Entrikalılar Bölüm 15 - Mutluluk Akşamı

2.1K 1.3K 174
                                    

Sevgi ile nefret arasında kalan satırların arasında bir boşluk gibi hayat... Kimi sevsen giderek üzüyor fakat...

Karşımızda ki kişiler iyice yaklaştı fakat ben hala kim olduğunu çözememiştim. Bu sıralar gözlerim mi görmüyor ne? Harun da gözlerini kısarak adeta yılan gibi bakıyordu. Karşıdan gelen kişi elini kaldırarak, "Heyy!" diye bir kez seslendi. Bende ona yumruk kaldırarak, "Hööö" diye karşılık verdim. Bir anda şok oldum karşıdan gelen kişi Çağkan'dı. Banktan Harun'la birlikte kalkıp, birbirimize bakışlar attık. Sonra bizde Çağkan'a doğru yürümeye başladık. Yokluktan, Çağkan'a yürüyoruz böyle bir şey yok. Yanında ki kız Berna'ydı. Berna'yı kenara çekip, Çağkan'a sıkı sıkı sarıldım ve kemiklerinden ses gelmeye başladı. Çağkan, "Oğlum napıyorsun lan totoş!" diye tepki gösterince bende, "Sarılıyorum lan! Kıymayı, üzüm bağına sararsın ya ben de seni öyle sarıyorum." dedim. Sonra Çağkan'ı bıraktım ve ben Berna ile tokalaşırken, Harun'da Çağkan'a sarılıp sırtınızı sıvazlamaya başladı. Sanki bebekten gaz çıkartıyor. Çağkan, "Gelin çocuklar eve gidelim ben size her şeyi anlatacağım. Siz şimdi merak edersiniz. En iyisi evde konuşalım." dedi. Ben sevinçten her zaman olduğu gibi penguenlerin paytak yürüyüşünü yapıp, halay çekiyordum. Sonra birden yere yapıştım çünkü Harun çelme taktı. Yerde kalkıp, üstümü silkelemeden Harun'un boynundan tuttum kafasını yere doğru eğdim. Pantolonumu yüzüyle sildirmeye başladım. Sağıma doğru döndüğümde teyze ve amcalar bize bakmaya başlayınca jeton düşmüş oldu. Millet sakso çektiriyor sandı ve bende Harun'u bırakıp, pantolunumu silktim sonra çevreme utanarak tebessümler saçmaya başladım.

En nihayetinde eve gelmiştik. Evin kapısına tekme atarak açınca, Çağkan arkadan popocağzıma tekme attı. Çağkan, "Hadi oturun gençler. Olayı aslında ben anlatmayacağım bizzat Berna anlatacak. Çünkü bana yardım eden kişi, hayata bir kez daha tutunmamı sağlayan kişi Berna." Berna yere bakarak biraz tebessüm etti ve kafasını kaldırdı. "Aslında olanların benimle alakası yok. Ben uzun zaman sonra Çağkan'ın bana söylediklerinden sonra buraya hiç gelmeyecek ve onu hiç aramayacaktım. Sonra yapamadım ve bu taraflara doğru gelmeye başladım. Gelirken de Çağkan'ın asık suratlı ve benzinin sarı olduğunu görerek yanına gittim. Kolundan tutup, bizim eve götürdüm. Ona dediğim şeylerden birisi de, Çağkan'ın bana söylemiş olduğu sözlere rağmen yılmadım ve dimdik ayakta durdum. Bunu ben yapabildiysem, Çağkan'ın da yapabileceğine inandım. Evet Çağkan benden daha fazla şeyler yaşadı ama Çağkan bu değil. O sevdiğinden vazgeçmemeli. Ona bunu ikna ettirdim ve başardık. Ee artık Çağkan aramız da ben mutfağa geçip, kahve yapayım o halde." diyerek mutfağa doğru gitti. Çağkan'ın yanına oturup, bir daha sarılma gereksinimde bulundum. Çağkan kendini ger atarak, "Dur sen sarılma lan hayvan herif," dedi. Boynu bükerek diğer tarafıma baktım. Tekrar Çağkan'a dönerek masum kedi gibi tipimde değişik şekil yaptım. Çağkan, "Oğlum sen gittikçe çirkinleşiyorsun yapma lan." dedi ve bana sımsıkı sarıldı. Artık aramızda aşk vardı. "Biliyorum Çağkan sende beni seviyorsun." deyip gaza geldim. Çağkan beni geriye doğru iterek, "Yokluk diyeceğim, yoklukta da değilsin. Sağ elinden sıkıldıysan birazda sol elini dene bence." dedi. Mutfaktan, "Kahveleriniz hazııııııırrrrr!" diyerek Berna geldi. Kahveyi tepsiden alıp, sehpanın üzerine bıraktım ve mutfağa gittim. Buz dolabını açarak, bir tane kavun alıp bir parça kestim. Çay tabağına koyup tekrar oturma odasına geldi. Harun, "Bu sefer kavunla ne yapacaksın? Şu kavunlarla her şeyi denedin lan yeter artık," dedi. Kanepe oturup, kahveye kavunun suyunu sıktım. Harun bana doğru bakarak, "Sen iyice iğrençleştin lan." dedi. Bende, "Oğlum bu kavun şifa lan, iyi ki İrem'i sevip babasından kavun alıp durmuşum. Bak faydalarını sayayım size kavun bir kere çok yeyince, ishal yapıp mideyi temizliyor. Siz hala konuşun öyle." dedim. Harun kafasını sağa sola hafif sallayıp, sabır çekti. Berna Harun'a bakıp, "İsmin Harun'du değil mi?" dedi. Harun, kahvesinden bir yudum alarak, "Hayır, Abdulrezzak'ın torunu, Hüsammettin'in tohumundan Hüdaverdi ben." dedi. Berna, "Ya off sadece sordum." diyerek cevap verdi. Harun, "Evet adım Harun, sende Berna'sın memnun oldum." dedi. İçimden bir ses çok çılgın şeylerin olacağını söylüyor. Ben bu iç sesime artık güvenemiyorum kavun da çıkabilir. Televizyonu açıp bir müzik kanalını açtım. Tam da oyun havalarının olduğu bir kanal denk geldi. "Hadi oturmaya mı geldik?" diye bir tepki verip ayağa kalktım. Harun'un kolundan tutup zorla kaldırdım. Oynamaya başladık. Ben ve canım göbeğimle adeta yeri göğü inletiyorduk. Berna ve Çağkan bize bakıp bakıp gülüyordu. Sen misin bana gülen deyip Çağkan'ın kolundan tuttum. Çağkan her ne kadar itiraz etse de zar zor kaldırdım. Çağkan'da oynamaktan kaçınan ama gülen Berna'yı memesinden pardon kolundan tutup kaldırdı. Çok güzel bir şekilde oynuyorduk Çağkan'a göbeğimle vurmaya başladım. O arada da Berna'da Harun'un karşısına geçip oynamaya devam ediyordu. Bunların arasında bir şey olacağı kesin. Berna bakılırsa, Harun'a asılıyor. Harun geri çekiliyor ama eminim bir şeyler olacak derken, Çağkan enseme patlattı. Ben bunları düşünürken, dalmışım Çağkan'a göbeğimle vuruyormuşum. Sonradan farkettim yahu nerden bileyim ne güzel çirkin çirkin hayaller kuruyordum ben burada. Onunda içine etmeyin be abi. İçine etmeyin derken karnımın ağrıdığını farkettim ve bende tuvaletin ağzına etmeye koşa koşa gitmeye başladım. Pantolunumu indirip içimi rahatlatmaya başladım. Neyse bu kısımları geçelim. İğrenç şeyleri burada anlatmak istemiyorum. Bugün bende iyice bir iğrençlik oldu zaten. Tuvaletten çıktıktan sonra ellerimi güzelce sabunla ovalaya ovalaya yıkarken aklıma bir şey geldi. Sabunda bile fesatlık buldum. Havluya ellerimi silip, tuvaletten çıktım ve herkes yerine oturmuştu. Berna, "Ben artık gideyim." diyerek yerinden kalktı. Berna'ya kapıya kadar eşlik edip geçirdik. Çağkan, "Teşekkürler her şey için Berna." deyip sarıldılar. Berna, Çağkan'a sarılırken, Harun'a doğru bakıyordu. Harun'a da torpilli bir şekilde el salladı.

Her zaman olduğu gibi yine baş başa yani erkek erkeğe kaldık. Romantik bir erkek gecesi bizi bekliyordu sanki. Çağkan yerine oturarak, "Evet beyler nasıl gidiyor?" Bensiz ne yaptınız özlediniz mi beni?" dedi. Bende Çağkan'a doğru dönüp, "Kemiklerinin sesinden anlaşılmıyor mu sence?" diyerek cevap verdim. Harun kendi eviymiş gibi, kanepeye uzatıp ayaklarını bana doğru uzattı. Ayaklarını burnuma doğru götürüyordu. Bende ayak parmağını yakalayıp, bükmeye başladım. Harun acı içinde heme ayağını çekip, tekrar oturmaya başladı. Çağkan ayağa kalkıp, "Beyler ben çok yorgunum direkt yatıp uyuyacağım. Sizde burda takılırsınız ve burda kalırsınız. Her zaman olduğu gibi sabah kalkıp birlikte güzel bir kahvaltı hazırlarız veya dışarı çıkıp kahvaltı yaparız. Yatacağınız yerleri zaten biliyorsunuz. Kendi eviniz gibi. Ama Necati sen dikkat et bir şeyleri kırmadan insanca davran. Hadi iyi geceler." dedi ve odasına doğru gitti. Harun'la birlikte dışarı çıkıp markete gittik. Biraz çerez aldık. Marketten çıkıp, Hacı Hüsam'ın dükkanına doğru gittik ve yerden küçük bir taş alarak camına taş attık. Hacı Hüsam yine satırla çıkıp, "Goril kadar adam oldunuz hala cam mı taşlıyorsunuz." dedi. Bende, "Ne taş mı atıyoruz?" dedim. Hacı Hüsam, "Bir de dalga mı geçiyorsunuz?" dedi. Hacı Hüsam'a doğru baktım ve "Yerin taşını atıyoruz." dedim. Hacı Hüsam dayanamayıp, bizi satırla kovalamaya başladı. Bizde koşarak evin yolunu tuttuk ve eve geldik. Film açıp çerezleri tabağa koyup, rahatımıza baktık. Dışarıdan "çaaatt!" diye ses geldi...

Emeğe saygı açısından vote vermeyi ve yorum yapmayı unutmayınız.

Facebook Grubumuz; Entrikalılar Wattpad







Entrikalılar  (Kitap Oldu)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin