İREM
Evden çıkarken bir yandan da Göktuğ ile mesajlaşıyordum. Sırıtırken bir anda ayağımın bir şeye takılmasıyla yere yapıştım. Göktuğ'a küfrederken kafamı kaldırmamla anırarak gülen bir Göktuğ ile karşılaşmıştım. Lanet olsun! Elini uzattığında hala gülüyordu ve bende somurtuyordum. Göktuğ ile bizim eve alışveriş yapacaktık. Arabaya doğru yürürken hala sırıtıyordu. Ofladım.
''Yeter artık abartma be.'' Çemkirmeme karşılık daha şiddetli güldü ve karnına bir tane geçirdim. Somurtarak arabaya bindim ve emniyet kemerimi bağladım. O günü unutmamıştım. Emniyet kemeri önemliydi.
Markete vardığımızda arabadan indim ve Göktuğ'un yanıma gelmesini bekledim. Yanıma gelip elimi tuttu ve yürümeye başladık. Bu kadar küçük bir şeyde bile kalbimin kanatlanıp uçmasına engel olamıyordum. Gülümsedim ve marketten içeriye girdik. Market arabası alıp gerekli olan şeyleri sırayla almaya başladım. Göktuğ arabayı sürüyordu, bende aldığım şeyleri içine atıyordum. O an Göktuğ aklına bir şey geldiğini belli edercesine şeytani bir sırıtışla yüzüme bakmaya başladı. Göktuğ bir anda durup yüzüme şeytani sırıtışıyla baktı. Aklına bir fikir gelmişti. Sorgularcasına tek kaşımı kaldırdım.
''Market arabası yarışına ne dersin?'' diye sordu kaşlarını oynatarak. Önce kaşlarımı çatıp anlamaya çalıştım ve sonra bende onun gibi sırıtmaya başladım. Dudağına bir öpücük kondurup ''Harika olur .'' diye cıvıldadım. Sırıttı ve bana da bir market arabası aldı. Tek fark onun ki yiyeceklerle doluydu, benimki boştu. Benim düşünceli sevgilim. Yerlerimizi alıp Göktuğ'un bağırmasıyla koşmaya başladık ve Allah ne verdiyse her şeyi devirmeye başladık. O kadar eğleniyorduk ki kahkahalarımız havada uçuşuyordu. En sonunda üst üste yuvarlanıp kahkaha atmaya devam ettik. Görevli başımızda dikilene kadar güldük. Tabi diğer müşterilerde bize deliymişiz gibi bakıyorlardı. Görevliden bir ton azar işittikten sonra dağıttığımız yerleri toparlamaya başladık. Allah bilir ne kadar sürecekti...
URAS
Araba anahtarlarımı alıp evden çıktım ve Damla'lara doğru yürümeye başladım. Ne tesadüftür ki Damla da evden çıkıyordu. Uzaktan süzdüm. Etek giymişti ve topuklu ayakkabı. Bununla nasıl yürüyebiliyordu aklım almıyordu. Sinirle gözlerim karardı ve yumruklarımı sıktım. Bende Uras isem bir daha ona etek giydirmeyecektim o kadar. Hayır, etek giyiyorsun bari topuklu giyme. Merdiven gibi bacakları oluyordu. Benim için sorun yoktu. Benim yanımda giysindi. Yanına hızla ilerledim ve kolundan tuttuğum gibi peşimden sürüklemeye başladım. Tabi o da durur mu hemen cırlamaya başlamıştı bile.
''Uras topuklu ayakkabıyla sana yetişemiyorum. Bir dur be öküz müsün nesin? Şimdi yere düşeceğim.'' der demez onu omzuma aldım ve bağırmaya devam etti. ''Bırak beni be! Yardım edin imdaaat!''
Poposuna bir tane vurmamla ''Sapık!'' diye cırlaması bir oldu ve sonra hissettim popom yanıyordu. Damla popomu ısırmıştı. Hızla omzumdan indirdiğimde ''Ah ne yaptın kızım ya? Yerinden çıkardın güzelim popomu.'' diye söyleniyordum. ''Bir de bana sapık dersin.'' diye mırıldanırken gözlerini devirdim ve arabaya bindi.
Boks salonuna geldiğimizde arabadan indi ve ''Burada ne işimiz var?'' diye sordu. Güzel gözleri merakla bana bakıyordu ve ah unutmuşum, sabırsızlıkla da... Damla'nın bir belirgin özelliği daha: sabırsızlık! Tutuşumla birlikte titredi. Gülümsedim. Bana ayrılan özel odaya girdiğimizde ''Boks yapacağız.'' dedim.
''Bu kıyafetle mi?'' diye sordu. ''Ayrıca ben seninle boks falan yapmam. Beni öldürmeye mi çalışıyorsun?'' Güldüm.
''Seni öldürmek istesem çoktan öldürmüştüm.''
''Evet, bunu biliyorum.'' dedi imalı imalı. ''Çünkü öldürme çabalarına girişip öldürmekten beter ettin de.'' O an susup suratına baktım. Kalbimin ağrıdığını hissediyordum. Boğazım düğümlendi. Gözlerimin dolmaması için çaba gösteriyordum. Söylediği şeylerden pişman olmuştu fakat hala orada öylece duruyordu. Bunu hak etmiştim. Dışarı çıkıp bir tayt ve bir tişört aldım. İçeriye tekrar girdiğimde Damla yere bağdaş kurup oturmuştu. Boğazımı temizledim.
''Al bunları giy.''
''Kız kıyafetlerinin burada ne işi var?'' dedi ters ters.
''Burada bayan boksörlerde var Damla.'' Gözlerimi devirdim.
''Ben başka kızların kıyafetlerini giymem.'' dedi kollarını göğsünde kavuşturarak. ''Pislerdir onlar.''
''Saçmalama Damla hepsi yıkanmış. Ayrıca...'' deyip onu baştan aşağı süzdüm. Gözlerim eteğinde oyalandıktan sonra tekrar gözlerine baktım kızarmıştı. Gülmemek için kendimi sıktım ve devam ettim.
''Böyle yapmak istiyorsan benim için hava hoş güzelim.'' Gözlerini kısıp hızla ayağa kalktı.
''Sapık!'' deyip elimden kıyafetleri çekti ve giyinip geldi. Başladığımızda ona teknikleri öğretmeye başladım. Daha doğrusu çalıştım. O kadar güçsüzdü ki vurduğu yerlerde tek bir şey bile hissetmiyordum. O da bayağı bir efor harcıyordu. Şimdiden bayağı bir terlemişti. Siyah saçlarının hırçın telleri atkuyruğundan önüne düşmüş ve terden yüzüne yapışmıştı. Ani bir hareketle arkasına geçip belinden tuttum ve sırtını gövdeme yasladım. Tişörtünün bel boşluğunun yırtıklarından geçirip tenine dokunduğumda nefes alışverişleri hızlandı ve titredi. Zaten soluk soluğaydı. Ondaki bu etkime bayılıyordum. Boynuna bir öpücük bir kondurdum. Sonra gerdanından hafifçe yere iterek süngerlerin üstüne düşmesini sağladım ve üstüne çıktım. Dudağını sertçe öpmeye başladım. Kucağıma alıp duvara yasladım ve öpmeye devam ettim. Sonra geri çekildim ve gözlerimin yüzünde hayranca dolaşmasını engelleyemedim. Engellemekte istemiyordum orası ayrı.
''Şuan sana yapmak istediklerimi bir bilsen.'' diye mırıldandım iç çekerek.
''Göster o zaman.'' dedi nefes nefese haliyle.
Tek kaşımı kaldırıp ''Gerçekten mi?'' diye sordum. Sonrada sertçe yutkundum.
Sırıttı ve ''Hayır.'' deyip kucağımdan indi. Üstünü düzeltip arkasını döndü ve yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DÖRT
Teen FictionAşk başlamadan güzel, Kalplerde heyecan Bakışlarda korku olduğu zaman güzel... Birbirimize sezdirmemek için çırpınış, Başkaları görmesin diye çabalayış, Gözlerim gözlerinin mavisine değdiği zaman... Aşk başlamadan güzel.... Ümit Yaşar OĞUZCAN - Her...