ÇP [22] Antidepresan?

353 20 9
                                    

Hayat öyle yorucuydu ki... sürekli iyi olduğunuz zamanlarda kötülüklerle karşılaşıyorduk. Bu hayatın bize FAZLA ALIŞMA, GEÇECEK deme şekliydi. Her insan döngüsünü tamamlıyordu ve kimi için kötü sonuçlar yerini iyiliğe bırakacaktı, kimi için ise öyle bir neden doğmadan ölmüştü.

Yaptıklarımızdan ve yapacaklarımızdan biz sorumluyduk. Kararlarımızdan... hayata bakış açımızıdan. Hepsi bizim seçimlerimizin sonucuydu. Peki kim iple çekiyordu kötü sonuçları?

Ben, buna başlıca bir örnektim. Hayatım sonu olmayan bir maraton koşusu gibiydi. Hızla ilerliyordum ama bu olduğum yerde sekmekten farklı değildi.

O gece... Yekta'nın baloda söyledikleri aklımın içinde dönüp duruyordu. Benden nefret ettiğini söylemişti. Benden ben olmadığım için nefret ediyordu. O görüyordu benim aslında ne kadar ben olmadığımı... Gözlerime öyle bakıyordu ki içimi görüyordu. Mavi irisleri benimkileri okurcasına bakıyor ve her harfini ezberliyordu. Yağız'ın bana baktığında hissettiğim bu değildi. Kesinlikle, aşk gözlerine baktığında içinde patlayan havai fişekse Yağız'a aşık değildim.

Sağ elimi cebimden çıkarıp kapı ziline basılı tuttum. Bir haftadır onu görmüyordum ve bu merak etmeye değecek kadar uzun bir süreydi. Okul onsuz sıkıcıydı. Hatta o kadar ki bir yerlerden çıkıp sinirimi bozmayınca zamanım boşuna geçmiş gibi hissediyordum. Bir kez daha zili zorlayacağım sırada kapı açıldı. İri, mavi gözlü kadın beni baştan aşağı süzdükten sonra gözünün önüne gelen kahverengi tutamlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. " Merhaba, ben..."

"Ah, tatlım seni hatırlıyorum. İçeri gel."

Kadın önümden çekilip bana yol verdi. Parmaklarımla oynamaya son verip içeri girdim. Açıkcası Yekta'nın beni görmek isteyeceğini sanmıyordum. Benim yüzümden kavga ettiğini bilse annesi de istemezdi. Kadın Yekta'nın odasında olduğunu söyledikten sonra başka bir odaya girerek gözden kayboldu. Yekta'nın odasının yerini biliyordum. Daha önce üzerimi değiştirmek için kullanmıştım. Elimi kapının koluna koyup bekledim. İçeriden hiç ses gelmemesi durumu ironikleştiriyor aynı zamanda dramatik bir hale sokuyordu. İçeri girip ondan kendim olamadığım için özür mü dileyecektim? Hiç sanmıyorum. Ya da "Afedersin, garip şey. Sevgilimle öpüsürken bizi izlediğini farkettiğimizde dayak yediģin için üzgünüm" diye mi başlamalıydım. Ah! Her neyse.

Kapıyı açıp içeri girdim. Gözlerim birbirini tamamlayan iki dudak arasında kenetlendiğinde aklımdaki tüm düşünceler havaya karıştı. Olduğum yerden kımıldayamadım. Yekta'nın sırtı bana dönük olmasına rağmen kızın ensesini kavradığını görebiliyordum. Ritmik bir uyum içindeydiler. Beyaz saçlara ait olan koyu kahve gözler gözlerimle buluştuğunda içimde bir sızı oluştu. Bana ne oluyordu böyle? Kız benim varlığımı umursamadan yektayı öpmeye devam etti. Burada olmamam gerekiyordu. Neden gelmiştim ki zaten? O gerçekten hiç kimseydi. Neden kiminle ne halt yediğini umursayacaktım ki!

Hızla odadan çıktım. Ne düşünmüştüm ki zaten. O kızı seviyordu. Peki ya ben... benden ne istiyordu. Benden neden nefret ediyordu? Dış kapının kapanma sesi kulaklarıma dolarken ben hızla yürüyordum. Buraya gelmem hataydı. Ondan uzak durmam gerekiyordu oysa ben her dakika yanında olmayı başarıyordum.

Kolum tutulup hızla çekildiğinde afalladım. "Bırak beni, ne yaptığını sa-"

Uzun,ince ve soğuktan kızarmış parmağını dudağımın üzerine bastırdı. Parmağının soğukluğu dudağımı yaktıktan sonra yerini tatlı bir sızıya bıraktı. "Şşş." Gözleri benimkileri delip geçecek gibi bakıyordu. "Neden evime...odama geldin İzel Aras?" Gözlerinin içi kızarmıştı ve göz altlarında morluklar vardı. Solgun teni ilginçti. Böyle görünmek için çabalıyor olsaydım bile onun kadar çekici olmayı başaramazdım. "Unut gitsin. Buraya gelmem hataydı." Ağzımdan istemsiz dökülen sözcükler dilimi ısırmama neden oldu. Bakışlarım başka bir tarafa kayarken ellerini cebine koyduğunu gördüm. "Pekala, biraz zamanın var mı?"

ÇAKMA POLYANNA #Watty2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin