Tedirgin bir şekilde tırnağım agzımda, tek bacağımı titreterek yere bakıyordum. Bu sefer gerçekten çok sinirlenmiştim. Hiçbir şey yapmadim, adamlar resmen üzerime yürüdüler ya! Olayın üzerinden henüz bir kaç dakika geçmişti ve allahtan yanımdaki adamda telaşımı anlayıp soru sormamıştı. Derin düşüncelerle siyah ciltli pencereden dışarı bakarken yine o 3 serseriyi görmemle çığlığı basmam bir oldu. Aniden araba durunca arabadaki iki adamda yüzüme baktılar.
"Kahretsin! Hala peşimdeler kurtulamayacağım." diye bağırdım
"lütfen sürmeye devam eder misiniz?" dedim telaşla. Yanimdaki adam "tamam sakin olmaya çalış ve düşünme atlatacağız." dedi fakat sakin olamıyordum işte! Sadece başımı sallamakla yetindim fakat nedense ellerim titriyordu. Yanimdaki adam biraz daha yaklaşarak elini uzatti ve çeneme koyup kendisine bakmamı sağladı. Yine neler oluyor?
"Bak uzaklaşıyoruz burdan , bildiğim bi kafe var oraya gidelim sen sakinleş ve neler olduğunu bana anlat , en azından bir açıklamayı hak ediyorum değil mi? " yeşil gözlerine odaklandığım adam bunları söylerken bende kafamı sallayarak onay vermiştim. Çünkü adamcağız kesinlikle bir açıklama hakkediyordu öylece arabasına binen bir kız vardı ve hiçbir şey söylemeden inmesi çok saçma olurdu.
Yol yaklaşık 10 dakika sürdü ve şuanda Londra'nın pek de tanıdık olmadığım sokaklarından birindeydik şöfor arabayı park etmeyi sonlandırdığında yanımdaki adamın yüzüne baktım ve oda bana bakıp "hadi" diyerek başıyla karşımızdaki kafeyi işaret etti. O kapıyı açarken bende açtım birimiz sağdan diğerimiz soldan indik. Adam arkasına bakmadan önümden yürüyordu ve içeri girdiğimizde sıcak havayla beraber sıcak hissetmeye başlamıştım.
Hiç tanımadığım bir adamla bir yere gelmiştim ve korkuyor muydum? Bilmiyorum. Değişik hissediyordum.
Adam iki kişilik bir masa seçerek bana baktığında hafifçe gülümseyerek onayladım. Pencere kenarıydı ve küçük pembe yuvarlak bir masaydı, üzerinde Londranın simgesi olan telefon külübesi vardı ve onun içindede menü, bu detay gerçekten çok hoşuma gitmişti. Sanırım burayı sevdim gayet sevimli ve serseri tiplerin girmediği bir yerdi.
Masaya oturduğumda ne kadar süredir sessiz kaldığımın farkına vararak konuşmaya başladım."Burayı sevdim gerçekten hoş bir yere benziyor." hafif bir gülümsemeyle karşımdaki adamın dudaklarına bakarak konuşmuştum.
"Öyle mi? Buna gerçekten sevindim. Benim favori mekanlarımdan bir tanesi, burada kendimi huzurlu hissediyorum. Peki ya sen? Daha iyi misin?" ilk defa bu kadar çok komuşmuştu ve ses tonunu beynime kazıdığıma eminim çünkü farklıydı. Boğuk ve soğuk geliyordu fakat aslında hiçte öyle değildi aksanıyla beraber sıcakkanlı ve sevimliydi.
"Kesinlikle çok daha iyiyim, normalde bu kadar bariz tepkiler vermezdim fakat bu seferki...bilmiyorum farklı oldu."
"Bu seferki mi?" dedi hem şaşkın hemde tebessümle.
"Evet, oralar biraz karmaşık anlatmaya başlarsam susamam o yüzden bence şimdilik bunu sorma" diyerek ağzım acık bir şekilde güldüm.
"Pekala. Ama sanıyorum bugün olanları anlatacaksındır." anlatmamı bekler bir şekilde gözlerime bakıyordu.
"Haklısın, anlatıyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Troublemaker
FanfictionSen tam bir sorun çıkarıcısın dedi yeşil gözlerini gözlerime dikerek. Ama aslında konu o olduğunda böyle oluyordu.