-1-

133 46 7
                                    

Güneşin ilk ışıklarıyla gözlerimi açtım demek isterdim ama öküz gibi uyuduğum için güneşin son ışıklarıyla gözlerimi açmıştım. Artık sabahın köründe kalkmak zorunda değildim. 3 ay daha öküz gibi uyuyabilirdim. Tatili bu yüzden seviyordum. Yani kim sevmez ki. Yapman gereken ödevler yok, ertesi güne yetiştirmen gereken projeler yok, çalışman gereken sınavlar yok. Oh gel keyfim gel. Tüm gün kıçını yay dizi izle, kitap oku, mesajlaş falan filan... Bütün bunları düşününce insanın tatili sevmemesi imkansız oluyor.

Sanırım kahvaltıyı kaçırmıştım. Odamdan çıkıp banyoya gittim. Işığı yakmaya üşendiğim için kapıyı açık bıraktım. Evet şu an kapı açık işiyorum. Zaten Arda'dan başka kimse üst kata çıkmadığı için sorun yok. Arda da ortalıklarda gözükmüyordu.

Yüzümü de yıkadıktan sonra aşağı indim. Annem masayı hazırlıyordu. Akşam yemeği için.. Yardım etmek için yanına gitmemle laf yemem bir oldu.

"16 saattir uyuyorsun Ayça. Bakıyorum nihayet uykunu alabilmişsin. Senin bir günde uyuduğun kadar ben üç günde uyumuyorum. Maşallah yaz uykusuna yatıyorsun. Uyandırabilene aşkolsun. Arda bile uyandıramadı. Çocuk üstünde bile zıplamış. Deprem olsa uyandıramayacağız seni." Biraz fazla hızlı olmuştu sanki. Kafam allak bullak oldu.

"Anne lütfen dur dediklerinden hiçbir şey anlamadım. Boşuna yarım saattir konuşuyosun. Uykum var zaten. Yardım etmek için gelmiştim." deyince biraz duraksadı. Sonra da elime bir sürü tabak tutuşturdu masaya götürmem için.

"Bu kadar tabağa gerek yok anne sadece dört kişiyiz."

"Amcanlar geliyor yarım saate burda olurlarmış." Sevinçten az daha elimdeki tabakları düşürüyordum ki son anda kurtardım.

Masayı hazırladıktan sonra odama gidip üstümü değiştirdim. Aslında değiştirmeyi düşünmüyodum. Yani ben çilek desenli pijamalarımı seviyodum. (Evet çilek desenli. Ayıcık değil. Hem ben ayıları sevmem.)
Ama annem kitaplarıma el koymakla tehdit edince mecburen değiştirmek zorunda kaldım. Kitaplarım benim için çok değerliydi. Onları riske atamazdım.

Aşağı inerken zil çaldı. Koşarak kapıyı açtım. Açmamla beraber kocaman bir manda üstüme atladı.

Üzerimdeki mandadan kurtulmaya çalışırken yeri boyladım. Sanırım omurga kemiğim kırıldı. Gözde kalkmama yardım ederken kıkırdıyordu. Burak ise ufacık elini karnına koymuş kahkaha atıyordu. Bücürüğe bak bir de benimle dalga geçiriyor. Ben ona sonra gösteririm ama neyse.. Uzun uğraşların sonunda nihayet ayaktaydım. Amcam ve yengeme de sarıldıktan sonra salona geçip oturduk. Annem yengemle televizyondaki dedikoduları konuşuyordu. Babam da amcamla maç muhabbeti yapıyordu. Ne bekliyosunuz aynı tarz muhabbetler işte. Burak yengemin kucağına oturmuş onun meşhur yüzükleriyle oynuyordu. Ben de Gözde ve Arda'yla ayrı bir köşede oturuyordum.

"Şşşt kuzi sevgili yaptın mı kendine?" Gözde'nin bu sorusuyla afallamıştım.

"Ne sevgilisi be! Ben sen miyim kızım?" Bir yılda altı yedi tane sevgili değiştiriyordu kendisi. E güzel kızdı. Sarı saçları ve mavi gözleriyle beni bile büyülüyordu. Zaten klasik değil mi? Sarı saçlı mavi gözlüysen güzel ya da yakışıklı olursun. Kaçarın yok.

"Valla bu gidişle evde kalırsın sen." Sende mi Arda. İkisi bir olmuşlar bana sevgili yapacaklar. Ya kardeşim istemiyorum sevgili falan. İSTEMİYORUM!!!

"Ya size ne be kalırsam kalırım size mi kalmış?" dedim hafif sırıtarak. Seviyodum bu malları. Gözde her ne kadar bazen sinir bozucu olsa da artık alışmıştık. Normal geliyordu o davranışları. Arda da ikizim olmasına rağmen tamamen benden farklıydı. Bir bütünün iki yarısıydık. Ben beyaz, o siyah..

Biraz daha salonda oturduktan sonra üst kata çıktık. Odamın kapısı kapalıydı. Oysa ki kapadığımı hatırlamıyordum.

Kapının kolunu çevirerek açtım. Ve hayatımın en kötü anlarından birini yaşamış oldum. Burak Harry Potter kitaplarımdan birini eline almış parçalıyordu. Ne ara kalkıp benim odama gelmişti ki?!

Sesli bir şekilde küfrettim. Ve Burak'ın elinden kitabı aldım. Parçalanmış kitabı.. Benim yıllardır gözüm gibi baktığım kitabı çocuk iki dakikada mahvetmişti.

Boş boş kitaba baktım bir süre. Gözlerim dolmuştu. Gözde'nin beni dürtmesiyle kendime geldim.

"Heyooo Ayça on dakikadır o kitaba bakıyorsun. Alt tarafı bi kitap yenisini alırsın olur biter." Alt tarafı bir kitap mı? Doğru alt tarafı sekiz yıldır yatağımın üstündeki raftan ayırmadığım bir kitap. Alt tarafı her okuyuşumda aynı yerlerde tekrar tekrar ağladığım bir kitap. Alt tarafı bitirdikten sonra kimse ağladığımı görmesin diye tualete girip içerde ağlarken uyuya kalmama sebep olan bir kitap. Alt tarafı kıvrılmasından korktuğum için kapağını çok açmamaya çalışarak okuduğum bir kitap.

"Ne diyosun kızım sen?! Ben bu kitabı Burak yırtsın diye sakladım zaten yıllarca dimi Gözde?"

"Özür dilerim ya öyle demek istememiştim." Üzgün bir ifadeyle suratıma baktı. Öyle bir baktı ki sanki canımdan bir parça kopup gitmişti. Sanırım fazla tepki göstermiştim.

"Tamam sorun değil yarın yenisi alırım. Öyle bağırdığım için de kusura bakma."

"Neyse bırakın bunları. Ayça masa tenisi oynamaya ne dersin?" Yine mi Arda? Lan bıkmıyor musun bana yenilmeye?

"Olur derim." dedim gözlerimde birikmiş yaşları silerek. "Yine pestilini çıkartacağım."

"Bu sefer yeneceğim seni." Bu dediğinden sonra kocaman bir kahkaha attım.

"Peki öyle olsun bakalım. Ama sanki bu sözler biraz tanıdık. Sana da öyle gelmedi mi Gözde?"

"Yani en son geçen hafta duyduğuma eminim." dedi muzipçe.

"Oynayalım görelim." dedi Arda kendinden emin bir şekilde.

"Görmek icin oynamamıza gerek yok ama hadi neyse oynayalım. Seni mi kırcam."

~

İlk hikayem ve ilk umutlarım. Lütfen begendiyseniz iki saniyenizi ayırıp vote tuşuna basın:)

ParatonerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin