"İnsanın derdi ne kadar büyük ise gülüşü de o kadar sıcak olurmuş, o dert güzelleştirirmiş yüreği." derler.
Güzel adam gelip görsen sen de beni, içten ama güzel olmayan, gözlerimi kısarak güldüğüm anları ve boğazıma yumru gibi inen aniden suskunlaşan beni, asılı kaldığım minicik saniyeleri ...
"Kime , neden asılı kaldın?" diye onlar sordukça, uzak yollarda, çok zaman sonra asılı kaldım deyip aklıma seni getiriyorum güzel adam.
Dedikçe solumdan kopan fotoğraflar, yan yana tutulup kalıyor.
Göz çukurlarım üzerinden saniyeler geçtikçe daha da derinleşiyor.
Önümde minik bir defter, yana yana asılı kalıyorum , kaldıkça yazıyorum ve yazdıkça kalbime daha sert kazıyorum gittiğin gerçeğini.
Bu küçücük halimle, önümdeki güzel begonyaların hatrına, minice tabakta duran kestanelerin -senin en sevdiğin kestaneler- , senin özleminin, içini ısıttığın eski ben'in hatrına yazıyorum güzel adam.
Bu gece beni unuttuğunun bıçak yarası gibi uykumdan hıçkırıklarla uyandıran gerçeği daha çok acıtıyor diye yazıyorum.
Bu koca karanlıkta belki diye diye tutulup kaldığım sen, güzel adamın hatrına bu gece buradayım.
Bugün güzel adam , bugün seninle geçtiğimiz kısacık yolları geçtim. Solmuş yapraklar hâlâ kafama düşüyor güzel adam, onlar bile mevsimini şaşırmış. Hem zaten eski tadı yok mevsimlerin ya da benim ağzımın tadı bozulmuş. Düşündüm geçerken o yollardan, tüm bu ayları toplayıp seninle geçirdiğim üç dört haftacığa çevirmeyi, sonra seni hatırlatan tüm şarkıları toplamayı.
Beyhude düşüncelerimi sevmezdin sen, fakat sen gittikten sonra o kadar arttılar ki! Ah, keşke erken gidişinin ardından yalınayak koşuverseydim de "Dur!" deseydim, tüm yüzsüzlüğümle, fakat asılı kalmıştım.
Bizden geriye kalan koca yalnızlığım var avuçlarımda, senden ve benden izler taşıyan. Avuçlarımdan kafamı ne zaman kaldırsam begonyalarıma bakıyorum , onlara son kez sen bakmıştın, son kez olduğunu bilmek nece yakıcı idi bir bilseydin keşke. Huzurlu bakışlarını son kez onlara değdirmiştin, sırf bu yüzden begonyaları kıskandım. Bir kadın gördüm bakışlarında, begonyalara çeyrek kala son bakışında. Yapayalnızdı o kadın, gözbebeklerin o yalnız kadını haykırırken bizsizliğin orta yerinde o yapayalnız kadını -beni- gözbebeklerinde gördüğümde, benim gözlerimle haykırdığım seni nasıl duyamadın? Aramızda sağır eden bir sessizlik vardı oysa! İçimdeki çığlıkları, ezilen her hücremi sen bile duyabilirdin. Duymadığın günden beri ben sessizlikleri duymaya başladım.
Loş, bazense karanlığı sevdim. Tıpkı şimdiki gibi, loş ışıkta, odamın her köşesinde zamanın unutturup fotoğrafların hatırlattığı, minicik masanın üstünde duran sağa sola saçılmış fotoğraflarımızın, beni tezatlara ittiği bu geceyi de duyabiliyorum. Herkesten çok gülüp içten içe sepsessiz bir zavallı oluveriyorum gördükçe. "Gece açılıp gündüz kapanan bir parantezden"den farkım kalmıyor, kalmayacak da.
Şimdi güzel adam; kulağımda bir müzik, elimde kalem sağa sola saçılmış fotoğraflarına baka baka yazıyorum. Merak ediyorsan eğer, beraber içtiğimiz kolaların kapakları, begonyalar, ağaç dallarıyla adımı yazdığın parçalar da, aklıma kazıdığım bakışların hepsi masam da. Gecenin bir yarısı bunca satırı sana adayan kız da burada. Ah, güzel adam! Aklıma hep bu saatte geliyorsun , şimdi, az önce, biraz sonra, hep bu saatte güzel adam. Yaptığı hataların hepsi için onu affetmeni bekleyen 'ben' burada, o seni yıllar önce affetti. İliklerime kadar özledim güzel adam, al beni gidelim, "havası ilaç denizi kitap bir yere." Yoksa benzi soluk, yüreği kederli bir insandan daha öteye gidemeyeceğim
Güzel adama ... '03.14'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖNÜL BİRİKİNTİSİ
Non-FictionMahkumsak diyor yazar bu güzel olmalı yoksa dram yalnızca komedi olur. Yine gece sevgili okuyucum. Ve meyleden bu yalnızlık bugün beni sana mahkum etti. Marifetli göndermelerim olacaktır. Bilimum başka sebeplerden bazen sana bazen kendime hitap ed...