Siz varya şahanesiniz,
Verdiğiniz oylar sayesinde hikayemiz romantik sıralamasında 80. sıraya oturmuş durumda.
Oylarınız, yorumlarınız ve en önemlisi okuduğunuz için teşekkür ederim arkadaşlar,
Bu gazla bir özel bölüm daha yazmak istedim.
Keyifli okumalar,
Sevgi'yle kalın :)
Damla'dan;
Kemal bu zamana kadar ne aşerdiysem hepsini beş dakika geçmeden saat kaç olursa olsun bulup getirmişti. İşin ilginç yanı ise dolapta olmadığına emin olduğum şeyler bile kısa sürede önüme geliyordu. Özellikle ilk üç ay neredeyse her gün canım bir şeyler istiyordu. Sanırım bu zamana kadar kilo almamın nedeni bu isteklerim daha doğrusu oğlumun istekleriydi. Neyse ki dördüncü ayımda paşamın bu istekleri yarı yarıya azalmıştı her gün yerine hafta bir gün şey tamam bazen gecenin üçünde de olsa bir şeyler istiyordum. Kemal'de tabi her zamanki gibi beş dakika içerisinde önüme getiriyordu. Ama ben bu durumdan artık şüphelenmeye başlamıştım. Hayır yani mayıs ayında dolapta olmayan portakalı nereden bulup getirmişti? Evimizin yanında hiper market, toptan, parakende satış yapan bir manav yada meyve bahçesi falan yoktu ki. Ama bende Damla'ysam bu işi bu gece bozacaktım.
Tabi ilk önce aşağı inip dolabı tekrar kontrol etmeliydim. Gerçi isteyeceğim şeyin olmadığına emindim, sonuçta en sevmediğim meyveydi ayva ve Kemal bunu çok iyi biliyordu. Neden ayvayı sevmiyorsun diye soranlar olabilir, bilmiyorum ama çocukken dedemin zorla yedirdiğini ve ağzımın boğazıma kadar uyuştuğunu biliyorum. Bunu Kemal'e anlattığımda kahkahalarla gülmüştü. Ama bu gece ayvayı getiremezse ben ona kahkahalarla gülecektim yada bilmiyorum getirebilirdi de. Her neyse bunu gece öğreneceğiz.
Kemalden...
Eve geldiğimde büyüyen karnı ve gülen yüzüyle beni kapıda karşılayan Yeşil Gözlümü görünce kalbimin hızı değişiyordu. Bu yıllarca böyle devam ederse kalbim bu hıza dayanamayıp iflas edebilirdi. Ya da bu coşkuyla yüz yıl daha atmaya...
Koşarak boynuma sarıldığında burnumu güzel saçlarına bastırdım.
"Kokunu çok seviyorum."
"Sadece kokumu mu?" diye dudağını sarkıttığında bir kez daha hamilelik hormonlarına küfredebilirdim.
Ellerimi yanaklarına koyup alnını öptüm,
"Burayı seviyorum."
Burnunu, yanaklarını, ellerini, dudaklarını öperken aynı şeyleri söyledim ve en son gözlerini öptüm.
"Ama en çok sevdiğim yerin gözlerin, beni sana bağlayan en güzel yeri yüzünün." Dediğimde yine boynuma sarılmıştı.
Karımı kolumun altına alıp yukarı çıkacakken beni durdurdu.
"Sınavlarım var çalışmam lazım ben çalışma odasında olacağım yemeğe kadar hayatım." Dedikten sonra biçimli kalçalarını sallayarak yanımdan uzaklaştı. Ben de yukarı çıkıp üzerimde ki takım elbiseden kurtulduktan sonra yüzümü ve ellerimi yıkadım. Çalan telefonun sesi kulaklarıma dolduğunda arayanın annem olduğunu gördüm.
"Nezahat Sultan."
"Mavişim."
"Anne!"
"Valla torunum olunca çok ararsın sana dediğim bu lafları, tüm sevgimi ona vereceğim bir de gözleri sizinki gibi olsun ona diyeceğim bundan sonra mavişim diye, hıh!" diye kendince sitem ettiğinde gülmemek mümkün değildi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SANA DOĞRU
RomanceBaşına gelen şey onun için cezaların en saçması, en mantıksızıydı... Üniversiteye bile sırf dedesinin zorunlu koyduğu bölümü okumak için gitmişti ama şimdi ondan bunu meslek olarak yapması bekleniyordu... Hemde koskoca şirket başkanlığı dururken...