1-Yine Ne Var-

9 1 0
                                    

Alarmın kulak tırmalayan, hayattan soğutan ve seni soğuk elleri ile ensenden yakalamış bir azrail edasıyla çalan sesine uyanmıştım. Ne de olsa güne başlamak için alarm sesi kadar güzel bir ses var mıydı? Aslında bir kaç tane sayabilirdim, fakat bugün kendime bir rahat vermeliydim bunu hak etmiştim. Saat dokuz buçuktu çoktan okula geç kalmıştım, tabi bu çok doğaldı. Etrafınızda sizi uyandırıp okul saati kalk hadi diyecek kimseniz yoksa bu çok doğaldı. Bir anda gözümün önünde o acı anılar belirdi. Soluk ve anlamsız olan, parça parça resim gibiydiler. İnsanın doğum anını hatırlaması normal miydi? Hayır, ama ben hatırlıyordum. Tek kelimeyle anlatmak gerekirse iğrençti, ama tabi bunu hatırlamak yetmezmiş gibi başka şeyleri de hatırlıyordum. Annemin attığı çığlıkları, bana seslenmek için seçtiği sıfatları. Bunları ne kadar unutmak istesem de bir o kadar canlı kalıyordu bu anılar. Sanırım onlardan kurtulamamak benim cezamdı, ama tam olarak ney için ceza çekmem gerekiyordu. Farklı olarak doğmamın cezası mı? Telefonumun çaldığını duyunca kendimi sorgulamayı bırakıp onu elime aldım. Arayan kişiye bakmamıştım ama beni azarlayan o sesi duyunca karşıdaki kişinin Raven olduğunu hemen anlamıştım.

''Okula gelmeyi düşünmüyorsun herhalde, hayır en azından beni yalnız bırakmamak için bir uğra hani.''

''Hay hay kraliçem. Bu hatalı köylüyü affedin hemen yanınıza geliyorum.''

''Peki bekliyorum, ha merak etme senin içinde not aldım.'' dedi ve telefonu yüzüme kapattı.

Telefonu yatağın üzerine fırlatıp bir anlığına boş boş odama bakındım. Koskoca evde yalnızım. Yapayalnız, sorun mu? Hayır, peki neden kötü hissettiriyordu bu. Cevabım yok! Hızlıca duş aldıktan sonra kıyafetlerime bakındım. Sanki çok seçeneğim varmış gibi. Neredeyse her şey siyahtı yani tam beni ifade eden renk. Tişört, kot pantolon ve ceket hepsi siyah. Telefonu ceketimin sol cebine attım, cüzdanımı da sağ cebe. Tamam hazırdım. Garajdaki arabayı kullanırsam zaman kaybetmeden okula gidebilirdim, ama bunu yaparsam Raven bana çok kızardı. En son araba kullanmamda bir ay kırık kolla gezmiştim. Benden çok onun canı yanmış gibi bana bir ton laf söylemişti. Aceleden aklımdan çıkmış olacaktı ki göz bandımı takmayı unutmuştum. Fark ettiğim anda sol gözümü kapatıp etrafa bakındım. Neyse ki kimse yoktu. Ceketimin ceplerini yokladım, iç cebimde yedek bandımı bulduğumda derin bir nefes verdim. Hemen sol gözüme taktım, sonrasında ise bir taksi çevirdim. Taksiciye adresi verip telefonun saatine baktım. Onu Beş geçiyor. Bugün hiç bitmeyecek galiba.

Taksinin parasını ödeyip indim. Okulun girişinde Raven beni bekliyordu. Okula girmek için önümdeki kapının konsoluna öğrenci kimliğimi yaklaştırdım. Onay sesi gelincede hızlıca kapıdan geçtim. Bu kapılar beni hep huzursuz etmiştir. Raven'ın yanına gittiğimde bana her zamanki o hatalısın o yüzden uslu dur, bakışından atmaya başladı. Şey en azından söylenmemişti, onun yerini arkasını dönüp okulun kafeteryasına yöneldi. Aha anladım suçumu hafifletmem için bir şans, iyi de ne yapim yani benim normal halim uykucu. Uyumak suçsa seve seve idam cezamı kabul ederim ama tabi biraz uyuduktan sonra. Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım, yanına geldiğimde

"Eee bugün ne ısmarlamamı istersin?" diye sordum.

"Evet bugün, tıpkı dün ve ondan önceki günde olduğu gibi değil mi?" dedi sesini yükselterek, neyse ki etraftaki öğrencilerin ona baktığını görünce sesini alçalttı.

"Tamam anladım sorunluyum peki."

"İşte yine geçiştiriyorsun, senin için endişeleniyorum."

"Haaaa iyi kendi adıma sevindim." yürümeyi bıraktı bana imalı bakışlar attı, söyleyecek söz arıyordu mümkün olduğunce beni kırmayacak bir şeyler.

"Eğer böyle devam edersen etrafındaki kişileri kaybedeceksin"

"Devam etmesem de kaybedeceğim" dedim yarım ağızla, doğal olarak Raven dediğimi duymadı gerekte yoktu zaten. "Ben tembel olarak doğmuşum ne yapabilirim." dedim.

"Tembel mi? Yoldan geçen biri olsam beni tembel olduğuna inandırabilirdin." haklıydı inandıramazdım. Konuşma saçma yerlere kayıyordu konuyu değiştirmem lazımdı.

"Tezini teslim ettin mi? Teslim tarihi gelmek üzere." dedim.

"Güzel konu değiştirme." dedi ve kafeteryaya girdi, işe yaramıştı daha teslim etmemişti. Bu beni kurtarmaya yetmişti, sıradaki derse kadar boş vaktimiz vardı. Çantasının içindekileri masaya çoktan boşaltmış tez konusu hakkında çalışmaya başlamıştı ben ilk hafta teslim etmiştim. Böyle şeylerle uğraşmayı sevmediğim içindi, hızlıca ışığın iki farklı haraket uyguladığıyla ilgili bir tezdi. Buzlu bir kahve karışık meyve suyu aldıp karşısına oturdum. Buzlu kahveyi uzatırken

"İstersen tezine yardım edebilirim."

"Aslında hiç fena olmaz." dedi ve elindeki özet kağıdını bana uzattı. Cebimden telefonumu çıkarıp masanın üzerine koydum, sessizde olduğundan arama ya da mesaj geldiğinde haberim olmazdı. Uzattığı kağıtları bir bir gözden geçirmeye başladım tam adamına sormuştu benimde zamanla aram çok iyidir. 'Zaman paradokslarını aşmanın yolları' ilginç bir konu başlığıydı. Basit açıklamalarla kabul görülür bir tezdi, tabi paralel evren teorisiyle birleşik olması neden uzun sürdüğünü açıklıyordu. Tezi okurken kendimden geçmiştim hiçbir şeyden habersiz birinin gerçeğe bu kadar yaklaşması beni şaşırtmıştı. Raven'ın yıllarca verilen derslerle bile anlamayan aptallara kıyasla dünyanın basit kaynaklarından yola çıkarak, bu kadar şeyi ortaya çıkarması hafife alınacak bir olay değildi. Bir kaç not bıraktıktan sonra ona geri uzattım kağıtları, o sırada Raven'ın telefonuna mesaj gelmişti. Kağıt yığınlarının arasında telefonu bulması baya uzun sürmüştü, bulduğunda ekrana baktı. Hemen ardından gözlerini bana çevirip telefonu bana uzattı ve

"Hiç komik değil..." sonra önceden masaya koyduğum telefona baktı. "Dur telefonun ordaydı bunca zaman ama mesaj..." neden bahsettiğini anlamak için elinden telefonunu aldım, mesajlara girdim. Alınan mesajın gönderen kısmına bakınca şakınlığın nedenini anlamıştım,
'Gönderen:Uykucu panda Mugen
Mit, is, son, kurt:direnme şimdilik dostlar.'
gönderen bendim. Dur beni uykucu panda olarak mı kaydetmişti, neyse asıl konu bu değildi. Şifreli mesaj hemen çözmemem için tamda benden beklenildiği gibi. Etrafa bakmak istiyordum ama ondan önce Raven için mantıklı bir açıklama yapmalıydım, yoksa bunu nasıl yaptığımı öğrenene kadar kafamın etini yiyecekti.

"Haaa bak bunu tamamen unutmuştum!" dedim sırıtarak.

"Neyi?"

"Müşterilerim yeni bir uygulamayı denememi iştemişti. Bir mesaj uygulaması sevgililer için, mesajı yazıp saati belirliyorsun tam zamanında mesajı otomatikmen gönderiyor. Deneme amaçlı sana yollamıştım." diye açıkladım rahatlaması için.

"Çok işlevsiz bir uygulamaymiş." dedi ve elimden telefonunu aldı. Bu onu tatmin etmişdi, sıkıntı bundan sonrasında başlıyordu. Ceketimin iç kısmına uzandım ve gözlüğümü çıkardım, gözüme takıp etrafa kolaçan ettim.

"Sırf gözlük taktın diye kızlar sana bakmaz, hem sen nerden buldun o gözlüğü? Sen gözlük kullanmazsın." dedi bana bakmadan. Ona aldırış etmeden okulun bahçesine bakmaya devam ettim, aradığımı bulana kadar. Sanırım aradığım da aradığını bulmuş olacaktı ki bana dik dik bakıyordu. Bu direnme kısmını açıklayan olaydı, kafeteryaya girdiğinde hala gözlerini benden ayırmamıştı. Masamızın dibine kadar gelince Raven onu fark etti, ikimizde ona bakıyorduk o ise bana bakıyordu. Sol kolundaki bilekliği ağzına yaklaştırarak,

"Hedef bu mu? O anlattıklarınızdan sonra baya hayal kırıklığına uğradım."

"Hayal kırıklığı için üzgünüm adı erkeğin cinsel organı olmasını bir harfle engellemeye çalışılan denetçi hanım." dedim.

"Seni adi! Peni ismi benim dünyamda bilge ışık anlamına gelir tamam mı?" sinirli bir biçimde.

"Hangi bilge kendisinin başka dünyadan olduğunu pat diye söyler?" dediğimde bileklikteki ses 'transfer edin' der. Bir anda kendimizi konseyin önünde buluruz, masayı ve Raven'ı bile getirmiştiler bu sefer ki iş ne kadar ciddiydi böyle.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 21, 2020 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Bir Ölümsüzün GünceleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin