2. SEZONUN 5. BÖLÜMÜDÜR
Eveline beline dolanan ellere tırnaklarını geçirirken bu hamleyi beklemeyen adam bir anlık boşluğa gelerek ellerini gevşetti. Bundan yararlanan prenses adamın belindeki kılıcı alıp kendini yere attı. Ardından kalkıp kılıcı sıkı sıkı tuttu.
"Yaklaşırsanız fena olur!" diye haykırdı. Chelsea'yı tutan adamlardan biri de bu yöne geldi ve böylece prensesin karşısında iki adam oldu.
"Sert kadın ha?" dedi biri bıyık altından gülerken.
"Bu çok eğlenceli olacak." Bu sırada Eveline bir kaç hamle yapıyor fakat adamlar savuşturuyordu. Yine atıldı ve adamın omzuna derin bir çizik attı. Yalpalayan adam sinirle omzunu tuttu.
"Bu kadar oyun yeter!" diyerek Eveline'nın bileğini kavradığı gibi kılıcı yere düşürdü. Zayıf bedenini hoyratça kendine çekerek o sıkı korsesini açmaya başladı.
"Hayır! Hayır seni alçak herif!" derken adam birden kaskatı kesildi. Prenses adamın niye durduğunu anlamaya çalışırken adam sertçe dizlerinin üzerine çöküverdi. Neye uğradığını anlayamayan prenses şaşkınlıkla etrafına bakınırken onlara ok atan okçuyu gördü. Ardından onlarca şövalyeyi. Şövalyeler bu adamları rahat bir şekilde hallederken Chelsea üstündeki adamlardan kurtulur kurtulmaz Eveline'nın önüne geçerek siper aldı.
Avına atılacak bir aslan gibi gergindi vücudu. Bacaklarını biraz kısmış atılmayı bekliyordu. Prensesi buraya getirmekle her saniye dahada pişman oluyordu.
Şövalyeler işini bitirince bu iki kadına baktı. Çaresiz ve savunmasız duran kadınlara. Aralarından komutanlarının olduğu belli olan adam çıkıp onları selamladı.
"Leydim. Buralar iki kadına uygun bir yer hiç değil. Ne yapıyordunuz burada? Ormanın içi güzel kadınlar için çok tehlikelidir." dedi komutan sırıtarak. Chelsea onlara gayriresmi yere gittiklerinden söz edemezdi.
"Hiç, hiç bir şey şövalye. Sadece geziyorduk." dedi Chelsea soğuk ve "bize bulaşmayın" diyen bir sesle.
"O zaman bize katılın. Prensimizin emri. Sizi getirmemizi istediler." dedi şövalye sonunda ağzındaki baklayı çıkartarak.
"Ne!?"
"Duydunuz. Eğer gelmezseniz, zor kullanmak zorunda kalacağız." Prensesin üzgün bir şekilde omuzları düşüyor. Pes ediyor ve Chelsea'nin arkasından onlara doğru yürümeye başlıyor. Bu sıradan hayatında ufak bir eğlence istemişti oysa. Ama saray görevlileri ve Aerion bunu mahvediyor.
El mecbur onlar için getirdikleri atlarla gidiyorlar Chelsea ve Eveline. Çok kısa bir süre sonra "küçük saray" denilebilecek bir yere geliyorlar. Oysa Lively Kalesi'ne dönmek için bayağı bir yol kat etmek gerekiyordu.
"Prens neden beni burada ağırlayacak?" diye soruyor Eveline şaşkın şaşkın.
"Çünkü burası onun. Burada kalıyor." Eveline daha fazla üstelemeyerek Chelsea'yı avluda bırakıp şövalyenin önderliğinde giriyor içeri. Şövalye uzun ve geniş koridarun sonundaki ihtişamlı odanın kapısını aralayıp prensesin önünde geçmesi için eğiliyor. Hala olayı idrak edemeyen aptal prenses içeri adımını atıyor. Ve kapı arkasından kapanıyor. Tam kendini Aerion'dan özür dilemeye hazırlarken, gördüğü manzara karşısında çenesi adeta yere düşüyor. B-bu nasıl olur. Onu en son bir yıl önce görmüştü! Tam bir yıl olmuştu. Ama o güzelliğinden hiç bir şey yitirmemişti.
Kelimeler dudaklarının süzgecinden geçemiyor bir türlü. Konuşmak istesede konuşamıyor. Gidip sakallarına dokunarak yanaklarını okşamak istiyor ama artık yapamaz. Başkasıyla evli...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Büyük Fedakarlık
Ficción históricaSavaşla büyüyen çocukların yaralı yürekleri vardır. Yitirirler çünkü evlerini, annelerini, ilk aşklarını, koşup oynadığı toprakları... Geriye bir tek acı hatıralar kalan çocukluğunu bırakmak demektir bu. Smirnow Krallığı'nın prensesiyse sadece savaş...