Aralık olan camdan dolayı odamı kaplayan soğuk hava dalgası zorda olsa gözlerimi açmamı sağlamıştı. Hayır, huzur içinde uyumamıştım. Aksine göz yaşlarımı ve nefes alıp verişimi pek kontrol edebildiğim bir gece değildi. Diğerleri gibi... 'En son ne zaman mutluydum?' sorusuna karşılık verebileceğimden şüpheliydim. Anımsamak zordu ve bende takvim yapraklarına gittim. İki yüz yirmi yedi gün olmuştu. O gideli tam iki yüz yirmi yedi gün...
Hayatım boyunca kaybetmekten korkmaz aksine insanlara bir şeyler kattığını düşünürdüm. O güne kadar. Zayn'in gittiği güne kadar, pekte önemsemezdim bu konuyu. Her şey değişebiliyordu bir kaç ayda. Ben bile.
Yüzümü yıkamayı es geçtiğim günlerden herhangi biriydi bugünde. Saatin kaç olduğunu, ne yapmam gerektiğini, üzerimdeki kıyafetleri ve diğer her şeyi umursamadığım sıradanlaşan günlerden biriydi. Gözlerim zorlukla görüyor olsa bile umursamadan çıktım dışarı. Belli ki hava durumunun benden yana olmadığı günlerden de biriydi aynı zamanda. İncecik tişörtüm sayesinde iliklerime kadar işleyen soğuğu bile görmezden geldim. Hiç bir şey, onun yokluğu kadar işleyemezdi içime.
Görenlerin korkup kaçacağı haldeydim sanırım. Kendime bakmıyor, ve dikkat etmiyordum. Yanımda olan diğer insanlarda bir bir bu halimden sıkılıp gitmişti. Önemsemiyordum. Zayn gitmişti, hangi gidiş daha çok acıtabilirdi ki?
Önüme bile bakmadan yürüyordum kendi düşüncelerimde boğulurken. 'Mutlu değilim.' demişti giderken. En çokta bu acıtmıştı sanırım. Ben kendimden çok onu düşünürken, mutlu edememişim onu. Ölüm gibiydi bunu duymak. Her şeyden önce o derken ben, o her şey benim hatammış gibi hissettirmişti bana. Gözlerimin görüntüsü bulanıklaştığında yeni fark ettim ağlamak üzere olduğumu. Umursamadım. Gözlerim artık işlevini zar zor yerine getiriyor olsa da durdurmadım akan yaşları. Suratımda ağlayan biri ifadesi yoktu. Donmuş bakışlarımla bakıyordum etrafa. Ağlamıyordum ama gülmüyordum da . Onu bile boşvermiştim.
Kafamı kaldırdığımda biran şok geçirir gibi olsam da sonradan delirdiğimi düşündüm. Gözlerim bile yanıltıyordu beni. Halüsinasyonlar görür olmuştum aşkın o'nsuzluğundan. Kendi halime acıdım bir süre. Gördüklerimin bir hayal olmadığını, onunda bana bakan donmuş ela gözlerini gördüğümde anlamıştım. Buradaydı. Bizim her zaman buluştuğumuz parkta, bizim bankımızdaydı. Ama başkasıylaydı...
Oysaki kalbimi daha fazla kıramaz zannetmiştim. Beni daha fazla parçalara bölemez diye düşünürken yapmıştı yine yapacağını. Yanındaki sarışın kızın bakışları ikimizin üstünde gidip geldi bir süre. Tedirgin olmuş gibi durmuyordu. Kız güzeldi. Bense... Bense ölmüştüm. Yürüyen bir ölüydüm.
Uzun zamandır unuttuğum o sızı yine oradaydı. Bize kaçıncı ihanetiydi bu sayamadım. Yeni birisi vardı. Onca aydan sonra mutlaka olurdu. Onun gibi birisini kimse yalnız bırakmazdı. Yinede acıtmıştı. Onu buraya getirmemeliydi en azından diye düşündüm istemeden. Bana ettiği ihaneti anılarımıza da etmemeliydi.
Yalandan gülümsemelerinden birini yüzüne yerleştirdi kıza dönerken ve kızda güldü o gülünce. Anlamamıştı bunun gerçek gülüşü olmadığını. Anlayamazdı zaten diye düşünmeden edemedim. Kimse bilemezdi onu benim gibi... Bir şeyler fısıldadı kızın kulağına ve ayağa kalktı. Bana doğru geliyordu. Hangi yüzle dedim içimden. Gitmek istedim. Onun yaptığı gibi arkama bile bakmadan gitmek istedim ama ilerlemedi ayaklarım. Donup kalmışmıydım şaşkınlıktan yoksa onu aylar sonra tekrar görmenin verdiği bir heyecan mıydı bilemedim. Ona olan öfkem miydi bu yoksa şu his miydi kelimelere dökemediğim...
Karşımda durdu. Bilindik o sırıtışı yüzündeydi ama gözlerinde görüyordum tedirginliği.
''Merhaba.'' dedi ve kapattım gözlerimi. Çok uzun zaman olmuştu. Huzurum dediğim sesini duymayalı çok uzun zaman olmuştu. Bunu yapmak her ne kadar beni küçük gösterecek olsa da önemsemedim. Zaten pek iyi göründüğüm de söylenemezdi. Yutkundum. Umarım duymamıştır bunu dedim kendi kendime. Ve işte, boğazımdaki o inmek bilmeyen yumru da tekrar oradaydı. Uzanmak istedim. Uzanıp dokunmak istedim ve öpmek istedim yanaklarından. Ellerimi sakallarında usulca gezdirip boynuna kenetlemek istedim. Toparlanmaya çalıştım sonra. Çok geçti. Bizim için çok geçti artık.
''Merhaba.'' dedim sonunda onun gibi. Bir kaç saniyeliğine o parıltısını gördüm zannettim gözlerinin, sadece bana bakarken ki parıltısını. Sonrada inanmadım gözlerime. Bu ara beni çok yanıltıyorlardı.
''Nasılsın diyeceğim ama pek iyi görünmüyorsun...'' dedi. Sırıtışı silinmişti yüzünden. Benim için endişelendiğini düşündüm bir an. Sonra düşüncelerime de inanmadım. Gülümsedim istemeyerek. Samimiyetten çok uzak bir gülümsemeydi bu. Söylediği cümle beni yıkmamıştı. Umursayacağını zaten düşünmüyordum. Yine yapmıştı işte. Sanki buda benim hatammış gibi söylemişti. Sanki o hiç bir şey yapmamıştı, gitmemişti ve ben boşuna hırpalıyordum kendimi. Yine beni suçlu hissettirmişti her zamanki gibi. O nereden bilebilirdi ki? O nereden bilebilirdi ki bunun nasıl bir his olduğunu...
''Anlamanı beklemiyordum zaten...'' dedikten sonra yere çevirdim bakışlarımı. Sonra hemen vazgeçtim bunu yapmaktan. Belki bu son görüşümdü onu. İçimi saran korkuyla bakışlarımı gözlerinde sabitledim tekrar. Aylar olmuştu görmeyeli. Kim bilir belki yıllar geçerdi bundan sonra. Değer miydi bilmiyordum artık ama, hiç bir zaman pişman olmamıştım ona aşık olmaktan.
''Sen seni özlemenin nasıl bir his olduğunu nereden bileceksin?'' dedim o cevap vermeyince. Şaşırmıştı. İnkar etmemi bekliyordu sanırım ama benim kaybedecek bir şeyim yoktu. Kaybedebileceğim en büyük şey oydu ve gitmişti zaten.
Adını bilmediğim hatta yüzünü bile zor seçtiğim kadın seslendi Zayn'e . O an yanmıştı işte yine. Yanmıştı canım ve duraksamıştı başım. Başkasının ona aşkım diye sesleniyor oluşu kırmıştı beni. Sanki daha fazla kırılabilirmişim gibi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sensizliğin Sonbaharı. // z.m
FanfictionGörenlerin korkup kaçacağı haldeydim sanırım. Kendime bakmıyor, ve dikkat etmiyordum. Yanımda olan diğer insanlarda bir bir bu halimden sıkılıp gitmişti. Önemsemiyordum. Zayn gitmişti, hangi gidiş daha çok acıtabilirdi ki?