1

1.2K 38 16
                                    

İlk evlenme yıl dönümleri yaklaşıyor ve yaklaştıkça genç kadın daha da hüzünleniyordu. Mutluydu ama bir o kadar da üzgün, bugün onlar için çok değerli bir gündü; ama birbirlerine alacak paraları bile yoktu. Kadın giyinip dışarı çıktı. "Alamasam da dolaşırım,"dedi kendi kendine, boş boş dolaşırken bir ilan gözüne çarptı. "20 lira karşılığında saçınızı alıyoruz!" Genç kadının bu çok hoşuna gitti ve o uzun, güzelim sırma saçlarını 20 lira karşılığında kestirdi. Ne alacağını düşünürken birden aklına eşinin zinciri kırılıpta takamadığı cep saati geldi. Ona bir zincir almaya karar verdi. Akşamı sabırsızlıkla bekliyordu... Eşi geldiğinde onu gülümseyerek karşıladı. Önce eşi kendi aldığı hediyeyi verdi, kadın bir sevinçle hediyesini açtı ve içinden eşinin sattığı cep saatinin yerine aldığı çok güzel taşlı bir toka çıktı. Eşi şaşkınlıkla bu hediyeyi nasıl aldığını sorduğunda, genç kadın saçlarını para karşılığında kestirerek aldığını anlattı. Ne o hediye aldığı tokayı takabildi, ne de eşi onun aldığı zinciri cep saatine takıp kullanabildi. Ama onların paha biçilmez sevgilerinin bunlara zaten ihtiyacı yoktu, sevgileri onlar için her şeyden daha önemliydi çünkü...


******

Okuduğum kitaptan kafamı kaldırıp sıcak çikolatamı masaya koyan garsona teşekkür ettim. Elimdeki kitabı masanın üzerine koyup bardağımı elime aldım ve bakışlarımı camdan dışarıya çevirdim. Sevgi böyle bir şeydi işte önemli olan hediye almak değildi. Önemli olan sevginin değerini bilmektir bence.

Yerlere düşen karları gördüğümde gülümseyip sıcak çikolatam'dan bir yudum aldım... Ben Asrın Arsoy 22 yıl boyunca aşkı aramış biriyim ama hala "gerçek" aşkı bulamadım. Aşk yüzünden onca acı çektim, onca insan girip çıktı hayatıma, ağladım, güldüm ama bir türlü gerçek aşkı bulamadım ve sanırım kitaptaki karakterler gibi bir sevgili adayı bulamayacağım umudumu kaybetmedim ama hiçbir insan kitaptakiler gibi değildir bence. Neyse... ben 22 yaşındayım okulumu daha yeni bitirdim mimarlık bölümünü kazandım ama iş bulmakta zorluk çekiyorum. Aslında Ağabeyimde mimar'da onun şirketinde çalışmak hiç istemiyorum ne öyle ağabey-kardeş aynı işte aynı meslek, ayrıca Ağabeyimde beni yanında istemez. 

Telefonum çaldığında elimdeki bardağımı masanın üzerine koyup çantamdan telefonumu çıkarıp arayana baktım Sena idi.

"Efendim Sena?"

"Asrın, sana çok önemli bir şey söyleyeceğim. Bu-buraya gelir misin?" yerimden hemen kalkıp "Ne oldu? Sesin neden bu kadar kötü geliyor? Nereye geleyim?" dedim telaşlanıp sorularımı peş peşe sorarak. "B-ben iyi değilim lütfen evime gel, sana ihtiyacım var. "

"Tamam. Hemen geliyorum sen sakin ol ve beni bekle tamam mı? Sakın kendine bir şey yapma! Hemen geliyorum," deyip montumu üzerime geçirip arabamın anahtarını çıkardım. Masaya 50 lira koyup aceleyle kafeden çıktım ve arabamın önüne gelip arabama bindim. Son gaz Senanın evine doğru sürmeye başladım inşallah kendine bir şey yapmaz. Sena benim en iyi arkadaşımdı. Onun her şeyini bilirim ve neden üzüldüğünü az çok tahmin edebiliyorum. Mert...  Onun yüzünden üzülmüştür kesinlikle, hala unutamıyor şu çocuğu.  2 ay önce Mert ile Sena sevgililerdi ve Mert kendine yaraşır bir şekilde senayı aldattı -ki Senada buna kör kütük aşıktı bağlanmıştı yani, Mert yüzünden intihara kalkıştığı için telaşa giriyorum.

Senanın evinin önüne geldiğimde, arabamdan fırlayıp evinin anahtarını çıkarıp kapıyı açıp içeri girdim ve etrafa baktım her yer sakindi, her şey yerli yerinde duruyordu bir an içimi bir korku kapladı. "Sena?" dedim ancak korkudan boğazım kupkuruydu. Sertçe yutkunup boğazımı temizledim ve "Sena!" diye bağırdım ama ses yoktu, kalbim yerinden fırlayacakmış gibi hissediyorum midem bulanıyor, Senanın kendisine bir şey yapacak olma ihtimali beni deli ediyordu. Kafamı iki yana sallayıp koşarak Senanın odasına daldım. Etrafa baktığımda her şey yerli yerindeydi kaşlarımı çatıp odanın içine girdiğimde, Senanın ağlama sesini işitti kulaklarım "Sena neredesin ben geldim," hıçkırık sesinin geldiği yere doğru ilerlemeye başladım,  elbise dolabının kapağını açtığımda karşımda dudağında kan lekesi olan bir adet Senayı görmem ile şok geçirmem bir oldu. Sena  beni gördüğü an o titreyen bedeniyle kollarını boynuma sıkıca sardı, bende hiç zaman kaybetmeyip onun sarılışına karşılık verdim. "Şt tamam geçti canım, ben buradayım." Dedim teselli etmeye çalışarak. "Asrın... Geldin." Dedi, daha çok sarılarak  "Tabii ki geleceğim Sena, sen benim en iyi arkadaşımsın, biliyorsun arkadaşlar böyle şeyler için vardır,"

"Hayır sen benim arkadaşım değilsin sen... sen benim kardeşim, ablam, annem, dostum! Sen benim her şeyimsin," dedi. Gülerek Senayı kendimden uzaklaştırıp, elimi dudağının kenarındaki kurumuş kan lekesine koyup  "Bunu, kim yaptı sana?" dedim sesimin titrememesine dikkat ederek, Sena gözlerini kaçırdığında, kaşlarımı çatıp "Sena bunu kim yaptı? " dedim birazcık daha ısrar ederek, derin bir nefes alarak,

 "M-mert ya-yaptı,"

"Ne!?"

"Duydun işte," dedi tekrardan ağlayarak  "Nasıl yapar be? Nasıl sana vurmaya cesaret edebilir!? Allah'ım delireceğim! Bunun hesabını verecek! O kim ki ya!  Sen de bir daha o Mert'in yanına gidersen, ağzında mert adını duyarsam seni bir kaşık suda boğacağım haberin olsun!" dedim sesimi yükselterek, "Ya Asrın gelme üstüme ya, zaten acı çekiyorum sevdiğim çocuk bana vurdu, gelme üstüme," dedi daha fazla ağlayarak, bakışlarım anında yumuşadı.  "Tamam.. Tamam. Özür dilerim. Üstüne gelmek gibi bir niyetim yoktu, ne bileyim onun için canına kastetmeye çalıştın, insan ister istemez korkup sinirlenebiliyor," dedim ona sarılıp teselli etmeye çalışarak, kafasını sallayıp, burnunu çekerek bana baktı. "Sizin evde kalabilir miyim? Artık buraya gelmek istemiyorum." Kafamı olumlu anlamda sallayıp, "Sen eşyalarını topla, ben aşağıda seni bekliyorum." Deyip odadan çıkıp, koşar adımlarla aşağıya gittim ve telefonumu cebimden çıkarıp Mert denen o aptalı aradım.

 "Alo?"

"Ya sen nasıl bir insansın? Nasıl yaparsın bunu Senaya?  Ona nasıl vurmaya cesaret edersin? Senin adamlığın bu kadar mı? He gücün sadece kızlara mı yetiyor? Hayır anlamıyorum ki! Sena sende ne buluyor? Bak Mert eğer bir daha seni, Senanın yanında görürsem veya duyarsam kendi mezarını, ellerinle kendin kazmaya başlarsın, tamam mı?" dedim nefes nefese kalarak.

 "Ne diyorsun sen Asrın? Çok korktum, gerçekten! Bak kızım beni bu boş tehditlerle bir daha arama. Zaten Senaya da meraklı değilim! Ve söyle o aptal arkadaşına; beni sevmekten vazgeçsin... Vazgeçsin ki bende o da hayatını yaşasın. Ben, böyle olmasını hiç ister miydim? istemezdim! Evet bende onu zamanında çok sevdim. Ama ne bileyim artık, ona karşı hiç bir duygu yok! Ne kalbimde ne de aklımda, ona tokat atmasaydım beni bırakmayacaktı, mecburdum benden soğusun, nefret etsin diye yaptım. Ona tokat attığım için üzgün müyüm? Hayır, kesinlikle hayır!  Pişman mıyım? Evet. Gerçekten pişmanım. Ve içtenlikle söylüyorum ki, eğer Sena mutlu olacaksa ben bu şehri terk etmeye bile hazırım!" dedi. 

"O zaman terk et Mert, bu şehirden defolup git, lütfen arkadaşımın üzülmesini artık hiç istemiyorum lütfen," Mert bir süre sessiz kaldıktan sonra, derin bir nefes aldığını duydum ve konuşmaya başladı. "Tamam.. Tamam. Gideceğim yeter ki, Sena mutlu olsun."

"Mert neden?"

"Ne? Neden?"

"Neden? Onu bir yandan sevmediğini söyleyip, bir yandan da onun mutlu olmasını istiyorsun?"

 "Asrın sana bir sır verme mi ister misin?" dediğinde, biraz korku ve biraz merakla "Ne sırrı?" diye sordum.  

" Senayı hala seviyorum. Ama onunla sevgili olamayacağım"

"Saçmalık! Neden onunla sevgili olamayacaksın?"

"Çünkü, ben senin dediğin gibi buralardan gidiyorum,"

"Nereye?" 

"Ölüme..."




*****

Merhaba Arkadaşlar bu benim ilk hikayem umarım beğenirsiniz iyi okumalar. 

Multi= Asrın 
















Sevimli ve TehlikeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin