Bölüm 8: İlk Temas

15 2 0
                                    

Xexudae istasyonundan ayrılalı 5 gün olmuş mürettebat bir birine çoktan alışmıştı. Gemi son model olduğu için diğer hurdalara benzemiyor, oda yatakları rahat ve yemekleri ağzıma tat veriyordu. Çok acil durumlar olmadığı sürece kontrol bilgisayarına oturmama gerek yoktu ama her şeyin yolunda gitmesi için 1 saat ara ile gelip kontrol ediyor, canım sıkıldığım zamanlar makine dairesine Hush'un yanına gidip sohbet ediyorum. Hush bekar bir adam ama kendine çok fazla değer veriyor. Şuan onun yanına gitmekteyim. Makine dairesi kapısını açtığımda yüzüme sıcaklık ve yağ kokusu vurdu. Hush'u 3 numaralı reaktör soğutucusunun yanında bir kaç kabloyu kurcalarken buldum.

-"Hey adamım n'aber?"

Geldiğimi fark etmemişti. Sesimden korkarak irkildi, kafasını demir boruya vurdu.

-"Ishoe geldiğini haber versen olmaz mı dostum? Kafam şu anda çan kulesi gibi!"

-"Üzgünüm Hush, bir dahaki sefere denerim. Bu arada ne kurcalıyorsun burada böyle?"

-"Soğutucunun reaktöre doğru veri göndermediğini fark ettim. Bunu düzeltmek için bir kaç kabloyu onarmam gerekti ama sorun çözülmüş gibi duruyor. Önündeki mavi dümeye basar mısın?"

Düğmeye basmam ile beraber buzdolabı çalışma sesine benzer ses ortaya çıktı ve soğutucu çalışmaya başladı. Korkmuş bir şekilde Hush'a yönelerek:

-"Sen kafayı mı yedin? Soğutucuyu kapatırken aklından ne geçiyordu? Obsidian'ı havaya uçurabilirdin!"

-"Bir daha ki sefere patlatmayı denerim. Rahat ol dostum. Ben bu reaktörler ile 30 yıl küsürdür beraberim. Şu gördüğün sadece bir kaç seviye daha üstün model. Hadi temiz bir yer bulu......."

Hush sözünü bitiremeden uyarı sesi duyuldu. Biz anlamaya veremeden önce Thob'un sesi hoparlörden boğuk şekilde cızırdadı.

-"Bütün mürettebat derhal yemekhaneye. Bütün mürettebat derhal yemekhaneye."

Hush ile birbirimize bakarak neler olup bittiği konusunda tahminlerde bulunduk. 2 dakika geçmeden herkes salonda hazır bekliyordu. Thob köprüden çıkarak herkese asker selamı verdi ve konuşmasını yapmak için derin nefes aldı.

-"Bildiğiniz gibi 5 gündür yoldayız. Birbiriniz ile iyi anlaştığınızı umuyorum. Artık asıl konuya geleyim. Son sıçramamızı yapmamıza sadece 10 dakika kaldı ve bu sıçrama sayesinde uzayın daha önce keşfetmediğimiz bölümlerine gireceğiz. Ne ile karşılaşacağımız belli olmadığı için herkes tedbiri elinde bulundurmalı. Öncelikle sizden geminin son durum raporlarını istiyorum. Hush senden başlayalım. Daha sonra Ishoe ve Geb.

-"Motorlar sorunsuz bir şekilde çalışıyor efendim. Yakıtımız %85. Bu yakıt ile galaksiyi turlayabiliriz.

-"Bütün sistemler sorunsuz çalışıyor efendim."

-"Plazma topları, 120mm'lik top, torpidolar ve roketler atış için hazır komutanım."

Yerime geçerek sıçrama hesaplamalarını yaptım ve koordinatları girdikten sonra onayı yardımcı kaptana gönderdim. Kaptanın emir vermeden önce herkes görev pozisyonunda hazır bekliyor, Caf ve Utho ise köprüdeki hologram konsolunun arkasında ayakta uzayı seyrediyorlardı. Kaptanın emri ile Eca sıçrama çekirdeğini anahtar deliğine yerleştirdi, saat yönünde çevirdi ve hemen sol kısımdaki düğme ile sıçramayı gerçekleştirdi.

1 saniyeliğine başımın döndüğünü hissettim. Bu işlemi onlarca kez yapmıştım ama Caf ve Utho bu deneyim için yeni gibi duruyorlardı. Sıçrama gerçekleşirken bilim kurgu filmlerindeki gibi solucan deliğine yada uzayda zamanı yararak zaman tüneline girmedik. Sadece baktıkları yerdeki yıldızlar değişti. Sıçrama tamamlandıktan 2.8 saniye sonra radar etrafın temiz olduğunu bize belirtti. Yinede emin olmak için manüel tarama yaptım ve bütün sistemleri kontrol ettim. Her şey yerinde ve son derece sağlamdı. Kaptan'a gözle tarama istediğinde bulundum. Gemiyi Y ekseninde 360 derece döndürürken karşımızda bir ışık parladı. İki, üç... derken zincirleme sonunda 12 ışık parladığını size söyleyebilirim. Işık parlamaları ile aynı anda radarda 12 kez uyarı verdi. Daha ortada ne olduğunu anlamadan kaptanın emri ile geminin reaktörü, ışıkları, ilk yardım kısmı dahil çoğu kısmını kapattım. Sadece radar ve silah sistemleri devredeydi. Konvoyun 50 kilometre karşısında karınca insan misali duruyorduk. Derhal kaptan ile beraber yüksek çözünürlüklü kameralar ile resimler çektim. Resimleri ana ekrana yansıtıp aralarındaki en büyük boyutlu gemiye yaklaştırmaya başladım. 3-4 kilometreye geldiğimizde bazı gemiler gözle seçilebilir hale gelmeye başlamıştı. Yakınlaştırmayı aralarındaki en büyük gemiye doğru devam ettirdim. Bu mesafeden sivil yolcu yada ticaret gemisi gibi duruyordu ama 500 metreye geldiğimizde geminin gövdesindeki namlular seçilmeye başlamıştı. Diğer gemileride incelediğimizde farklı boyutlarda savaş gemileri olduğunu öğrendik. Derhal buradan kaçmaz isek 15 dakika sonra tam ortalarında olacaktık. Sıçrama sürücüleri hem sıcak hemde kullanmak için bir ay, gezegen yada yıldızın çekim gücüne çok yakındık. Motorları açarsak savaş gemileri tarafından tespit edilebilirdik. Tartışmamıza devam ederken sadece 10 dakikamız kalmıştı...





PibazaeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin