Daha karar vermemiştik ki araladındaki en büyük gemiden bir kaç ışık parladı ve radarın uyarısı ile bütün gemi sanki bağırmaya başlamıştı. Radarda 14 yeni gemi arkamızda belirmiş ve 8 yeni nükleer torpido uyarısı vardı. Torpidolar yönü bize doğruydu. Eğer buradan kaçmaz isek 10 megatonluk başlıklardan biri bize çarpabilirdi. Kaptanın motorları çalıştırması ile son hızla uzaklaşmaya başladık. Torpidolardan kaçabilecek hızımız vardı.
---
Ne yazık ki çabuk davranamadık. Telsiz ötmeye başladı. Yabancı bir gemi tarafından aranıyorduk. Kaptan 1 saniye bekledikten sonra telsizi cevapladı fakat gelen sesten hiç bir şey anlaşılmıyor çünkü yabancılar farklı bir ses frekansı ile konuşuyordu. Ses çevirici sistemi devreye soktum. Bu sistem sayesinde gelen sesin frekanslarını alarak bizim anlayabileceğimiz şekilde filtreden geçiriyor ve çıktısını hoparlörden alabiliyorduk.
-"Ben Mingale Cumhuriyetler Birliği Subayı Felix. Derhal kim olduğunuzu tanıtın. Aksi halde şart gözükmeksizin vurulacaksınız! Ben Mingale Cumhuriyetler Birliği Subayı Felix. Derhal kim olduğunuzu tanıtın. Aksi halde şart gözükmeksizin vurulacaksınız!"
Ses çeviricisi tekrar devreye girerek kaptan Thob'un sesini karşıya iletti. "Biz çok uzaklardan gelen 'Muveku' ırkı temsilcileriyiz. Amacımız keşif yaparak yeni yerler bulmak. Barış için buradayız."
---
Savaş ile uğraştıkları için pek yoğun olsalar gerek ki bizimle pek ilgilenemiyorlardı. 5 dakika beklememize rağmen cevap gelmedi, bunu fırsat bilerek motorları son hız çalıştırdık ve kaçmaya devam ettik. Fakat 3 saniye sonra radarın uyarısı ile peşimizde 3 füze olduğunu gördüm. Bu füzeler aralarında ki en küçük gemi tarafından fırlatılmış ve gemide bizim peşimize düşmüştü. Füzelerden kaçmamız imkasız, hızları bizimkinden 5 kat fazlaydı.
Füze tarama sonucunda bunların patlayıcı içermediğini ortaya çıkardım. Sanırım sadece EMP(Elektro Manyetik Dalga) füzesiydi. Geminin sistemlerini bozarak bizim uzayda asılı kalmamıza sebep olacak bir füze. Çarpışmaya 4 saniye kala kaptan ani kaçış manevrası yapması ile neredeyse koltuğumdan düşecektim. Bu hamle füzeleri şaşırtmaya yetmemişti, yönlerini değiştirerek tekrar bizi takip etmeye başladılar. Bu inanılmaz bir şeydi. Nasıl bir füze bu kadar akıllı olabilirdi? Kaptan son bir hamle daha gerçekleştirdi.
Manevra tamamlanmak üzereyken 2 tanesini atlatmış ama 3.sü tarafından vulmuştuk. Füzenin etkisi ile gücümüzün yüzde 60 lık kısmını kaybetmiş ilk vurulmadan 5 saniye sonra kalan iki füze tarafından vurulduk. Gemiyi stabil hale getirmek için verdiğimiz bütün çabalara rağmen bu EMP'ler çok güçlüydü. Amaçsızca karşımızdaki savaşı seyretmeye koyulduk.
---
8 torpido fırlatan ölüm filosunun -evet ben böyle diyordum çünkü gemi tasarımları ve renkleri ölüm meleklerini andırıyordu- 6 torpidosu hedefine ulaşamadan yolda patlatıldı fakat kalan ikisi patlama yarı çapı içinde imha edildiği için güneş filosu -gemilerinin renkleri güneş sarısı ile boyanmıştı- 4 gemisini kaybetti.
Torpidolar karşısında kayıtsız kalmadığı görünen filo, çoktan 3 gemi yok etmişti. Savaşı kimin kazanacağını yada bizi vuranların hangi filodan olduğunu kendi içimde tahmin etmeye çalışıyordum ki iki filonunda çok farklı yerinde ışık parlaması gerçekleşti. Görünen o ki takviye kuvvetler gelmişti. Destek kuvvetlerin gelmesi ile güneş filosu gemileri teker teker sıçrama ile ortadan kayboldular. Geriye sadece gemi enkazları ve radyasyon bulutu kalmıştı.
Hayatım boyunca ilk defa böyle bir savaşa şahit oldum. Acaba o gemilerde kaç kişi öldü, kaç çocuk yetim kaldı? Panikten ve korkudan kollarımı birbirine bağlamış ailemi düşünerek titriyordum. Kaptanın sesi ile kendime geldim. "Kendine gel asker. Şu an görevdesin ve aklın yerinde olmalı. Herkes hava kilidinin önünde toplansın!" Kaptanın sesi ile içinde bulunduğumuz panikten çıktık.
---
Hush mesafeden dolayı biraz geç geldi. "Kapı açıldığında karşı tarafın görebileceği şekilde silahlarımızı yere bırakıp teslim olacağız. Elimizden yapacak başka bir şey gelemez. Onlara karşı koymaya gücümüz yok. Ateş etmeyi denemek sadece savaş anlamına gelir. Şimdi herkes silahını boynuna assın veya beline taksın ama kesinlikle tetik çekilmeyecek!" Kaptan konuşmasını yeni tamamlamıştı ki hava kilidine yanaşan geminin sesi duyuldu. Kapı açıldı.
-"Herkes derhal silahlarını yere atsın. Mingale Özel Kuvvetleri"
Karşımızdakiler bizden çokta farklı değildi. Gövdelerinin alt kenarlarından aşağı doğru iki uvuz uzanıyordu. Sanırım bu onların ayaklarıydı. Aynı şekilde gövdenin üst kısmından sağ ve sola uzanan kollar ucunda el ve 5 parmağı vardı ve tabii ki gövdenin üst orta kısmında kafaları fakat kafaları yuvarlak ile elips arasında şekle sahipti. Yapı olarak bize benziyorlardı fakat tenleri bizim gibi koyu yeşil ve ıslak değil koyu beyaz kuru ve pürüzsüzdü.
Silahlarımızı hiç zorluk çıkarmadan bıraktık ve bizi tutuklamalarına izin verdik. Hava kilidinden geçerek gemiye bindim. İçerisi ağırlık olarak kahverengi tonlarına sahipti. Tasarım konusunda çok üstüne gidilmemiş küt kenarlar kullanılmıştı. Koridorda sadece 2 kişi gördüm. Bize çok ilginç şekilde baktılar. Geminin hücresi olmadığı için hangar kısmına kilitlendik. Burasıda fazla büyük sayılmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pibazae
Science Fictionİnsanlıktan çok uzakta bir yaşam mücadelesi... Uzayı ilk kim keşfedecek? Uzaylılar mı? İnsanlar mı?