Bölüm 11

69 21 2
                                    

     Sasha'ya gülümsedim ve her gün yaptığım gibi bir sorun olursa beni arayabileceğini söyledim. Her gün olduğu gibi beni yine aramayacaktı ama söyledim.
 
     Vedalaştığımızda arkada yürüyen Thomas, uzaklaşan Sasha'ya bakıp yanıma yetişti.

    Daha önceki yüz ifadesini takındı ve uzun süre sonra ilk defa kendisiymiş gibi gözükmeye başladı.

     "Bana bütün sene buraya katlanmayacağımızı söyle" yüzünü hafifçe geriye atıp bana baktığında gülümsedim. "Tam olarak bütün yıl değil, yaklaşık 6 ay olmalı ve 1 ayı çoktan geçti"

     "Sen gideli sadece 1 ay mı geçti?" Yüzümü ona dönme gereksinimi hissettim. Benimle oyun mu oynuyordu?

  O senin kuzenin ve kuzenler birbirlerinin gittiği günleri saymazlar, diye içimden geçirdim. Yüzümü yeniden yola döndüm.

   "Benden ne kadar korkmuştun?" Bana baktığını görsem de kaldırıma bakmaya devam ettim. Çok, çok fazla, diye düşündüm. Kolumdaki izden sonra en çok korktuğum an: o andı.

    "Sadece kurabiyelerimi yiyen yabancıya çok sinirlenmiştim" güldüm ve ilerlemeye devam ettim.

    "Bu yüzden de kapılarını ve pencerelerini kapatıp perdelerini sonuna kadar çektin değil mi?"
Alaylı sesine karşı mırıldandım. "Tam olarak öyle oldu..."
    
      Hah, kesinlikle ondan korkmuyordum!  Kesinlikle korkudan çıldırıp Jordan'ın partisine gitmemiştim!

      Kendime gözlerimi devirdim. "Bugün ne yaptınız?" Gözlerini bulutlara çevirdiğinde yağmur yağmaya başladı.
       
      "Öğretmenlerin öğrencileri rezil etmek için her şeyi yaptığını öğrendim." Baş parmağını havaya kaldırdı ve yağmur hızlandı.

     Ardından işaret parmağını da kaldırdı ve eline ifadesiz yüz ifadesiyle baktı. "Rol yapmanın zor olduğunu öğrendim" 
    
     Orta parmağını kaldırdı. "Okuldakilerin gerizekalı olduğunu öğrendim"

    Yüzünü hafifçe buruşturdu ve yüzük parmağını kaldırdı. "Yemeklerin iğrenç olduğunu öğrendim"

     Son olarak serçe parmağını kaldırdı ve bütün parmakları açık kaldı. Yüzünü bana çevirdi ve gözlerime baktı. "Senin Jordan olduğunu umduğum biriyle tanıştığımı öğrendim."

      Elime bakmaya başladığında bakışlarıyla elime bakıp havaya kaldırdım. Parmaklarının içini parmaklarımın içine değdirdi ve ittirdi. Parmaklarının dışını parmaklarımın dışına sürttü ve elini saçlarımdan bir tutam tutmak için elini kaldırdı, saç tutamını havaya kaldırdı, bıraktı ve o an kendimize özel olduğunu düşündüğümüz el sıkışmasını (?) uydurduk.

     Diğer tutamlara karışan saçlarım rüzgarla yüzümün önüne geldi ve önümü görmemi biraz engelledi.  Yeni bir rüzgâr da saçlarımı yüzümden uzaklaştırdı. Saçlarım ıslanmaya başlarken çantamdan şemsiyeli çıkarttım.

      Siyah ve büyük şemsiyeyi dikkatli ve yavaş bir şekilde açtım ve Thomas'a yaklaşıp onunda ıslanmasını engellemek istedim. İkimiz için tuttuğum şemsiyenin üzerindeki ellerimin üzerine kendi ellerini koydu ve parmaklarımı çektim.  Gözlerini etrafta gezdiriyordu.

      "Ah!" Saçlarım şemsiyeye takılıyordu. "Şunu doğru düzgün tut Tom"  Yüzümü buruşturup saçlarımı kurtarmaya çalıştım. Saçlarımı seviyordum ve ufak sızıyı hissettiğim için memnundum.  Saçlarımın en ufak bir kısmının bile şemsiye de kalmasını istemezdim.
     
      İnadına şemsiyeyi bana doğru eğdi  ve ellerim saçlarımdayken ona bakmama sebep oldu ve yanımızdan geçen araba sayesinde üzerime sıçrayan kirli su beni sırılsıklam etti ve ağzımı açıp ilerlemeye devam eden  arabanın arkasından baktım.

      Güldüğünü duyduğum Thomas'a döndüm ve ıslanan pantolonuma baktım. Bende gülmeye çalıştım. Bir anda öylece kalmıştım. Thomas gülerken eliyle saçlarımı şemsiyeden kurtardı.

      Rol yapmıyordu ve gülüyordu. Yağmur deli gibi yağmaya devam ederken eve yaklaşıyorduk. "Seni eve almamalıyım" hafifçe sırıtmaya devam etti. "Her yeri kirleteceksin" dedi  gözlerime bakıp kapıyı açarken.

     En azından üstümden yere kirli su damlamıyordu. Hızlıca pantolonumu değiştirdim ve duş aldım.
      Thomas beni gördüğünde elindeki kitabı masanın üzerindeki diğer üç kitabın üzerine fırlattı ve dirseklerini dizlerine yasladı ve bana bakmaya devam etti.

      "Kurabiye yapmalıyız." Elimdeki yarısı su dolu bardağı tezgâha koydum. "Şimdi mi?"  "Şimdi."

...
     Çekmeceleri karıştırıp malzemeleri üst üste yığarken konuştum. "Ağaç?"  "Ağaç"  diye onayladı elimdeki kurabiye kalıplarına bakıp.

     Yavaşça yanıma geldi. "Şunları içine boşalt..."  Tezgâha yaslandım ve onu izledim, telefonumdan herhangibir müzik açtım.  Belki de önündeki tariften bakarak  belki de kendisi düşünerek  benim söylememe gerek kalmadan her şeyi ekledi. Hamuru yoğurdum ve hamur beklerken kremayı hazırladım.

   Kısacası, o gün kurabiye yaptık. Benim parmaklarım fırın yüzünden kızardı ama canımı çok yakmayan sızıya karşı elimi çekmedim. Onun ellerinde ufacık bir değişim bile olmadı.
   
    Parmaklarımın içini onun saçlarını düzeltmesine yardımcı olan parmaklarının içine sürttüm. Ardından aynı şeyi parmaklarımızın  dışıyla bir daha yaptık ve saçlarımdan bir tutamı tutup elinde ki telefona bakmaktan vazgeçtiğinde havaya kaldırdı ve serbest bıraktı...

     O geceyi diğer normal insanlar gibi yataklarımızda ama normaller gibi uyumayarak geçirdik.  Gözlerimiz benim başarısız gökyüzü taklitimde dolandı, bie süre sonra  tavanda ki uyduruk yıldızları boşverdim ve gözlerimi kapatıp gerçeklerini hayal etmeye başladım.

   

     

YILDIZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin