Ne olurdu biraz daha uyusaydi... kim kalkardi bu saatte...
-Ne ??? ...daha sabahin 04:30 mu?..offf!
-Tamam tamam pes.... Kalkiyorum. Dedi kendi kendine. Sinirleri bozan, sabahin sesizliginde daha bir gürültülü olan alarm sesini, yıllar önce kendisini her sabah okula göndermeye çalışan annesi yerine koyup nazlanarak.
Üstündeki yorganı tek hamlede fırlattı önce kenara, sonra doğruldu yatağının ucunda öylece oturdu. Yorganı fırlatırken gösterdiği çeviklik doğrulurken ve yatağının ucunda otururken yerini tembellik ve uykusuzluğa bırakmıştı.
Tekrar derinden bir ooffff! Çekti gözü hala kapalı otururken yatağının ucunda.-Nerden çıktı bu şimdi? Bu saatte olacak şey mi bu oofffff! Dedi sanki odada biri daha varmiş gibi nazlanarak.
- Hadi be kral... Bitir şu işi sonra üçgün yatarsın. Bugün herzaman ki gibi degil dedi kendi kendine.
Bunları derdemez gözleri açıldı, ayağa kalktı, ellerini iki yana açıp uykudan kalkmış kedi gibi esnetti kollarını ve sırtını. Önce bir sigara mı yaksa, yoksa banyoya mı gitse bilemedi. Bir kaç saniyelik tereddütten sonra banyoya yöneldi. Bugün biraz daha fazla dikkat etmeliydi kendine, sağlığına ve tabiyki görünüşüne... Fazla vaktinin olmadıgını hatırladı...
Durun durun!!!... ne yapıyorum ben... Önce hayatımın dönüm noktalarında gerçekten hep yanımda bulduğum, sıradan günlerde bile varlığını, desteğini, en önemlisi de içten sevgisini hissettigim, şimdilerde ise onu sadece haftada bir, bazen iki kez, bazen de daha uzun aralıklarda uğradı mezarımda yatarken benimle konuşan, yaptıklarını anlatan, çoğu zaman beni duyabiliyormuş gibi yapıp saçmalayan ama beni bu sırtıma batan çakıl taşlarına rağmen güldürmeyi başaran, 16 yaşımızdayken tanıştığımız 19 yıllık kankamı (şimdilerde öyle diyorlar dimi) tanıtmadım.Kim bu? Neden bu saatte kalktı? Ne işi var bu saatte? diye merak ettiğinizi hissediyorum. Gerçi biraz önce yazdıklarımı okuduğunuz zaman hissettikleriniz, düşünceleriniz biraz karıştı ama... evet evet bunları da hissedebiliyorum şuan... olsun ben önce Erdem'i tanıtmalıydım size.
19 yıl önceydi... 16 yaşında lise yıllarının başında pek de popüler olmayan biri iken...hatta evet itiraf edeyim sınıfta varlığımla yokluğumun bile fark edilmediğini bildiğim...pekte arkadaşı olmayan bir öğrenci iken "Senin yanın boş mu?" diye sınıfa giren, sınıfımıza girdiği gibi hayatıma da gireceğini o zaman tahmin bile etmediğim Erdem..... Hani bazen biriyle ilk tanışmanızda anlarsınızya iyi arkadaş, iyi ortak veya iyi komşu olabileceginizi,
İlk izleniminiz olumlu olur ve karşınızdaki kişiye de olumlu yaklaşırsınız, hep iyi ve insanların beğeneceğini düşündüğünüz özelliklerinizi gösterirsiniz ya... işte onun tam tersini düşündüğüm hatta sınıfa girişini, yeni tanıştığı sınıf arkadaşlarına davranışlarını, duruşunu, konuşmalarını ukala ve şımarıkca bulduğum bunun için de arkadaş olmayı bırakın boş olan yanıma oturmasını bile istemediğim ama "yok arkadaş... buraya oturmazsın... başka yer bul kendine" demeye cesaret edemediğim için sadece "boş" diyebilmemle tanıştığım Erdem...