Doktorla hızla tardisin kapısını açtık ve diğerleri de içeri girmesin diye kapıyı kapattık. Sesler yakınlaştıklarını belli ederken doktor konsola koşup bizi buradan götürmeye çalışıyordu. "acele et nerdeyse geldiler" dedim. " deniyorum" dedi ve son birkaç şeyle daha oynayıp tardisi oradan götürdü. Nefes nefese kalmanın verdiği konuşmayla "neden mars'ın dördüncü uydusunda yaşayan burkheen ırkının kıralıdan tacını çaldın ki?" diye yakındım. Yanıma geldi ve " uzun zaman önceydi ve üzerindeki cevherlerin yarattığı yansıma için ihtiyacım vardı" dedi. Ona döndüm ve " kraliyet mücevherini parçalamışsın. Ve beni buraya getirdin" dedim. " unuttuklarını sanmıştım." Dedi ve uzayda serbestçe dolaşmamız için birkaç ayarlama daha yaptı. Bu arada ben nefesimin yerine gelmesi üzerinde çalışıyordum. Birden kırmızı bir ışık konsolda parlamaya başladı. Doktor ışığa bakıp " ilginç. Tardis dünyadan bir mesaj alıyor. Yani mesajı gitmesi gereken yer yerine bize çekiyor. Bak Bu daha da ilginç... uzun zamandır oraya gitmiyordum... beklide artık zamanı gelmiştir" dedi ve tardisi çalıştırdı. Sarsıntılarla birlikte yere düştüm ve ayağa kalkmaya çalışıyordum. Doktora dönüp " nereye gidiyoruz?" diye sordum. " merak etme beğeneceğinden eminim" dedi ve sarsıntıyla başka bir tarafa fırladı. 2 dakika sonra tardis kendine gelmişti. Ayağa kalkıp " bunu nasıl uçuracağını öğrenmen gerekiyor. ki ikimizde kimin yapacağını biliyoruz" dedim gülerek " kendi tardisimi kullanmayı river'dan öğrenmeme gerek yok" dedi ve kapıyı açıp dışarı çıktı.
yeşillikli ve 2 katlı evlerin olduğu bir sokaktaydık. Doktora " burası neresi?" diye sordum. Gülerek yanıma geldi ve "ne görüyorsun?" diye sordu. Etrafıma baktım ve " rengarenk küçük evler" dedim. "evet" diye haykırdı. " rengarenk, küçük, yeşilliklerle dolu tatlı evlerin olduğu bir yerdeyiz ki burası senin yaşadığın dev betonlara hiç benzemiyor" dedi. Güldüm ve " yani nerede olduğumuzu söyleyecek misin?" dedim. Yanıma geldi ve "türkiyedeyiz" diyerek kolumdan tuttu ve çekmeye başladı.
Birkaç sokak gezdirip etrafın güzelliğini yaşattıktan sonra onu durdurup " doktor bir mesaj almıştık. Neydi o" dedim. Sanırım neşesini kaçırmıştım. Ciddi bir suratla " bir yardim çağrısıydı. İçeriğinden bahsetmiyordu ama gönderildiği yer gölge bildirgesiydi ki nedenini bilmediğim bir şekilde bize geldi" dedi. " Türklerde de UNİT gibi bir birim mi var?" diye sordum. " elbette. Uzayla olan ilişkiler sadece İngiltere newyork gibi yerleri değil tüm dünyayı etkiliyor" dedi. Birkaç sokak daha geçtik ve büyük bir binanın önüne geldik. Binanın içine girdiğimizde birçok insan içerde oturaklara oturmuş bir şekilde bekliyordu. Doktora yanaşıp "nerdeyiz?" diye sordum. " şu an bir hastanedeyiz. Aslında kamuflaj amaçlı kurulmuş bir hastane. Hastanenin altında bizim iletiyi aldığımız birim var" dedi ve beni asansöre bindirip sonik tornavidasını asansörün kat tuşlarına tuttuktan sonra asansör kapandı ve aşağıya doğru inmeye başladık. Asansör inmeyi bitirdiğinde bilimsellikte son noktaya ulaşmış bir üsle karşılaştık. Etrafta ellerinde birçok kağıtla koşuşturan birkaç kişi dışında herkes masalarındaki deney tüpleriyle veya bilgisayarlarla ilgileniyorlardı.
Doktor etrafa bir göz attıktan sonra sonik tornavidasını çıkardı ve etrafta bir tarama yaptıktan sonra beni tutup ilerdeki bir koridora götürdü. Duvara dönüp sonik tornavidasına rastgele basıyordu. "doktor ne yapıyorsun?" dedim ve bana dönüp " sinyali bu duvarın arkasındaki bir şeyden aldık. Odaya buradan giriyoruz ama şifreleme yöntemi çok ilginç. Sonik tornavida bir kilit sistemi tanımıyor" dedi. " belki de bir kilit yoktur" dedim güldü ve sonik tornavidasıyla yaptığı şeyi yapmaya devam etti. Duvara elimi koyup ittirdim ve duvar birden soyutlaşıp yok oldu. Doktor şaşkın bir bakışla bana döndü ve "ama bu çok saçma neden açık ki" dedi. İkimiz de içeriye girdik.
İçerisi diğer taraflar kadar modern değildi. Hatta son derece sade bir yapısı vardı. Odadan başka bir odaya geçiş vardı. Kapının yanında büyükçe bir cam duruyordu. Doktorla birlikte cama doğru yaklaştık ve içerde duran şeyi gördük. Yatağa bazı çelik iplerle bağlanmış bir cyberman duruyordu. Doktora dönüp " aktif midir?" dedim " sanmıyorum. Ve bu ilginç Bir cyberman hasta olmaz yada uyumaz. Sadece aktif olmalarına gerek olmadıkları zaman kapanırlar. Ama dünyada tek başına olan bir cyberman in açık olması gerekir." Dedi. Bu arada arkamızdaki bir adam dikkat çekmek için boğazını temizledi ve "yardımcı olabilir miyim?" dedi. Doktorla arkamızı döndük ve doktor " odada bir cyberman var." Dedi. Adam sakin bir şekilde " evet" diye yanıtladı. Doktor " ve uyuyor. Bir cyberman asla uyumaz" dedi. Adam yine sakin bir şekilde " uyumuyor, ölüyor" dedi. Doktor bakışlarındaki şaşkınlığı arttırarak " ölüyor mu? Bir cyberman ölmez. Bu yüzden o bir cyberman" dedi. Adam " tam olarak kim olduğunuzu bilmiyorum ama bir devlet mülküne izinsiz girdiniz" dedi. Doktor cebinden psişik kağıdı çıkarıp adama gösterdi. Adam " ne hoş bir kağıdınız var. Bembeyaz" dedi. Doktor kağıdı kendine çevirdi ve adama bakıp "kimsin sen" dedi. Adam sakin bir şekilde cevapladı " ben doktor, senin yıllar önce karşılaştığın çocuğum. Murat yılmaz"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
doctor who: tercihler ve sonuçları 1 (6)
Ciencia Ficcióndoctor uzun zamandır uğramadığı bir yerden bir mesaj alır, türkiyeden. bu mesaj doktorun eskiden karşılaştığı bir kişiyle karşılaşmasına sebep olur ve bu kişi türkiyenin unitini kurmuştur. elinde ise eşine az rastlanır bir hasta vardır. bir cyberman...