Amerika'ya gidiş .

421 21 2
                                    

Hande , doğal güzelliğe ve mükemmel bir kalbe sahip.
Babası ile beraber istanbulda yaşıyor. Babası istanbul' un ileri gelen zenginlerinden . Anne'sini tam 5 yaşında kaybetti .
Lise'de en yakın arkadaşını kaybettik'ten sonra babası'nın da desteği ile amerikaya eğitim görmek için gider.
Amerika'da özel bir 2.ci mimarlik lisesi bitirir.
Tamda o gün.
Hava kararmış yolda içki' leri ellerinde saçları olabildiğince dağınık ve üstü başı yırtık kıyafetlerle gezen adamlar evet istanbul sokağı babamla kavga ettikten sonra kapıyı çarpıp çıktığım zaman .
Gözlerime sürdüğüm eyeliner ağlamaktan göz yaşlarımla birleşmiş ve berbat bir görüntü yaratmıştı.
Üstüme aldığım kahverengi kabanla elimde tuttuğum stilettolarım beni bir sarhoş gibi gösteriyordu aslında üzüntü beni yıkmıştı taa ki o akşama kadar . Odam da yeni proje için çalışıyordum sunum ve çizimler masanın üzerini doldurmuştu.
Yanımda kahvem arada bir hayallere dalıyordum.
Babam annemin ölümünden sonra kendini odasına kapatır ve saatlerce çalışırdı.
Benimle de ilgilenmesi için feride teyzeyi işe almıştı beni bu yaşıma kadar o büyüttü.
Işte o akşam babam işten eve geldiğinde yanında bir kadın vardı ve bana gelip "bu senin yeni annen" dediği an sanki tüm dünya başıma yıkılmıştı.
O an babama hiç bir şey soylemeden kapıyı o kadar sert çarpıp çıktım ki kapının sesi hala kulağım da yankılanıyor.
Yolda gördüğüm ilk bara attım kendimi . Bir içki isteyip kenara çekildim bünyem hiç alışkın değildi bu içeceğe 1 içkide anında başım dönmeye başladı. Iste o bahsettigim adamlar bana "güzelliğe bak bu yollarda ne işin var senin kızım" diyen adamları duyar duymaz , Selin'i aradım;
"Alo . Selin beni gelip alır mısın?"
"Tamam nerdesin? Konum at "
Dedi.
Konumu selin'e yolladıktan sonra yeni açılmış bir cafe'ye girdim sıcak bir aile cafe'si gibiydi içerisi, saçları bembeyaz üstünde ekose desenli lacivert bir gömleği, boğazında
papyonu ve gözlükleri ile çok tatlıydı masama yaklaşınca ;
"

Buyrun küçük hanım, ne isterdiniz" dedi sesi o kadar enerjikti ki sanki genç bir çocuktan geliyordu ses . Bende bir duraksadıktan sonra cevap verdim.
"Ben bir kahve alıyım."
O an telefonum çaldı arayan tabi ki de selin'di.
"Alo hande"
"Efendim selin "
"Ben konum attığın yere geldim sen nerdesin"
"Haaa bir dakika selin" diyip telefonu kulağımdan uzaklaştırdı. Ve amcaya yönelip "Afedersiniz cafenin adı neydi" Amca bana dönüp birden "Kızım sen nereye girdiğine bakmıyor musun" dedi kızgın bir ses tonuyla. Bende "Girerken gerçekten adına bakmadım kusra bakmayın " dedim kısık ve ürpermiş bir sesle. Amca "Burası Düsler Cafe'si " dedi. Elimde ki telefonu hemen kulağıma dayayıp "selin Düşler Cafe diye bir mekan var" derken cumlemin başını duyan selin "ah evet gördüm canım" diyip telefonu kapadı. İçeri giren selin sanki uykusundan kalkmış gibiydi. Altında spor beyaz ayakkabıları üstünde triko kahve kazaği ve siyah taytı genede fena durmuyordu. Beni bu halde görünce birden "Handee !!! Noldu sana böyle " dedi.
Bende onu hemen susturup masaya oturttum.

Yolun Sonu AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin