"Yaşlı bir dost en iyi aynadır..." sözüyle başlıyor kitap.
Dostluğun ne denli güzel ve özel olduğunu çok güzel bir şekilde açıklıyor. Kafamıza adeta ilmek ilmek işliyor da diyebiliriz.
İki zıt insanın nasıl güçlü bir bağla birbirlerine dost olduğuna şahit olabilirsiniz. Kate ne kadar içine kapanık, yalnız, sade, pasif hani o bir sürü yaprağın arasında kalan yeşil yaprak gibi bir insansa; Tully bir o kadar canlı, etrafına neşe saçan, aktif sanki pullu, simli, üzerinde her bir rengin olduğu bir kırlent gibidir.
Ben kendimi Kate olarak gördüğüm birbirlerinden farklı bu iki insanine ölene kadar dostluğu beni çok derinden etkiledi. Ben demişken, evet ben kendimi tam anlamayla Kate'ye benzetiyorum. Acaba kendini Tully'e benzeten var mıdır ki?
Herkesin çevresinde birçok arkadaşı vardır ama ne yazık ki onlar sadece arkadaştır. Sana kendi dertlerini anlatırlar, kendi haklarında konuşurlar ama sen bir şey anlatırken seni dinlemezler konuyu direkt kendilerine çevirirler. Her yerde arkadaş bulunabilir. Ama dost... Bulunmaz Hint kumaşı gibidir dost. Öyle ha deyince karşına çıkmaz, genelde tesadüf eseri karşılaşırsın ve hiç ayrılmazsın ondan sonra...
Dost; kardeşin gibidir hatta kardeşten de öte diyebilirim. Hani dışarı çıkarken asla yanınızdan ayırmadığınız kulak liginiz gibidir. Evde unuttuğunuzda o kadar üzülürsünüz ki, sanki bir parçanız eksik gibidir. Birkaç gün bile görüşmezseniz hayatınız şeklini kaybeder ve tipik yıkanmış bir kazak gibi ne kadar düzeltilip katlanılırsa katlansın o kazak düzelmez...
Dostluk ile arkadaşlığı karıştıranlar da yok değil. Herkese "kanka" demek bunun en somut göstergesidir mesela.
Dost nadir sayıdadır. 1,2 veya 3 daha fazlası olamaz ki. Çünkü herkesle ayni görüşte olamazsın bu nadir birkaç kişiyle olabilir.
Hani insanların ruh esleri vardır. Bu ruh eşi dost ta olabilir. Her zaman yanında olan, iyisiyle, kötüsüyle... Asla kopmamalı birbirinden, zaten dostluk bunu gerektirmiyor mu? Asla araya başka biri girmemeli. Evet, bir erkekten bahsediyorum.
Düşünsene senin âşık olduğun, işte hayatimin geri kalan kısmını geçirebileceğim erkek dediğin kişinin dostunu sevdiğini? İçinin nasıl yendiğini bir düşün. Dostunun suçu yok bunda ama içten içe nasılda kıskandığını, dostundan nasılda soğuduğunu... Sen bunu dostuna açıklayamazken bir gün o çocukla birlikte el ele çıkıp geldiğini bir düşün...
Böyle bir yük kaldırılamaz ki. Her gün gözünün önünde gördüğünde dostuna nasıl gülümseyebileceksin? Gözün kalır. Oradan gidersen de aklin kalır...
Fakat söyle de gerçek bir şey vaki her şeyi saatin alabilirsin ama dostluğu asla...
Yazan: Kübra İslam