten.Hudson,bu olanlari tesadüfen yaşlı adamın karısı telefonda birine anlatırken duymuştu.Öldürme içgüdüsü harekete geçmişti.Bu olay ona babasının annesine yaptıklarını hatırlatmıştı.Yaşlı adamın ismi John'du.John isimli bu adam yetmişlerinde,kısa boylu,iri mavi gözleri ve alnından sol şakaklarına kadar inen kocaman bir yara iziyle gayet masum ve sempatik bir görünüme sahipti.John,karısını dövdükten sonra sinirlerine hakim olamayıp dışarıya çıktı.Ama onu dışarıda çok büyük bir tehlikenin beklediğinden tamamen habersizdi ihtiyar adam.Evinden çıkıp sigarasını yaktı,yavaş adımlarla yürürken kuytu bir sokaktan dönecekti.Hudson adamı sokağın dönüşüne kadar takip etti.Sokağın başını döndükleri anda saniyeler sürecek kadar hızlı bir biçimde adamın ensesine vurarak bayılttıktan sonra yaşlı adamı arabasının bagajına koyarak evinin yaklaşık 100 mil uzağındaki ormana gitmek için yola koyuldu.Arabaya binip torpido gözünü açtı.Gözleri Iron Maiden-Hallowed Be Thy Name kasedini arıyordu.Kaseti taktı,cebinden yaşlı adamı kaldırırken buruş kırış olmuş sigara paketini çıkardı.Sigaralar paket buruş kırış olduğu için kırılmıştı.Kırılmış sigarasından bir miktar tütünü boşaltıp kırık kısmı o boşluğa doladı ve sigarasını yaktı.2 saat boyunca keyifli bir şekilde arabasını kullandıktan sonra ormanın girişine gelmişti.Yaşlı adamın bayılmış ve hafif vücudunu kaslı kollarıyla çıkartmak onun için adeta yere düşen peçeteyi alıp çöpe atmak kadar kolay olmuştu.Hudson,yaşlı adamı acı çektirmeden öldürmek için onu baygınken öldürecekti.Bu planı saniyeler içinde kafasında düşünüp onayladıktan sonra arabasının arkasından çıkardığı streci bir ucundan çekmeye başlayarak yere serdi ve yaşlı adamı kaldırarak streçlerin tam ortasına gelecek şekilde yere bıraktı.Ceketinin cebinden çıkardığı keskin bir bıçakla dünyayı böyle pis bir insandan kurtardığını düşünürek bıçağı ihtiyar adamın şah damarına sapladı.Adam saniyeler içinde hiç bir şey hissetmeden oracıkta ölüverdi.Yerde o kadar çok kan vardı ki adam bıçak darbesiyle ölmeseydi bile
yerdeki kan havuzunda boğulup eninde sonunda yine ölürdü.Hudson yaşlı adamı öldürdükten sonra bagajı açtı.Diğer eşyaların arkasında kalmış yaklaşık 2 litrelik bir benzin bidonu adamın üzerine boşalttı.Sanki hiçbir şey olmamış gibi 5 dakika önce yaktığı sigarasından son bir fırt çekip izmaritini benzin içindeki cesede fırlattı.Arkasında onun yakalanmasına sebep olucak bir kanıt kalsın istemiyordu.Kapkaranlık orman,birden ateş nedeniyle aydınlanmıştı.Cesetten hiçbir şeyin kalmadığından emin olduktan sonra,köşedeki çeşmede ellerini yıkamak için sallana sallana yürümeye başladı.Kısa bir süre yürüdü,çeşmeye ulaşmıştı.Kanlanmış ellerini yıkamak içim öne doğru eğilip musluğu açtı.Su,Sibirya'nın soğuklarını andıracak kadar soğuktu.Ellerini titreye titreye yıkadı ve buz kesmiş ellerini birazda olsa ısınması için pantalonuna sürdü ve arabasın yanına döndü.Kapıyı açtı ve olay mahalinden uzaklaşıp evine dönmek üzere yola koyuldu.Hudson eve vardığında karnı zil çalıyordu.Öğlenden beri hiçbirşey yememişti.Üstüne birde 100 millik yol eklenince karnı iyice acıkmıştı.Buzdolabını açtı.İçinde birşey olmadığını görünce içinden söverek dolabın kapağını çok sert bir şekilde kapattı.O kadar sert kapatmıştı dolap az daha devrilecekti.Ne yiyeceğini düşünürken birden aklına marketten aldığı konserveler geldi.Buzdolabının üstünden aldığı 2 çesit konserveden birer tane aldı.Yanına da masadan aldığı birayı kombine etti ve eskimiş ama rahat koltuğunda oturarak yemeye koyuldu.Yemeğin verdiği doygunluk hissiyle buruş kırış olmuş paketindeki son kırık sigarayı tamir edip birasıyla beraber kül izmarite dayanana kadar içti.Yemeğinde etkisiyle üstüne bir yorgunluk çökmüştü.Hudson için artık uyku zamanıydı.Odasına geçip kan kırmızısı rengindeki yorganını açtı ve bir süre müzik dinledikten sonra uyuya kaldı.Saat 01.03'ü gosteriyordu uyuyakaldığında.Yaklaşık 6 saat uyuduktan sonra gördüğü korkunç rüyanın etkisiyle yatağından fırlarmışcasına kalktı.Rüyasında babası,onu tıpkı annesi gibi öldürmeye çalışıyordu.Bruce Hudson'u yere yatırıp kulağına fısıldadı: