1.9

1.5K 225 50
                                    

yoongi şaşkın ve öfkeliydi.
şu an kimseyi görmek istemiyordu.
namjoon hâlâ yatağın karşısında oturuyor ve ona aptalca sorular soruyordu.

"kapa o lanet çeneni, namjoon. ve defol."

oğlan, yoongi'nin sözleri ile şaşırmıştı.
yoongi'nin her zaman iyi davrandığı tek kişi namjoon olmuştu.
hangi durumda olursa olsun.

namjoon yavaşça başını salladı, ayağa kalktı ve odadan ayrıldı.
belki de sarışın oğlanın, jimin ile arasında geçen küçük olaydan sonra sakinleşmeye ihtiyacı vardı.
hemşire çoktan ilaçları ile birlikte gelmişti ve içmesi için yoongi'yi zorluyordu.

oğlan, jimin'in onu ziyaret etmek için geldiğini bilmiyordu ve hastalığı ile ilgili bilgi edinmesini asla istememişti.

jimin onu terk edecekti, ona bir daha mektup yazmayacaktı.
yoongi onları okumamıştı, ama onları yatağının yanındaki küçük komodinde saklıyordu.

annesi evlerine gelen her mektubu ona getirmişti.
oğlan onları okumaya korkmuştu, çünkü uzun süre önce jimin'e bağlanmıştı.
ve ona aşık olamazdı.
çünkü biliyordu ki jimin onun gibi birini asla sevmezdi.

jimin'in jungkook'u vardı.
onu seviyordu.
mutlu olmalıydılar.

yoongi sadece jimin'in hayatında ihtiyaç duymayacağı bir şeydi.
jimin ise namjoon'dan sonra yoongi'nin başına gelen en güzel şeydi, ama güzel şeylerin uzun sürmeyeceğini biliyordu.

aniden kapı bir kere daha açıldı ve yoongi o tanıdık kızıl saçları gördüğünde namjoon'a bağırmak üzereydi.

gelen jimin'di.

yoongi yutkundu, nasıl tepki vereceğini bilmiyordu.
karışık duygular içerisindeydi.

aynı anda hem gülmek hem de ağlamak istiyordu.
jimin içeriye girdi, yüzünde parlak bir gülümseme vardı.

"günaydın, hyung. sana kahvaltı ve biraz meyve suyu getirdim." onları yoongi'nin yatağının yanındaki komodine bıraktı.
açılmamış mektupları görmemiş gibi davranıyordu.

jimin bacaklarını mükemmel bir şekilde saran siyah bir kot ve gök mavisi bir kazak giyiyordu.
gözlerinin altında torbalar vardı, muhtemelen yeterince uyumamıştı ama yüzündeki gülümseme hâlâ yerindeydi.

yoongi'ye göre gerçekten sevimli görünüyordu.

"nasıl hissediyorsun?" diye sordu.

yoongi kaşlarını çattı ve kollarını göğsünün üzerinde kavuşturdu.
"sence nasıl hissediyorum?!" sarışın oğlan jimin'i tersledi.

"iyi, tatil geliyor..."

"siktiğimin tatillerini asla sevmedim."

bir sessizlik oldu. bunun aralarında olması garipti, ve jimin kaçıp bir yere saklanmak istedi.

jimin odaya göz attı, rafta duran birkaç cd'yi fark etmişti.

bir tanesini aldı ve incelemeye başladı.
panic!at the disco - too weird to live, too rare to die
jimin başka bir tanesini aldı, kirpiklerini kırpıştırdı.
wonder girls - the wonder years
ve başka bir tane daha.
the 1975 - the 1975

lanet olsun ki hyungunun değişik bir müzik zevki vardı.
jimin bu grupları daha önce duymamıştı, wonder girls hariç.

yoongi neden hastaneye cd getirmişti?

"eşyalarıma dokunma, velet."

yoongi arkasından söyledi, bu jimin'in korkuyla sıçramasına ve cd'yi yere düşürmesine neden olmuştu.

sarışın oğlan öfkeyle içini çekti ve onu yerden aldı.
neyse ki kırılmamıştı.

"ü-üzgünüm. değişik bir m-müzik zevkin var. ama güzele benziyor."

"evet, her neyse."

yoongi cd'yi rafa geri koydu ve yatağına döndü.

"p-peki ne yapmak istersin?"

yoongi gözlerini devirdi.

bir hastanede ne yapabilirdi ki?
aniden yoongi'nin aklına bir şey geldi ve sırıtmaya başladı.

"hadi buradan gidelim."

jimin kafası karışmış bir şekilde ona baktı.

"a-ama burada kalman gerekmiyor mu?"

"elbette gerekiyor, gerizekalı."

jimin yutkundu, bunun iyi bir fikir olduğunu düşünmüyordu.

"t-tamam, hadi gidelim."

pen pals, yoonminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin