Berk
Koymamalıydı. Bana bu kadar ters davranması, özürümü kabul etmemesi bana bu kadar koymamalıydı, çünkü o benim için önemli değildi. Hayatımda olup olmayacağı benim için bir önem taşımıyordu. Ama taşıyormuş. Ama koydu. Neden Simgenin karşısında ona öyle davrandım sorarsanız, bilmiyorum. Aslında nedenim çoktu. Ona da söylediğim gibi Simge benim sevgilimdi ve doğal olarak tabii ki de onu savunmam gerekti, her ne kadar aptalca bir hareket olsa bilse. Peki neden onu savunmalıyken Burcuya tokat attığı için ben Simgeyi ordaca öldürmek istedim? Bilmiyorum. Neden Burcunun kırgın ve kızgın gözlerini görürken hayattaki en iğrenç yaratık gibi hissettim? Bilmiyorum. Neden özürümü kabul etmediği için kendimi bu kadar çaresiz hissediyorum? Bilmiyorum. Hiç bir şey bilmiyordum ve artık kafam patlamak üzereydi. Bu günkü çekimlerden sonra kendimi bara vermiştim. İçiyordum. Ben ve içmek. Törenler dışında hiç bir zaman içmezdim. Ama bu gün içiyordum. Derin kahve gözlü kız yüzünden içiyordum. Çünkü kafamı allak bullak ediyordu. Ben bile artık ne istediğimi, ne hissettiğimi bilmiyordum. Nefret mi? Değildi. Sevgilime sahip çıkmalı olduğum halde, neden ben Burcuyu kırdığım için kendimi bu kadar kötü hissediyordum? Her şey çok karışıktı. Telefonum bir kez daha çaldığında 15ci defa sessize alıp cebime soktum. Simge bir türlü durmuyordu, sabahtan beri kaç kere aramıştı, ama onunla konuşmak istemiyordum. Ne kadar saçma olsa da, Burcuyla aramızın açılmasında onu sorumlu tutuyordum. Ama tutmamalıydım. Kızgınca kafamı sallayarak ellerimle yüzümü ovuşturdum. Ben kesin artık deliriyordum. Düşüncelerim saçmaydı, komikti. Ben hiç bir zaman bir kız yüzünden bu kadar duyguyu bir arada yaşamamıştım. Burcu beni alt üst etmişti ve bu benim hoşuma gitmiyordu. Ben her şeyi hafife alan bir adamdım, kırdıklarıma da kendimi bir özürle affettirecek bir adamdım, ama burda da Burcu beni yanılttı. Dengelerim yanmıştı. Elimin altında olan tequilayı kafama çekip cebimden para çıkartarak masaya fırlattım ve ayağa kalktım. Başım çok kötü dönüyordu. Çok içmiştim ama tam olarak da sarhoş değildim. Sadece aklım bir az dumanlıydı. Yavaş yavaş kendimi toparlayıp bardan dışarıya çıktığımda temiz hava bir az iyi gelmişti. Artık bilmem kaçıncı kez telefonum çaldığında sinirle telefonu alıp Simgeye çıkışmak istediğimde Tolganın aradığını görünce sakinleştim.
"Alo?"
"Oğlum nerdesin sen? Simge bana kadar aradı, telefonlarına cevap vermiyormuşsun, merak etmiş" Tolganın sözleri karşısında gözlerimi devirdim. Simge ve dram.
"İyiyim ben, sadece Simgeyle konuşmak istemiyorum, o kadar"
"İyi olduğundan emin misin? Sesin bir garip geliyor"
"Sadece bir az içtim, o kadar" sakince diyerek bir taksi durdurdum. Bu halde araba kullanamazdım, artık sabah erkenden gelip arabayı alarak ordan sete geçmem lazımdı.
"Neden içtin? Sen içmezsin ki, iyi misin sen Berk?" Tolganın sesindeki endişe karşısında kaşlarımı çattım. Pencereden baktım.
"Bilmiyorum" boğuk sesle dediğimde kafamı pencereye çarpmak istedim. İyi olmalıydım, bıktım bu durumumdan, noluyordu bana?
"İstersen bana gel"
"Geliyorum" diyerek telefonu kapatıp Tolganın ev adresini taksiciye söyledim. Aklımda sadece bir isim ve sadece bir yüz ifadesi dönüyordu. Burcu ve onun bardaki kırgın ifadesi. Gözümün önünden gitmiyordu. O bilerek yaptığımı, onu acıtmak için Simgeyi koruduğumu düşünüyor, ama öyle değildi. Öyle değildi. Sadece yapmam gerekeni yapmıştım. Gerekeni yapmam bunu isteyerek yaptığım anlamına gelmezdi. Ve ben emindim. O gece ben Simgeyi değil, Burcunun elinden tutup onu korumak, Simgeye sertçe çıkışmak istemiştim. Ve bu doğru değildi. Çünkü sevgilim Simgeydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkın Sen ANı
RomanceGörüştükleri andan beri bir birine nefret eden iki oyuncu. Bir birlerini görmeye bile gözleri yokken, hayır diyemeyecekleri bir projeyle bir araya gelirlerse, ne olacağını siz düşünün! Ateşle barutun karışımı bir ilişki. Eğlenceli ve bir o kadar da...