Merhabalar. Sadece doğaçlama düşüncelere değil, bütün hikayelerime ara vermiştim. Bu aranın sebebi içimden hiçbir şey yazmak gelmemesiydi. Daha önceden de dediğim gibi, içimden geldiği zamanlar yazıyorum sadece. Neyse, bu yazıda eşitliğin insan doğasına aykırı olup olmadığını tartışacağım sizlerle.
Son zamanlarda politikaya ve siyasete olan ilgim arttığından dolayı epey bir araştırma yapmıştım, buna 2. Dünya Savaşı, Orta Çağ, Haçlı Seferler gibi olaylar da dahildi. Zaten önceki yazılarımı okuyanlar da bileceklerdir ki, insanlığın yaptığı savaşlara ve insan doğasına karşı özel bir merakım vardı. Ama bu son zamanlarda özellikle ideolojilere olan ilgim arttı. Nedir bu ideolojiler? Komunizm, Kapitalizm, Sosyalizm gibi düşünceler.
Kısaca açıklamak gerekirse, Komunizm ve Sosyalizm işçi grubunun, yani asıl emek veren ve ter döken insanlar topluluğunun daha fazla para kazanması gerektiğini savunan bir ideolojidir. Common kelimesinden gelir ki, common, çoğunluk demektir. Yani işçi çoğunluğunu savunur. Fabrika sahibinin, işçilerin toplamından çok daha fazla para kazanmasını haksızlık olarak görür ve bu düzeni değiştirmeyi amaçlar. Kapitalizm ise, bir insanın yatırım yapıp, bir bakıma yattığı yerden para kazanabileceğini destekleyen bir düşüncedir. Yani fabrika sahibinin işçilerden fazla kazanmasını gayet doğal bulur. Capital kelimesinden gelir, anlamı da büyüktür. Yani sahip olduğun şeyleri büyütürsen, daha küçük şeylere sahip olan insanları senin için çalışmaya zorlayabilirsin.
İlk olarak araştırdığımda Sosyalist/Komunist destekçisi olmaya başlıyordum aslında ben. Çünkü sonuçta demokrasi, eşitlik etik değerler göz önünde bulundurulursa en çok emek veren insanın en çok parayı kazanması gerekiyor. Değil mi? Evet, öyle.
Ama çoğu insan bu sistemi asla gerçekleşmeyecek bir Ütopya sistemi olarak değerlendirir. Ki başta da bunu kabul etmiştim ben aslında. Çünkü insanın doğasında etik değerler olsa da, en ağır basan yanı tuttuğunu koparabilme ve elinden geldiği müddetçe vermemektir. Yani Komunizm ve Sosyalizm insan doğasına aykırı bir düşünce sistemidir.
Öyle olmasa bile en azından 21. yüzyıl insanı, monarşinin, yani tek kişinin bütün ülkeye sahip olduğu sistemin yeni yıkılmasıyla birlikte henüz böyle bir sisteme hazır olduğunu sanmıyorum.Ki monarşinin hakim olduğu ülkeler hala var. Halk şunu istiyor diye düşünmeden, direkt olarak kendi istediğini uygulayan bir sistem. Neredeyse insanlığın topluluk olarak yaşamaya başladığından beri süregelmiş olan bu sistem henüz yeni yıkılmışken bir de üstüne toprak veya fabrika sahipleri gibi insanların mülklerini ellerinden almak biraz aceleci davranmak gibi olur. Bırakın azıcık insanoğlu bu sisteme alışsın.
Ancak bunları söylerken, kapitalist olduğum sonucuna da varmanızı istemem. Çünkü yaptığım araştırmalarda, ortalama bir Kapitalist ülkedeki zengin insanların, ülkedeki bütün varlığın %40-50'sine sahip olduğunu gördüm. Ki bu zengin insanlar diyerek kast ettiğim insanlar toplam nüfusun %1'ini bile oluşturmuyor. Fabrika örneğine benzedi, değil mi? Fabrika'nın sahibi, gelirin yarısını kendisine alırken, geriye kalan 99 işçi arasında geri kalan yarısı dağıtılıyor. Ve bu sistem böyle devam ederse emektar işçilerin asla rahat bir yaşam için fırsatı olmayacak çünkü fabrika sahipleri gibi baştaki insanlar, işçilere verilecek olan maaşı indirebildiği kadar indiriyorlar. İşçiler bu durumdan memnun mu? Tabi ki de hayır.
Peki bu olmasaydı... Fabrika sahibi diye bir şey olmasaydı, fabrika gibi yerlerin sahibi devlet olsaydı, işçilere hak ettikleri verilseydi ve o üretimden elde edilen gelir devlet tarafından vergi niyetine kullanılsaydı nasıl olurdu dersiniz? Kesinlikle bir adalet sağlanmış olurdu tabi. Ancak bir düşünün, bu insan doğasına aykırı olmaz mıydı?
Veya şöyle bir soru sormalı mıyız kendimize, insan doğasını kendisi mi belirler yoksa bunlar önceden belirlenmiş midir? Eşitlik arzumuz mu daha ağır basar yoksa tuttuğunu koparabilme arzumuz mu? Ailenden sana miras kalan veya kalacak olan o özel mülkleri sen gerçekten de hak ediyor musun, bunları hak edecek bir şeyler yaptın mı?
Doğallıktan söz edeceksek eğer, eşitlik kavramının insanlar tarafından ortaya atılmış bir şey olduğu anlaşılacaktır. Çünkü doğal seçilim, yani bir ceylanın ceylan olarak doğması, eşitlik sağlamaz. Onu avlayacak olan çita daha doğarken ceylandan daha üstün olarak doğuyor. Vahşi doğada bu böyleyken, insan doğasında tersi olmasını bekleyebilir miyiz? Yani zengin babası olan biri hayata bir sıfır önde başlarken, çoğu sıradan gelirli insanlara neden doğal seçilim adalet sağlamıyor?
Çünkü, daha önce de söylediğim gibi, doğal seçilim adalet sağlamaz. Adaleti sağlayacak olanlar, zaten bu terimi kendileri uydurmuş olan insanlardır. Sağlarlar mı yoksa sağlamazlar mı, bu onların kendi ahlaki değerlerine bağlıdır.
Peki ben şimdi neyim? Daha öncelerden "bir insan ya Komunist'tir ya da Kapitalist" diyen ben, hangisiyim bunlardan?
Yani burada açıkladığım gibi, adalet açısından bakıldığında Komunizm daha eşit görünüyor. Ama Kore'ye baktığınızda da gördüğünüz gibi, Komunizm sistemi bazen dikdatörlüğe sebep olabiliyor. Aynı zamanda ekonomik yanını bir kenara bıraktığınızda, Komunist sistemde dinlere de yer yoktur. Yani bunu değiştirip dinsel özgürlüğü sağlamak çok kolay tabi, ama ideolojinin aslında din yok. Düşünsenize, 7 milyar insanın büyük bir çoğunluğu bir dine sahipken bunu bu sistem ile ayırmaya çalışmak daha da imkansıza götürmüyor mu sistemi?
Kapitalizmi savunacak olsam o zaman da ahlaki değerler devreye giriyor. O fabrika sahibinden farkım kalmıyor o zaman da. Bu sistem uzun süredir var olan bir şey zaten ama işin derinine indiğimizde o fabrika müdürü de bir bakıma dikdatör oluyor. Bir dikdatörü nasıl savunabilirim?
Az şey yaparak çok varlığa sahip olmanın getirdiği ahlaki vicdan sorgusu mu, yoksa herkesi eşit olarak görüp doğal seçilime aykırı olan insan yapımı sistem mi? Bu gerçekten de çıkışı olmayan bir yola gidiyor. O yüzden bu kadar beyin fırtınası yeter.
Okuyanlarımın da en azından bu tarz şeyler hakkında bilgisi olsun istedim ve tarafsız bir şekilde düşüncelerimi belirttim. Hazır konusu açılmışken, tarafsız birinden dinlemek her zaman daha iyidir. Kendi düşüncelerinizin gelişmesini istiyorsanız, tarafsız olarak dinleyin. Çünkü bir Komunist olarak anlatsaydım bu konuda pek bir şey bilmeyen birisi Komunizm iyi bir şeymiş sonucuna varırdı, Kapitalist olarak anlatsaydım Kapitalizm iyi bir şey sonucuna varırdı. Böyle bir şey olmasını asla istemem. Her zaman kendi düşüncelerinizi oluşturun. Her ne kadar doğal seçilimden bahsetmiş olsam da, o seçilimi de farklılaştıracak olan sizlersiniz. Seçilim diye pasif olarak bakıp kendinizi doğanın iradesine bırakmak yerine, kendi iradenizi kullanıp kendi yolunuzu kendiniz seçin. Düşüncelerinizi siz oluşturun. Doğal dediğimiz şey aslında insan tarafından oluşturulmuş bir kavramdır ve aslında doğa sizsiniz. Farklılıklar da doğayı doğa yapar. Çünkü, siz, siz olduğunuz için doğalsınız.
Bu konuda tartışma yaratmadan düşünce alışverişi yapabiliriz. İsteyen yorum ya da mesaj yoluyla düşüncelerini belirtebilir. Hem zaten tarafsız biriyle konuşurken de pek tartışma çıkacağını sanmıyorum. Siz de düşüncelerinizi belirtin bakalım.
Teşekkürler okuduğunuz için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doğaçlama Düşünceler
Духовные"Saçmalama" derler ya hani? Belki de ona bir tepki olarak doğmuşumdur. Kim bilir? Ama sizi temin ederim ki, mantık çerçeveleri içinde saçmalıyorum.