1.BÖLÜM

752 95 49
                                    

Merhaba arkadaşlar.Bana yapmış olduğunuz bir takım öneriler sayesinde hikayemi değiştirip ben diline çevirdim.Bölümleri de uzun tutup medyalar ekledim.Umarım beğenirsiniz.

Yukarıdaki medya Yılmaz karakterinin kendisi olup şu anda Diyarbakır/Bismil ilçesinde öğretmendir.

Uzandığım yerden bütün bedenim yorgun düşmüş bir şekilde ağır hareketler ile kalkıp, kıyafetlerimi ütülemesi için annemin yanına gittim.Annem kıyafetlerimi alıp ütülemek üzere yatak odasına doğru ilerlerken bende kuruyan boğazıma su çalkalamak üzere lavaboya doğru ilerledim.Narkoz yemiş gibiydim.Beni bu hale getiren ağabeyimin bana ve kız kardeşime yaptığı yoğun baskılar ve babamın da buna ses çıkarmamasıydı.

Babam ile ilgili pek problemim yoktu.Tek problemimiz bir şeyi yüz kez tekrar edip kafatasımın içine etmesiydi.Evet kafatası diyorum ve bunu bilinçli söylüyorum.Şu anda ruhum bedenimden ayrılıp başıma musallat olmuş durumda.Sürekli hayatın bir köşesinden tutup mutluluğu buldum derken, aradığım şeyin o olmadığını anlayıp başka arayışlara giriyor ve bunalıyorum.Depresyona her girdiğim de de bir suçlu arıyorum.Babamın da bana göre birtakım suçlu yanları vardı ancak onu sedyede ellerini öperek ölüme göndermekten kaynaklı bir takım psikolojik rahatsızlıklarımdan dolayı onu size şu anda anlatma yeterliliğini kendimde göremiyorum.(Ancak hikayemiz ile alakası olduğu için o ölüm anı ve ölüme giderken attığım sessiz çığlıklara da mutlaka değineceğim.)

Ağabeyim ile göz göze gelmemek için yatak odasına geçip annemin ütülediği siyah kumaş pantolon ve beyaz gömleğimi giyerek çıkardığım kıyafetleri banyodaki kirli sepetine attım ve kız kardeşimin yanına geçtim.Beni görünce uzandığı yerden yavaş bir şekilde doğrularak kalkmaya çalıştı.Bir süre öylece kaldı.Mavi gözleri kederli bir şekilde uzaklara bakıyordu.Yanına yaklaşıp yanağına küçük bir öpücük kondurduktan sonra biraz kendine geldiğini gördüm. Yanından ayrılarak kapının önüne geçip ayakkabılıktan siyah parlak kunduralarımı alarak evden çıktım.

Kafamın dağılması için evimizin on birinci katından yavaşça aşağıya bıraktım kendimi.Attığım her adım da ağabeyimin lafları geliyordu aklıma.Yağmur hanım okusaydın da ne olacaktı.Yağmur hanım okusaydın da ne olacaktı...

Okusaydı orospu mu olacaktı ey büyüklüğünden tiksindiğim canım abim!

Göz ucu ile kapıdaki güvenlikçileri selamladıktan sonra siteden dışarıya çıktım.Sokağı bitirdikten hemen sonra sağ tarafta Zeynep Pastahanesi' nden dört beş poğaça alarak okula doğru ilerledim.Caddeler ve sokaklar üstüme geliyordu.Bu şehirden uzaklaşıp uzaklara gitme düşüncesi bir an olsun aklımdan çıkmıyordu.Az ileride okula yetişmeden önce Devran Kıraathanesi vardı.Bu kıraathane on sekiz yaşından küçük olanları alan tek kıraathaneydi.Yavaş bir şekilde gözlerimi kıraathanenin içinde gezdirirken ocağın hemen önündeki masada piç Cuma'yı gördüm.Hani açıkçasını söylemek gerekirse o dönemlerde bende bağlılık duygusu vardı.Yoksa şu an piç dediğim bu şerefsiz Cuma o dönemlerde o kadar da piç ve orospu çocuğu değildi bana yansıyan kadarıyla.Attığım küfürlerden dolayı affınıza sığınmadığımı belirtmek isterim ki bu Cuma bir kadının hayatını karartı ve bunu da benden bildiler.Neyse konuyu çok fazla dağıtmadan devam edelim.İki çay isteyerek selam verip poğaçaları masaya bıraktım ve sandalyeyi çekerek yanına oturdum.O da iyice dalgındı.Yine her zamanki gibi babasından aşırdığı pazar paralarını hangi kız ile nerede harcayacağını düşünüyordu.Bacaklarımın sallanırken masayı titretmesiyle suskunluğunu bozarak:

''Ne oldu oğlum.Yine her zamanki gibi düşüncelisin''.Dedi kalın kaşlarını bitiştirerek.

Sandalyemi hafif geriye çekip poğaçamı yiyerken bir şey yok deyip diğer arkadaşların nerede olduğunu sordum.

GİZEMLİ AŞKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin