louder than the screams you hear (1/3)

194 15 4
                                    

Bacaklarımı daha çok kendime çekerken başımı eğerek derin nefesler almaya çalıştım. Gözlerim ile hızla karanlığı tararken sırtımdan aşağı ter süzüldüğünü hissedebiliyordum.

Karanlık korkutuyor, dar alan beni boğuyordu.

Tırnaklarımı dar kotumun üzerinden bacağıma geçirirken kendi kendime düşük ritimli bir şarkı mırıldanmaya başladım. Yalanlarda ve zamansız öpüşlerden zedelenen dudaklarım arasından çıkan her bir şarkı sözü göz yaşlarım yerine yorgun düşmüş bedenimden uzaklaştı. Yanımda duran sıcak beden bile karanlığın yalnızlığından çekip alamadı beni.

Ashton yanımda başını omzuma koyarak sessizce otururken bana eşlik etmeye başladı. Çirkin sesimi, yumuşak sakin sesi ile örterken şarkıyı mırıldanmaya devam ettik. Elini elimin üzerine koydu. Uzun parmakları, sıcak avuç içine kıvrılan elimi yumuşak bir tutuşla karşıladı.

"Karanlık seni, benim yanımdayken boğamaz."

Başımı hafifçe salladım, kelimelerine karşılık vermeden şarkıyı mırıldanmaya devam ettim. Omzuma düşmüş başını kaldırdı, ruhumun acısı ile kasılmış yüzümü taradı. Bacaklarımı tıpkı onun gibi uzatırken halsiz bedenimi ona yasladım. Her düşüşte beni karşılayacağına inandım. Kolları bedenimi sararken, başımın üzerini şefkatle öptü.

"Bu şarkıyı ilk duyduğumuz zamanı hatırlıyor musun?"

Dudaklarımda uğuldayan şarkı durdu, kalbim kelimelerden önce bir kez daha tekledi.

"Evet." diyerek kestirip attım.

Evet, hatırlıyordum. Şarkının nasıl da duygularıma karışıp boğazıma düğümlendiğini, sevgimin nasıl da korkuyla göğüs kafesimi sıkıştırdığını ve teninin nasıl da solgun olduğunu.

Evet, hatırlıyordum.

"Ashton?"

Odasının kapısını hafifçe aralayarak başımı içeri uzattım. Eskimiş yatağında bembeyaz olmuş teni ile titreyerek uzanıyordu. Endişe ile yanına otururken elimle terden alnına yapışmış saçlarını geriye doğru taradım. Gözlerini kırpıştırarak hafifçe aralarken, yerinden doğrulmaya çalıştı. Omuzlarından tutarak kalkmasını engelledim. Soğuktan şişmiş dudaklarımı daha sıkı bastırırken yine o aptal uyuşturucular yüzünden bu halde olduğunu biliyordum. Kendine verdiği her hasar için kendimden nefret ettim.

"Tamam sorun yok."

Soluklarım boğazıma düğümlenerek tüm çırpınışlarımı etkisiz hale getiriyor, ellerim titriyor ve bütün bedenim acı içinde yanıyordu. Ölüme çok yakındı ve benim yapabileceğim tek şey kalbinin üzerine uzanıp atmaya devam etmesi için dua etmekti.

Geri uzanarak gözlerini kapatırken morarmış göz altlarında pişmanlığın doluştuğu parmak uçlarımı dolaştırdım. Yaşamak onu yoruyordu.

Sanki bu şekilde onu yanımda tutabilecekmişim gibi üzerine doğru eğildim.

"Buradayım sevgilim. Senin için her zaman gelirim."

Göz yaşlarım yüzüne düşerken, doğrulmadım. Gözlerimi kapatıp alnımı alnına yaslayarak nefesinin dudaklarıma çarpmasını bekledim.

Aralayarak kurumuş dudaklarını çeneme sürttü. "Yaşıyorum." demek istiyordu. "Buradayım, seni bırakmıyorum."

Dudaklarını, kalkan derilerini önemsemeden veda eder gibi öptüm. Verdiği sıcak his dudaklarıma yayılırken dudaklarım yarım bir gülümseme ile gerildi. Burada olduğu sürece benim varoluşumun hiç bir anlamı yoktu.

Yanından kalkarken, çalışma masasının üzerindeki eski radyoyu açtım. Günler önce birlikte bu radyodan eski bir şarkıyı dinlerken nasıl da gülümseyerek birbirimizi izlediğimizi hatırladım. Çalıştığı yayın evinin dosyalarını düzenlemeye devam etmiş, benim şarkıyı uydurarak söylememi gülümseyerek dinlemişti.

Cızırtılı bir sesle odaya düşük ritimli, daha önce hiç duymadığım hüzünlü bir şarkı dolarken, gözlerimi silerek yatağa geri döndüm. Başımı göğsüne koyarak artık kulağımın alıştığı şarkıyı sessiz bir iç çekiş ile mırıldanmaya başladım. Bir elim karnında daireler çizerken, diğer elim sıkıca yumruk yaptığı elini kavramıştı. Nefesiyle başım inip kalkarken ritminin yavaşlamaya başladığını fark ettim. Korkuyla ona daha çok yaslanırken daha ilk kez duyduğumuz şarkıyı daha sesli mırıldanmaya devam ettim.

"Altha, sesin huzur verici." fısıldamasına rağmen sesi dudakları arasından çok güçsüz çıkmıştı.

Sarsılarak titreyen bedeni gözlerimi sıkıca kapatma hissi uyandırsa da, penceresinin altına doğru inmiş çatlağa bakmaya devam ettim.

"Şarkıyı daha önce duymuş muydun?" diye sordum dakikalar süren sessizlikten sonra.

Basitçe "Hayır." dedi. Parmaklarımı parmakları arasından geçirirken, şarkının bitmiş, radyosunun kulak tırmalayan cızırtıya boğulmuş olmasını önemsemeden mırıldanmaya devam ettim. Çoğu kısmı sadece uyduruyordum ama Ashton önemsemedi.

Parmakları parmaklarımı daha sıkı kavrarken "Bu gece değil." diye fısıldadı.

"Bu gece değil."





take me somewhere niceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin