Ya Umutlar Olmasaydı...
Acaba hepimiz hayatı yaşadıklarımıza göre mi anlamlandırmaya çalışıyoruz.
Yoksa daha önceden kalıplaşmış anlam bütünleriyle mi doğduk. Belki de bunların hiçbir önemi yok sadece hayal dünyamızda yaşıyoruz . Tabi bazen kābusa da dönüşebiliyor. Ama yinede herkes aslında bir gün kendi kurduğu hayal dünyasının kahramanı olmak, yaşayacağını UMUT ederek , belkide bu sayede her güne mutlu başlamaya çalışıyor.
Ya umutlar olmasaydı...Ya Güven Olmasaydı...
Sanırım hep sığınacak limanlar aradık kalabalıklarda. Ama kalabalık arttıkça ıssızlaştık, daha yalnız, daha güvensiz...
Belki de bu kalabalık dünyadan bizi çekip alacak bir el aradık, bizi mutlu hayallerimizle kavuşturacak eli...
Ve hep ona güvenmek istedik. Yıllar yıllar sonra bile yanımızda olacağını hayal ederek....Tıpkı bunları düşünerek ileriyi hayal ediyordum . Saçlarım savruluyor. Bedenim havalanıyordu.
Iste bunları düşünmemin bir sebebi vardı . Acaba güvensizlik miydi ? Hayır değil.
Sadece çok hızlı gelişmek ve bağlanmaktı.
Artık ayaklarımı yere keserek durmaya çalıştım .Bir süre donuk suratıma hafif bir gülücük attım.
Gitme vaktiydi çok eğlenmiştim... çok mutluydum.
Kuzeyy biz geziyi de kaçırdık . Off hep , hep benim yüzümden . Bu olanların hiçbiri olmasaydı belki burada değildik . Tamam şimdi de güzel ama ben hic geziye gitmedim...
Vayy sana bundan hiç bahsetmedim. Okul gezisi bu haftaya ertelenmiş nedenini bilmiyorum.
-Ciddi olamazsın! :)
-Gerçekten ; ben bunu nasıl unuturum sana söylemeye .
-Bencedee :))
Cidden çok mutlu oldum.
Onunla ve en sevdiğim arkadaşımla zaman geçirmek...Kuzeyy ben sana bişey diyeceğim. Seni çok üzdüm gitmeden bunu söylemem gerekiyor. Biliyorum sen buna üzüldün ama bu kızın dedikleri doğru mu? Demeyeceğim.
Bundan sonra kim ne söylerse söylesin ; sana güveneceğim , sana inanacağım , kısacası tamamen sana ait olacağım ...Zorda olsa kelimeleri bir araya getirebilmiştim.
Anlayışına saygı duyuyorum Ebrar. Bende senden çok özür diliyorum...
Ben sinirlendiğimde çok kırıcı olurum , eğer üzgünsem de ne dediğimi bilmem Ebrar . Sana buna alış demiyorum . Sadece bunu bilmen yeterli benim için...
Herkes gibi bizde böyle devam edeceğiz yani beraberliğe...
Bende sana aitim Ebrarrr...Oratamız da Duru vardı . Yürüyorduk. Nere gittiğimizi bilmiyordum ama benim yurda gitmem gerek . Izin bile almamistim, bu çok riskliydi. Hiçbir kimsenin fark etmemesi gerekiyordu.
-Ebrar sana birsey diyeceğim ama nolur kabul et. Bizim eve gideceğiz, yanlış anlama sadece göstermek için, evimi bil istedim.
-Ama
-Lütfen Ebrar
Tamam dedim ne diyeyim kıramıyor insan . Hele de sevdiği olunca...
Duvarlardan ev kaybolmustu . Kocaman bir kapı vardi. Yaklaştı ve kapının kenarında duran rakamlara 5 -6 defa bastı ve kapı açıldı.
Off burası harikaydı . Küçükken Ünlülerin evleri dikkatimi çekerdi . Burası tıpkı oraya benziyor.
Yemyeşil bahçesi köşede duran iki köpekleri .
Evin dışına diyecek hicbir sey yok zaten. Gözlerimi ayıramadım bu güzel evden.
Neredeyse bayılacaktım o derece.Kapıyı çaldı. Fakat bir süre güldüm. O da güldü ama neye güldüğümü bilmiyordu.
Anne ve babası yoktu. Kapıyı kim açacaktı diye geçirirken . Birden kapı açıldı.
Ilk once geriye çekildim.Offf düşüncesiz kafam bunu nasıl unuturdum. Tabiki böyle evlerde hizmetli bulunurdu.
-Buyurun Kuzey Bey.
-Buyurduk bakalım bu Ebrar; çok yakın arkadaşım, buda hizmetli denmeyecek kadar yakın ablam:
Fatma.Aman Allah'ım burası nasıl yer böyle , hayranlıkla evi gözlüyordum. Saray adeta... Tamamen unutmuşum ona memnun oldum demeyi...
Beni odasına doğru sürükleyen kuzey, odasının kapısını açmıştı. Sabırsızlıkla bekliyordum kiii; woww diye haykırdığımın bile farkına varamamıştım.
Kendisine ait büyük bir yatak sadece en büyük ilgimi çeken şey ise bütün eşyaları siyahtı perdesi hariç. Odaya zenginlik katmıştı siyah.
Beni köşede duran misafir masasina oturttu. Pencerler yere kadar ve bu masa pencerenin önünde yolu izliyordu.
Çok güzeldi.Odadan bir süreliğine gitti. Bende odayı incelemekle meşguldum. Posterleri, bilgisayarı, tableti hatta duvarda asılı televizyonu ; çok ilginç ..
Hep böyle odamın olmasını isterdim heeepp.
Elinde portakal suyu ile gelen kuzey:
- Nasıl buldun odamı?-Harikaaa ötesi kuzeyyy.
Birlikte portakal suyunu yudumlarken , artık gitmem gerektiğini söyledim. Anlayışla karşılamasına sevindim.
-Hadi gidelim.
~Sen nereye ben giderim .
-Hayır olmaz Ebrar, yalnız başına gidemessin.
-Pekiii :(( suratım az asılmıştı.Sonunda uzun yürüyüşün ardından yurda gelebilmiştik. Aslında fazla geç olmadı sadece 3 saat.
Kendine dikkat olur mu? Kendine boş yere üzme söz ver bana .
- söz kuzey bir daha böyle davranmayacağım.
Hiç beklemezdim ellerimi tuttu vee hoşçakal dedi.
Ben donmuştum ama hoşcakal dedim nihayetinde
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR UMUT
RastgeleSanırım hep sığınacak limanlar aradık kalabalıklarda. Ama kalabalık arttıkça ıssızlaştık, daha yalnız, daha güvensiz... Belki de bu kalabalık dünyadan bizi çekip alacak bir el aradık, bizi mutlu hayallerimizle kavuşturacak eli... Ve hep ona güvenmek...