Birşeylerin farkına vardığında tam olarak 15 yaşındaydı. Peki nasıl olur da bu kadar güçlü kuvvetli hissedebilirdi ? Aşk bu muydu ? Yoksa sevgimiydi bunun adı ? Şimdi olayların başladığı yere, bir ay öncesine gidiyoruz yani o kara güne.
Neredeyse 3. Yıllarını kutlayacaklardı, miray çok genç bir aşıktı o 15'inde bir genç kızdı. Bora ise 15'inde çapkın bir delikanlı. 3 sene önce miray okullarında başkanlık seçimi yapılacağını duyunca hemen sosyal bilimler öğretmeninin yani anıl beyin yanına gitti ona sandık görevlisi olmak istediğini söyledi ve öğretmeni kabul etti. O sıralar sadece içine kapanık bir kızdı çünkü sorunlu bir ailesi şiddet mağduru bir annesi vardı. O bunlarla uğraşırken seçim günü geldi herkes görevli olduğu kata gitti şans ya ona da boranın sınıfının olduğu kat denk geldi. Bora uzun boylu sarışın karizmatik bir çocukdu kısacası okulun Play Boy çocuğuydu. Saatler geçti, miray boraların sınıfını çağırttı. Sınıfı kalabalıktı ve arkada uzun boylu sarışın bir çocuğun onu gözleriyle yiyip bitirdiğini fark etti. Peki bu yakışıklı neden miray gibi bir kızı kesmişti ki ? Sorular mirayın aklını karıştırmıştı artık sıra boraya gelmişti. Oy pusulasını uzattı miray tedirgin bir şekilde kimsin sen der gibi baktı gözlerinin içine bora aldı oyunu kullandı ve miray ona imza için kalem uzattığı sırada hayır ben senin kalemini kullanmak istiyorum dedi. Miray şaşırmıştı ve afedersiniz de siz kim oluyorsunuz diye çıkışamadan bora, yeşil gözlerinin çekiciliğini sonuna kadar kullanarak kalemi elinden aldı ve teşekkürler dedi. Miray dilini yutmuştu sanki kimdi bu aşkın en derin kuyularına vurmasını sağlayan yeşil gözlü çocuk ? Nasıl biriydi ? Bunları düşünürken bora onunla konuşmaya çalışıyordu çünkü o eğlenceyi sevenlerdendi kimseyi umursamazdı çünkü daha önce onun da kalbi kırılmıştı. Günler haftaları, hafatalar ayları, aylar yılları kovaladı. Bora ve miray yakınlaştı ve artık ilk görüşte aşka inananlardandı ikisi de peki ya sonra ? Çok yakında...
