3. Bölüm

171 7 2
                                    

Vee evet Arkadaşlar yeni bölüm (1000 kelime) :)) Oy vermeyi unutmayın :))

Mutluydum. Sadece mutlu. Başka hiçbir duygu hissetmiyordum. Durmadan gülümsüyordum. Her ne kadar ağzımı kapatmaya çalışsamda yapamıyordum. Staj binasından Nash beni kolumdan tutarak çıkarmıştı. Arabaya binmiştik. O arabayı sürüyor ben ise yanında öylece sırıtıyordum. Fark etmesin diye cama bakıyordum. Fark etseydi neden gülümsediğimi sorardı ve ben cevap veremezdim bu yüzden bakamazdım.

" Neden gülüyorsun? " dedi. O anda ne diyeceğimi bilmiyordum. Aslında biliyordum ama söyleyemezdim. Kesinlikle benimle dalga geçerdi. Gerçekten cevap vermem gereken o 10 saniye içinde en olabilecek yalanları düşündüm ama bulduklarım çok mantıksızdı. Bu yüzden gerçeği söylemeye karar verdim. İstemeye istemeye..

" Bu benim ilk öpücüğümdü." Dedim. Gerçekten kıpkırmızı olmuştum. Yüzüne bakamıyordum.

"Ha! Ne? Sen ciddi misin? " dedi gülerek. Hatta baya kahkaha atıyordu.

" Ben ciddiyim. Sadece bir kere öpüşmüştüm. İlkokuldayken. Çocuktan silgisini istemiştim o da vermişti. Sonra onu öptüm. Evet ben öptüm o yüzden sus! O zamanlar flört etmek benim için bu anlama geliyordu."

"Hahaha ilkokul maceralarının devamını duymak isterim. Burada bizim yaşımızdakiler sex yapıyorlar. Yani bu çok.. tuhaf." dedi.
Sex kelimesini bu kadar rahat kullanmasına karşılık bir ara duraksadım. Ben o kelimeyi hayatta kullanamam. Genellikle ona ' şey' demek benim için çok daha rahat oluyor. Gerçekten hadi ama! Onun yerine ben utanmıştım.

"Türkiye'de öyle olmuyor işte. Ve bu arada o maceralardan başka duymayacaksın. Bunu duyduğuna şanslısın bile."

Arabada sessizlik hakimdi. Ben hala Nash'e bakamıyordum ama o bana bakıp gülüyordu. Hissediyordum. Ve bu çok sinir bozucuydu. Yaklaşık 20 dakikadır yoldaydık. Nash nereye gittiğimizi de söylemiyordu. Ve bu üç neden benim sıkılmama yeterliydi.

"Nereye gidiyoruz?"

"Bunu 20 dakikadır soruyorsun ve cevap vermiyorum. Bana şimdi söylemem için bir sebep söyle."

"Çok sevimliyim." dedim küçük kız çocuğu sırıtmasıyla.

"Wow! Bak onu zaten biliyorum. Ya başka birşey söyle yada gidene kadar bekle." dedi gülümseyerek.

"Çok inatçısın. Tamam söyleme beklerim ben."

Yaklaşık 10 dakika sonra bir göl kenarına geldik. Gölün çevresinde en fazla 3 veya 4 ev vardı. Evler ise müstakil, bilirsiniz yazlık evler gibiydi. Gün batımına dakikalar vardı. Manzara mükemmeldi. Herşey gerçekten kusursuzdu. Herşeyin bu kadar güzel olması imkansızdı yani mutlaka bu büyü bozulacaktı. Her zaman böyle olurdu. Bozulmaması için gerçekten dua ediyordum. Gölün kıyısında 2 tane bank vardı. Birisine oturduk. Neden buradaydık? Hiçbir fikrim yoktu. Ve bunu düşünerek bu anı batırmaya hiç niyetli değildim.

"Neden buradayız?"

"Seni kendime aşık etmem gerektiğini söylemiştin. Ee bir yerden başlayalım değil mi?" dedi. Hem gülümsüyor hem de gözlerimin içine bakıyordu. O mavi gözler beni günbatarken ki oluşan o alev kırmızısı renginden bile alıkoyuyordu.

"Sen nasıl birşeysin ?"

"Kötü mü gidiyorum? "

"Ne? Hayır! Herşey güzel. Hatta mükemmel. Anın bozulmasından korkuyorum." dedim gülümserken.

"Buna izin vermem."dedi ve beni kollarıyla sarmaladı.

"Günlerce böyle kalabilirim."dedim hala kollarının içindeyken. Kokusunu iyice içime çektim. Harika kokuyordu. Kokusunda huzur bulmuştum. Saatlerce küçüklüğümüzden, çocukken yaptığımız saçmalıklardan, hayatımızda yaşadığımız güzel ve kötü anıların hepsini konuştuk. Ve bu bizi baya yakınlaştırmıştı. Kimseye söyleyemediğimiz o içimizdeki kelimeleri sonunda dışarıya atmıştık. Tüm bunları ikimiz paylaşmıştık. Onun omzuna yaslanıyordum. O ise saçlarımı okşuyordu.Dünyadaki en rahat ve güven dolu yerden ayrılmak istemiyordum. Saatte baktığımda 21:00'a geliyordu. Artık gitmeliydik. Yarın lanet stajım vardı.

Sonsuz Aşk {Nash Grier}Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin