antika

53 3 0
                                    


bütün gün öyle çok çalışmıştı ki akşamüstü için arkadaşlarından gelen buluşma çağrısına "evet" demek gelmiyordu içinden. oldukça içine kapanık bir çocuktu arda, yaşıtlarına nazaran gayet sessizdi. işini yapar; fazlasına karışmazdı. sohbetlerin içinde zaman zaman "evet"lerin, "haklısınız"ların, çoğu zaman da "valla, bilmem ki"lerin adamıydı. etrafında pek arkadaşı olduğu söylenemezdi. etrafındaki arkadaşlarınınsa alay konusuydu bu çekingen hali. üniversitedeki sınıf arkadaşları kendisine acımayıp onu buluşmalara davet etmese, dışarıda vakit geçireceği de pek yoktu. onların eğlence kaynağıydı bir anlamda bu zayıf, uzun boylu çocuk. bir yandan tarih bölümünün zor derslerine kafa patlatıyor; diğer yandan da okul harçlığını çıkarabilmek için çalışıyordu. 1 senedir fakülteye yakın bir antikacının yanındaydı. çalıştığı dükkanda antika eserlerin tozunu alıyor, rafları düzeltiyor; patron yokken müşterilerle ilgileniyordu. patronu, onun bu sessiz sakin halini çok severdi. zaten aradığı da böyle sessiz, her işe burnunu sokmayan mülayim bir çıraktı. arda, alelade bir çırak da değildi üstelik, üniversitede okuyordu ve tarihe ilgi duyuyordu, bununla beraber disiplinle çalışan genç adam, patronu için biçilmiş kaftandı.

hakan'dan gelen " kanki; biz, alsancak'ta 'takıl'dayız; hemen otobüse atlıyorsun, geliyorsun... itiraz istemem...;) mesajına cevap vermemeyi tercih etti arda. bütün gün çok yorulmuştu; ayrıca oğul, hakan ve serhat'ın bazen kırıcı olabilen şakalarına maruz kalmaktan sıkılmıştı. yarın erken kalkacak ve her zamanki gibi okulun yolunu tutacaktı. sabahki dersi kaçırmaya niyeti yoktu. bütün bunları düşünüp kendince haklı mazeretler üretirken telefonu çaldı. arayan hakan'dı. telefonu açıp açmamak arasında tereddüt yaşadı. telefonsa öyle ısrarla çalıyordu ki içinden bir ses "açmalısın" diyordu.

-arda, birader neredesin?

-eve, dönüyorum hakan, yoldayım...

aslında yürümüyordu; durakta otobüsünün gelmesini bekliyordu. ev arkadaşı gökberk ile yaşadığı, gökberk'in tez ödevini bahane ettiği şu günlerde bulaşıkları yıkadığı, odasındaki elektrik tesisatı yandığından bu yana haftalar geçmesine rağmen tamirciye verecek parası olmadığı için mum ışığında ders çalıştığı, boş zamanlarında gökberk'in düşük çenesini çektiği, fırsat bulduğu zamanlarda bilgisayarın başında sörf yaparken sızdığı, o sıkıcı öğrenci evine gidecek tek otobüs bu duraktan geçiyordu.

hakan, mesajdaki isteğini yineledi:

- oğlum, hemen bi otobüse binip takıl'a geliyorsun, yemin ederim darılırım bak, bir daha konuşmam seninle. burada işletmeden arkadaşlarla kafa dağıtıyoruz biraz, sen de olacaksın aramızda.

hakan sesinin duyulmasını istemiyormuşçasına adeta fısıldayarak:

"kanki, çok güzel hatunlar var ayrıca, sen bi gel yaaa!!!"

anlaşılan sınıf arkadaşları hakan, oğul ve serhat'ın eğlencesi tamam olmamıştı. her fırsatta takıldıkları arda'nın da yanlarında olmasını istiyorlardı. fakülteden arkadaşları arda'nın mülayim halini severlerdi aslında. çoğu zaman kendisine takılsalar da bu pasif haline acırlardı arda'nın. biraz sosyalleşmesini arzu ederlerdi. buna rağmen sözleriyle kimi zaman arda'nın kalbini kırdıkları da oluyordu.arda, pek bulunmasa da katıldığı ortamlarda kendisine eğlence arayanların hedef kişisi oluveriyordu.

adeta su sızdırmayan kumral saçlarını birazcık şekle soksa yakışıklı bile sayılabilirdi arda. keskin yüz hatlarını saran kirli sakalı bal rengi gözleriyle uyum içindeydi. 13 yaşından beri taktığı demode gözlüğü bir kaza sonucu kırıldığı hafta fakültedeki birçok kızın kendisine anlam veremediği bir şekilde bakması onu şaşırtmış, bir hafta boyunca utancını gizlemek adına okulun kantinine uğramamıştı.

antikaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin