Başına Gelenlerden Habersiz

40 2 0
                                    

Gözlerimi açtığımda başıma gelen darbenin etkisiyle olan biteni anlamaya çalışıyordum.
Neredeydim ben ve burası neresiydi?
Kendimi toparlamaya çalıştım. Olanlar bir saniyelik film şeridi gibi geçiyordu aklımdan ama tam olarak hatırlayamıyordum. "Hadi, hadi yapabilirsin hadi" diye teselli veriyordum kendime, olmuyordu bacaklarımdan da destek alamıyordum, hiç bir şey hissetmiyorum.Canım çok acıyordu. Bağırmaya başladım. "Kimse yok muu, duyuyor musunuz benii, ne oldu banaa, bacaklarımı neden hissetmiyorum ??
Yanıt yoktu. Etrafım eski püskü duvarlarla çevrili, karanlık ve sessizdi. Bu beni çok korkutmuştu. Başucumda kırık, tahta döşemeli bir masa vardı. Bir de üstünde yattığım, yırtık, kumaşının küflenmeye yüz tuttuğu, yünlerinin dışarıya savrulduğu bir yatak.

Biraz sonra ayak sesleri duymaya başladım, sesler gitgide yaklaşıyordu. Onun attığı her adım kalbimin biraz daha hızlı atmasına neden oluyordu, sanki atmaktan yorulmuş duracakmış gibi. Gözlerimi hemen kapattım. Olanları anlamaya çalışmalıydım. Birden kapı açıldı. Birinin içeriye girdiğini hissedityordum. Bana çok yakınlaştı. Yanlış bir hareket yapmamam gerektiğini biliyordum. Kendime engel olmalıydım, sakın bir şey yapma eva, sakın hareket etme. Kıpırdamamaya çalıştım ama kalbimin sesini ve nefes alıp verişimi düzenleyemiyordum. Tek dileğim hiç bir şey olmadan burdan kurtulmaktı.

Adamın nefesini yanaklarıma vuruyordu. Ne yapıyordu böyle, en önemlisi kimdi ??
"Hala uyanmamış, kendine gelmesi çok zor" diyerek kendi kendine konuşuyordu. Bense hâlâ hareketsizce yatıyordum. Tekrar yaklaştı bana doğru, eğildi ve dudağımdan öptü. Daha sonra hızlıca çıktı odadan.
Neydi bu şimdi ??

Gözlerim kapanıyordu. Hayır, hayır şimdi değil uyumamalıyım, bana ne olduğunu bilmeliyim, diyerek zorla açmaya çalışıyordum. Ama yenik düşmüştüm. Gözlerim kapandı ve o kocaman eski duvarlarla çevrili odayla birlikte uzun bir sessizliğe büründük.

............................................

Her gün pencereye vuran güneş ışınları, hiç susmadan öten kuşların sesleri içimizi açmıyordu bugün. Bir şeylerin ters gittiğini farketmiş gibiydiler.

-Günaydın arkadaşlar, diyerek kapıyı açtı hediye hanım.
(Hediye hanım yetimhane sorumlumuzdu, sıkıntımız olduğunda bizi dinler, elinden geldiği kadar yardım ederdi. Uzun sarı saçları, uzın boyu, çok süslü olmayan kıyafatleriyle bütün herkesi mesteden bir güzelliği olan, uzaktan bakıldığında ne kadar da havalı diyecek olsanızda içini tanıdığınızda hiçte öyle olmadığını gördüğümüz biriydi o.
Ne de olsa dış görünüşleriyle yargılamamak gerekir.......)

-Günaydın hediye hanım, eva'yı gördünüz mü acaba? Sabah kalktığımda yoktu da.
-Bende görmedim canım, belki kahvaltıya inmiştir. Hadi hazırlanın sizde inin, dedi hediye hanım her zamanki güler yüzlülüğüyle.
Peki dercesine kafamı salladım.

İyi de eva bensiz kahvaltıya inmez ki, hem akşam yatarkende görmedim ben onu.
Hazırlandım ve onu kahvaltı da görmek umuduyla yemekhaneye indim. Odada ki arkadaşlarımdan hariç kimse yoktu, eva'da. İyice şüphelenmeye başlamıştım, hiç böyle olmamıştı. İştahım da kaçmıştı zaten. Belki odaya gelmiştir diye yukarıya çıktım, yoktu. Perdeyi çekip camdan bahçeye baktım, yoktu. Onu tanıyan herkese sordum, odalara baktım, lavaboların hepsinin kapısını tıklattım, yoktu.
Nerdesin eva, nereye gittin??

................................................

Tavandan gelen güneş ışınlarıyla zar zor açmaya çalıştım gözlerimi. Küçük kareden yapılma, tavana zorla sıkıştırılmış pencere, pencere denirse tabi, ışığı doğrudan yüzüme vuruyordu. Sabah olmuştu. Vücudumun her yeri ağrıyordu ve çok yorgundum. Kollarımı kıpırdatamıyor, bacaklarımı hissedemiyor, gece olanları bile hatırlamıyordum.

Adam, ayak sesleri, adam, kalp atışları, merdivenler, kapının açılması, dudağımı öpüşü, yetimhane müdürüm, kokladığım mendil ve aşağıya düşmem. Gözlerimi sıkıca kapattıkça bunlar geliyordu aklıma, ne bağlantısı olduğunu çıkaramıyordum.

Tek hatırladığım mira'ydı. Başıma herhangi bir şey gelmeden önce odamıza çıkıyorduk, keyfimiz yerindeydi ve kahkahalarımız her yerden duyuluyordu. Ne oldu ondan sonra bana,ben nasıl geldim buraya. Niye geldim ya da niye getirildim ??
Peki ya mira o nerde ??

........MAHKÛM.........Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin